filmin en polemik yaşanılan kısmı, rose'un jack'i tahtaya almayıp, göt gibi bırakması. jack'in buz gibi suda sevdiği kadını teselli ederken ölmesi.
bu nedir biliyor musunuz? fedakarlık!
kim kimi daha çok seviyor. tabiki jack! rose şımarık şımarık hayat çok sıkıcı, zenginim ama mutsuzum diye ağlayarak kendini sallandırırken geminin ucundan, jackciğim her zamanki bohemliği ve sanatçı ruhu ile yıldızları izliyordu. bu kızı kurtaracağım diye neredeyse sapık damgası yemiyor muydu? üzerine kızı yukarıya çekicem derken kolu kopuyordu çocuğun!
ödül için yemeğe davet ederlerken acaba rose hiç düşündü mü bu çocuğun o ortama göre bir kıyafeti var mı, dışlanıp, küçük görürler, utandırırlar diye kafa yordu mu?. yok! anca bana tükürmeyi öğret jack dedi. niye? filmin sonunda cal’ın yüzüne tükürmek için. orda da rezil olan jack oldu! bi kere çocuk balgamını yutmak zorunda kaldı, rose’un anası gördü. rose’da gelmiş diyo ki yok efendim jack’i böcek gibi görüyordu benim anam. sen adamı tükürük saç diye gaza getir karizmasını öldür, sonra anam beğenmedi. bana bile böcek gibi göründü be!
sonra ne oldu? gezdi dolaştı oynaştı. cal bi tokat patlattı diye ben nişanlıyım, senle görüşemem dedi. aşık et, çocuğun kalbiyle ayak dansı yapar gibi oyna sonra aklına nişanlı olduğun gelsin?
zaten çok da sürmedi, yok çıplak resmimi çiz, bak kolyem ne kadar pahalı ne kadar güzel diye aklını çeldi çocuğun. sanki o sırada kolyeye bakacak adam! yine ne kadar kibar oğlan ki dokunmadı kıza. edebiyle çizdi resmini. bizim burda olsa, sen bi gelsene beş dakka derler, resim de hayal olur gemi de batar. öhöm, neyse konu bu değil.
kolye jack’in cebinden çıkınca da jack’e inanmadı zaten. lan yoksa? oldu orda bi, o sıra alıp götürdüler zavallımı zaten, bir de midesine yumruk yedi. kimin yüzünden? tabiki rose!!
gemi batmaya başlarken fark etti salak da geri döndü. yani rose, ilk defa doğru bir şey yapıp jackciğimin bileğine indirmedin baltayı. tek işe yaradığın an oydu!
bir de filikadan atladı son anda! neymiş atlarsak beraber atlarızmış! belki sen filikayla gitseydin jack o tahtanın üzerine oturacaktı! belki kurtulacaktı! bir de romantizm yapıyor, tanıştığımız yer jack diye. hıh!
tahta mevzusuna gelmeden önce bakın bu kızın üzerinde can yeleği var, onun üzerinde kocaman palto var. peki ya jack? jackciğimin üzerinde incecik bir gömlek bir pantul var! ulan tahtaya çıkarmıyorsun bari paltoyu ver!
jack fedakarlığından öldü. hep kendinden verdi, hep kendinden verdi zaten bi gömleği bi pantalonu bi de resim defteri vardı. resim defteri cal’in kasasında mahsur kaldı. hayatı da rose’un bencilliğiyle bitti. zavallı jack!
peki jack ölünce rose naaptı? gitti soyadını aldı. bi o kalmıştı zaten almadığın. onu da al! onu da al! bari çocuğu okyanusa bırakacağına alsaydın da yanına bir mezar neyin yaptırsaydın, balıklara yem etti adamı!
yalnız gemi ters yüz oldu, okyanus ayağa kalktı, tsunami, deprem derken o kolye o paltodan nasıl düşmedi aklım almıyor.