140journos yakın zamanda
Deva partisi isminde yeni parti kuran eski bakanlardan Ali Babacan'ın mini belgeselini
yayınlamış.
Gecenin köründe yayınlamışlar ben de yeni izleyebildim ama muhtemelen yarın akşam daha çok ses getirecektir ve akp trolleri ve bizim salak solcuların el birliğiyle karalamaya başlayacaklarını seziyorum.
Ali Babacan'ın mevcut şartlar dahilinde Ekrem imamoğlu, Mansur Yavaş, İyi Parti, Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül gibi isimlerin yanında Akp tiranlığı için en güçlü alternatif olduğuna inanıyorum. En kötü şartlarda bile iktidara gelemese bile Akp diktasını sarsması ve gidişatta her şekilde olumlu etki yapması işten bile değil. Ama biliyorum imamoğlu'na verilen iltimasın yarısını bile vermeyecekler bu adama.
Eğer 2015 yılında hayatımın geri kalanında hiçbir şekilde oy kullanmama kararı almasaydım ben şahsen Ali Babacan'ın yanında durmak isterdim.
Diğer alternatiflerine nazaran kendi geçmişinin bilincinde olan, doğrusunu yanlışını bilen, Türkiye'nin politik pozisyonu hakkında makul değerlendirmeler yapabilen, çözüm için sorunları doğru tespit eden dünyanın geri kalanı ile olan politikalar konusunda ayağı yere basan bir isim izlenimi yaratıyor bende.
Videoyu lütfen izleyin.
Başlardaki gençlerden alınan sorunlar listesinin kurgusu bile çok iyi olmuş. Ali Babacan'ın siyasi hareketini gençler üzerine şekillendirdiği çok açık zaten. Bu öylesine kullanılan yüzeysel bir söylem değil. Bu ülkenin gençleri birazcık kendisine saygı duyuyorsa bu çabanın farkında olmalı.
Videoda çok önemli bir detay var.
Bu güne kadar akp söylemlerini hep "enkaz devraldık" şeklinde geliştirdi. İnsanları kontrol altına alırken ne kadar kötü bir türkiye'den bugünlere gelindiğinin altı çizildi. Bu "yeni türkiye" kavramı bizzat Hitler'in "Yeni Almanya" söylemiyle birebir aynıdır mesela.
Hitler de Versay'dan bu yana ne kadar kötü yönetildiklerini ve artık "yeni almanya"nın zamanının başladığını vurguluyordu.
Akp'nin bu söylemi elbette işe yaradı. Kötü dönemlerin ardından krizle beraber tıpkı 2000 krizinde zenginleşen milenyal zenginleri gibi akp de kendi içinde zenginleşti. Krizi hem gerçek anlamda hem mecaz olarak fırsata çeviren en büyük oluşum onlar zaten.
Ama işte eskiden çok kötüydük söyleminin kredisi tam tükendi, tam artık işlevsiz hale gelmeye başlamıştı ki şanslarına 15 temmuz patladı. Konu artık kitlesi için namus davasına dönüştü. Akp'nin söylemi de giderek daha militarist, islamcı ve otoriter hale dönüştü. Artık sefa değil cefa pr'ı vardı. Şu bir gerçek ki "eskiden çok kötüydük" söylemi işlevini kaybedecek kadar kötü bir gidişat ortaya çıktı.
Ali Babacan'ın söylemini "eski güzel günler" şeklinde kurgulaması bu yüzden önemli.
En baba akp'linin bile akp'nin ilk 2 dönemini özlediğine eminim. Babacan bu kurgunun peşinde biraz. Sorun ideolojilerden ziyade işlerin kötüye gitmesi.
Ben açıkçası Türkiye seçmenini ezici bir çoğunluğunun kimliksiz olduğuna inanıyorum. Bugün hemen her insan, hemen her partiye oy verebilecek durumdadır. Politik teoriler bu ülkenin tabanında o kadar da çok bir şey ifade etmiyor. Bir şeyler ifade etmesini sağlayan şey son 10 yılın medya propagandasıdır.
Videodan çıkarılan bazı şeyler var; mesela diğerlerinde pek göremediğimiz ayakları yere basan ekonomik planlamalar. Ve bunların hemen hepsinin batıya yani paranın kaynağına entegre planlamalar olduğu gizlenmiyor.
Partinin ilk 2 döneminde biz bunu yaptık ve o güzel günleri, hayatın her alanındaki ihtişamlı standartları bu şekilde yakaladık, yine yapacağız, yine buna talibiz diyor.
Ben bunun Türkiye için bir fırsat olduğuna inanıyorum. Hele ki şu şartlarda.
Videonun bir yerinde genç bir çocuk liberal ekonomilerin açmazları hakkında bir soru soruyor. Ali Babacan ise vahşi kapitalizmi ve sınırsız liberalliği devlet yoluyla dizginleyeceğini ima ediyor ve ardından Türk kimliğine sahip en önemli ekonomistlerimizden olan Daron Acemoğlu'nun son kitabından referans veriyor.
"Son kitap" ayrıntısı bile kendisinin özenle seçtiği ayrıntılar bence. Ali Babacan her anlamda profesyonel ekiplerle akla, mantığa, uygarlığa dayalı bir siyaset hedefinde.
