bugün
yenile

    unutulmayan öğretmenler

    3
    +
    -entiri.verilen_downvote
    İlkokul öğretmenim. Allah uzun uzun ömürler versin. Versin ki sürünsün pezevengin çocu. Tarafından, evet tarafından, gördüğüm fiziki ve psikolojik şiddetin haddi hesabı yok. Belki bir heidegger, belki bir cioran, belki bir bernhard olacaktım. O eğitim, öğretim düşmanı öğretmen kılıklı soysuz yüzünden olamadım. (Böyle de atarım üstümden bütün sorumluluğu) Neden mi? Sebeplerinden 1(bir) tanesi: 4. sınıftayız. Sınıf başkanlığı seçimlerinde yaptığı ağır ibnelik sonucu (benim karşımdaki adaya açık oy kullandı. Bu hikayeyi de yazacağım bi ara.) başkan değil, yardımcısı olmuşum. Polis haftası etkinliği var ve sınıf mevcudu herkesin götürülemeyeceği kadar kalabalık. Bu, mezun olduğu okulun inşaatında kullanilan kiremitin satıcısını siktiğim kimlerin gideceğine karar vermek adına kura çekmeye başladı. Bir torbaya 'evet' ve 'hayır' yazdığı kağıtları attı, numaraya göre çağırıyor, evet çıkanı götürecek. Tamamen şansa kalmış işimiz. Bu kardeşinizin de herhangi bir olayda işi şansa kalmışsa o olay, onun aleyhine olacak şekilde şekillenir, hiç istisnası olmadı bu yaşıma kadar. Köpek gibi dua ediyorum içimden gidebileyim diye. Deliler gibi istiyorum, yok böyle bir istek, sanki hayatım buna bağlı. Hayır çıkarsa oturup ağlayacam eminim. Kendimi "aman oğlum, sakın ağlama öyle bir şey olursa." diye telkin etmeye çalışıyorum. Ellerim zaten titriyor heyecandan, sıra yaklaştıkça ayaklarım da titremeye başladı. Ve büyük an: "521" Öğretmen masasına ayaklarımın üzerinde değil, havada süzülerek gittiğime eminim zira ayaklarımın beni kaldırması imkansızdı o an. Elimi torbaya attım, kağıdı çektim, katlarını açtım. Tiri riri ririiim... "hayır." Allah'ım dünya başıma yıkıldı, gözlerim dolu dolu, lanet olsun böyle hayata. Yine süzülerek sırama geçtim. Ağlamamak için dudaklarımı ısırıyorum. Öylece kaldım, canim arkadaşlarım da ben bu kadar üzüldüm diye üzülüyor. "Evet" çıkan benim üzüntümden sevincini göstermiyor. Her neyse kimin gidip gitmeyeceği belli oldu. Sınıf başkanı da ben (yardımcı. Öyle gülme, güzel sıfat.) de gitmiyoruz. Öğretmen ikimizi çağırdı: "Bakın, siz başkansınız. Sınıfın sorumluluğu sizde." gibisinden bir nutuk atıyor ama benim umurumda değil istiyom istiyom istiyom işte. O anda evet çıkanlardan bir tanesi yanımıza yaklaştı ve dedi ki "Öğretmenim, ben gitmek istemiyorum. Zyf çok istiyor benim yerime onu götürün." "Nasıl yani?" "Basbayağı öğretmenim, zyf'i götürün." Ben şok, ben iptal. Yine havaya yükseliyorum ama mutluluktan. Yine gözlerim dolu dolu ama mutluluktan. Allah'ım gidiyorum. Ben istiyorum, o istemiyor, onu götür diyor. Uçan Sabri gibi taklalar atmamak için kendimi tutuyorum, suratımda aptal bir gülümseme. Derken... öğretmen dedi ki "Eeeh, sizinle mi uğraşacağım be!" tuttu sınıf başkanının kolundan (bakın benim değil sınıf başkanının) "Gel buraya." dedi. Döndü beni degil zyf'i götürün diyen arkadaşa "sen kal, zyf'e yardım et sınıfta." dedi. Ben demin helyumlu balon gibi ne kadar yükselinebilirse yükselmiştim ya? Hıh tam oradan yere bir çakıldım ki... Ya Allah! Tuttu başkanın elinden götürdü ben de kaldım öyle. Ben öğretmenin arkasından kapıya bakıyorum, küçücük çocuklar ceset görmüş gibi bana bakıyor. Elden bir şey de gelmez, kaldık orada. Etkinliğe gidenlere de polis kıyafetleri giydirmişler, fotoğraflar çektirmişler. Ellerinde fotoğraflarla döndüklerini görünce bir de buna ekstra üzüldüm. Öğretmen de hiçbir açıklama yapmaya gerek duymadı. Devam ettik hayatımıza. Geçenlerde tesadüfen bir tane öğrencisine denk geldim. Hâlâ görev yapıyormuş insan artığı. Velhasıl kelam. Allah gani gani belanı versin öğretmenim. Piç.
    0Söyleyecek söz bulamıyorum bu ne ya.. - cerceve 13.05.2021 01:50:56 |#4162984
    ... diğer entiriler ...