En azından işi kimlik siyasetinden çıkartmayı hedeflediği çok belli.
Milliyetçiliğin, siyasal islamın, ulusalcılığın, solculuğun, sağcılığın, çağ dışı kalmış küflü ideolojilerin yerine bunların gölgesinden kurtarılmış uygar dünyaya entegre bir siyaset vaadiyle geleceği çok belli.
Akp'nin özgürlük kısıtlamalarına bir tepki olarak başa geldiğini vurguluyor. Özgürlük, birleştiricilik, basın özgürlüğü, gençlik ve dinamizm gibi kavramların altını doldurmak istiyor.
Şöyle diyor; "28 şubat sürecinde özgürlük sorunları vardı. Fakat bugün için Türkiyede artık her kesimin özgürlük sorunu var.
Hemen parti başkan yardımcısından da alıntı yapayım:
"Ak parti kapatma davası ardından ordu içerisindeki o vesayetçi gruplarla mücadele edeceğim diye, içe kapalı cemaatçi guruplarla bu kadar güçlü bir koalisyon kurup onların devlette belli mekanizmaları ele geçirmesine imkan vermeseydi, veyahut da Tayyip bey gezi olaylarının başlangıcında gidip o gençlerin ortasına oturup oraya da bağdaş kursaydı, gençler ben sizin abinizim sizin derdiniz ne diye konuşsaydı Türkiye bu noktaya gelmezdi."
Aile içerisindeki insanların siyasetle ilgilenmesi hoş bir şey değil. İlerde bundan dolayı işler çok karışıyor diyerek Akp'nin bugün geldiği liyakatsizliğe gönderme yaparken "buna nepotizm" deniyor diyerek de meseleyi nerelerden ele aldığının altını çiziyor.
Ali Babacan'ın hedefe aldığı kitle çok açık ve burada birtakım umut etme gerekçelerimiz var.
Ne kadar farkında insanlar bilmiyorum ama ülkenin ihtiyaç duyduğu ve elle tutulur söylemleri geliştirmekte ve bunun altını doldurabilecek bir güveni sağlayabilmek ciddi problemler yaşanıyor. Ali Babacan bende bu problemleri aşabildiği izlenimi yaratıyor.
Bu noktada önündeki en ciddi engel 2015'e kadar kendisinin Akp bünyesinde barınıyor olmasıdır.
Bunu hedef kitlesinin bir şekilde sindirebilmesi lazım. Bunun için de Ali Babacan'a büyük iş düşüyor. Mevcut algıyı lehine çevirmesi lazım.
Hem akp'den hem muhaliflerden destek görmesi için bu konuya özel bir çaba harcaması gerekiyor.
Bir örnek vereyim bu konuda belki bir şeyler hatırlatır size: "milli görüş gömleğini çıkardık"
Kimliksiz bir halk bu halk.
Onlara yeni bir ideal hedef tasarlamak düşünülenden daha kolay olabilir.
Kendisinin meclis hakkında söyledikleri politikaları hakkında kayda değer doneler taşıyor:
"Normal demokrasilerde ülkenin kalbidir meclis. Şu anda bu meclis %90'ının üzerinde bir temsil gücüne sahip ama sistem maalesef meclisi önemli ölçüde fonksiyonsuzlaştırdı. Yasamaya önemli ölçüde ihtiyaç kalmadı. Meclisin denetim gücü de önemli ölçüde zayıfladı. Çünkü bütün gücün tek bir noktada tek bir merkezde toplanması temsil gücünün bu kadar yüksek olduğu bir organın sistemde önemsiz bir halde gelmesini beraberinde getirdi. Madem halkın temsilinin en güçlü olduğu organ burası, bizim burayı güçlü kılmamız gerekiyor."
Muhabir soruyor; değişim isteği var mı gerçekten?
"Elbette var. Ve bu istek 2019'da bayağı kuvvetliydi, 2020 yılında daha da kuvvetlenecek, 2021 yılında daha da kuvvetlenecek. Sanmayın ki insanlar artık tekrar hayatından memnun kalacak, yeniden gelecek ümidi taşıyacaklar. Böyle bir şey olmayacak!
Karşımızda gerçekten önemli bir güç birikimi var.
İktidar gücü, kontrol edilen medya gücü ve finansal güç.
Ama haklı olmanın ve doğru işler yapmanın verdiği bambaşka bir güç var. İşte biz o güce sahibiz. Geçmişimizden korkmuyoruz, kendimize ve kadromuza güveniyoruz ve niyetiminizn iyi olduğuna güveniyoruz."
İç siyasetle ilgilenmediğim gibi bütünüyle hoşlanmadığım bir meşgale ve gündem. Yarın seçim olsa ve Doğu Perinçek başkan olsa en fazla bir iki gün dalga geçer gene işime gücüme bakarım.
Ben bu davanın çobanı değilim. Ama iç siyasetle ilgilenenler Ali Babacan ve politikaları hakkında uzun uzun düşünüp irdelesinler isterim.
Bence önemli bir isim. Kendisinin bu ülkenin gençlerine yeni bir nefeslenme durağı olacağını düşünüyorum.
Bugünün gençlerinin boğum boğum boğulduğu abuk subuk kavgaların uzağında rasyonel adımlar atacağı hissi buram buram hissediliyor.
Yolu açık olur umarım.