bugün
yenile

    nevşin mengü

    4
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Geçen gün Armağan Çağlayan'ın röportajlar yaptığı programına katılmış onu izliyordum. Orada ilginç bir laf etti. 2 gündür dönüp dönüp bunu düşünüyorum cidden. Konu gazete tirajları, haber sitelerinin tıklanmaları ve twitter takipçileri ile ilgiliydi. Bu sırada aşağı yukarı şunu dedi; "Türkiye'de 2 milyon insan var. Nispeten biraz daha dünyaya entegre olmuş, farklı kaynakları aynı anda takip edebilen, kafası biraz daha açık 2 milyon insan var ondan başka da yok." Aslında konu ülke ve dünyadan haber takibi üzerine olsa da orada kastettiği "makul insan" sayısıydı. Bu kategorizasyon kafama takıldı benim. Üstüne düşündükçe bu sayıya daha çok inandım, daha bir yerinde bir tahmin gibi geldi ve tadımı kaçırdı. Bu 2 milyon insana geleceğim ama benim Nevşin'in bu tespitinden önceki yaklaşımımdan bahsetmek istiyorum. Ben buna benzer daha genel bir varsayımla tadımı kaçırıyordum bundan önce. İnsan ne olursa olsun kendisini her zaman olduğundan daha iyi bir halde konumlandırır. Kimse kolay kolay inanarak "ulan cidden ne boktan bir adamım ben" demez. Bu yanılsamanın bilincinde olduğum halde tadımı kaçıran şey ortalama insan hakkındaki fikirlerimdi. Belki de ben gerçekten vasat bir insanım hatta vasatın altında kalmış bir insanım. Bu konuda kendime karşı objektif olamam, bilemem orayı geçiyorum. Bu yargı ben merkezli bir yargı değil. Ancak sabah akşam "ortalama insan" hakkında ileri geri atıp tutuyoruz. Ne kadar boktan bir stereotip olduğu hakkında fikirler savuşturuyoruz ama ortalama insan bizim en iyimser streotipimiz. İşin daha kötüsü örneğin 80 milyonluk bir ülkede varlığına bile tahammül edemediğimiz bu "vasat insan"dan daha aşağıda olan koskoca 40 milyon insan var. Ortalama, özü gereği bu demek zaten. Toplam kitlenin en ortalaması. hep üstündeki 40 milyona bakarak vasatlığın, ne allahın cezası bir şey olduğundan dert yanıyoruz ama onun altında da koskocaman bir 40 milyon var. Tat kaçıran şey ortalama insan değil, özü gereği ortalama insandan daha aşağıda koca bir nüfusun olması. Matematik ve istatistik gerçekten sezgilerimizin dışında kalan bir şey. Buradaki "aşağı"dan kastım belirli bir şey değil. ıq, eq, ahlak, yoksulluk, zenginlik ya da entelektüelite değil. Her anlamda her alanda ortalama insan can sıkıcıdır. Ama can sıkıcı olmasını gerektiren şey toplumun diğer yarısının bu adamdan daha kötü durumda olmasıdır. Benim vasatlık üzerine kendi farkındalığım buydu yani. Nevşin bir cümleyle bu farkındalığa yeni bir pencere açtı. Ortalama insanı boşver, makul ve makbul insan sayısı taş çatlasa 2 milyondur dedi. Bence haklı bu arada. Burada makuliyeti belli bir kalıba indirgemeye gerek yok. En boktan bir insanın bile kendisi için makul insan sayısı taş çatlasa 2 milyondur. En bayağı ve popülist bir yazarın hitap ettiği kitle 2 milyondur. Seni anlayabilecek en fazla 2 milyon insan vardır. Enes Batur'u her 8 kişiden 1'i takip ediyor bu ülkede. Onun bile kabul edilebilir insan sayısı 2 milyondur. En üst sınırda şartlarda dahi 2 milyondan fazla insan gereksizdir yani. Bütün bu sayılar en iyimser sayılar bence. Daha normal şartlar altında aynı özel duyguları paylaşabileceğin, dünyaya aynı yerden bakabileceğin, kendine göre rafine zevklerin varsa bu zevkleri paylaşıp kabul ettirebileceğin insan sayısı giderek düşer. Ama bu düşüş ülke sınırları içerisinde konuşursak 80 milyondan düşmeye başlamaz. 78'ini eledik zaten. Bu düşüş 2 milyondan başlayarak düşer. Şansına, kısmetine, kaderine ne kadarı düşerse artık. Paylaşımın, etkileşimin bu derece kontrolsüz hale geldiği şu şartlarda sınırların aslında ne kadar da dar olduğunu anlatıyor bu bize. İşe yarar 2 milyon insan. Gerisi çöp! 1 milyon takipçin varsa %80'inin aslında boktan insanlar olduğunu bilmenin dayanılmaz ağırlığı. Bir siyasi partiye üyeysen eğer aynı mührü bastığın milyonlarca insanın ezici bir kısmının işe yaramaz, halden anlamaz, yola çıkılmaz peş para etmez insanlar olduğunu bilmenin; 120 kişilik spesifik bir grupta ihtimalleri ne kadar iyimser tutarsan tut çoğunun senle alakası olmayan insanlar olduğunu hatırlamanın; her ortam, her şart ve koşulda ne yaparsanız yapın sandığımızdan daha fazla yalnız olduğumuzu bilerek yaşamanın tadı tuzu kaçıran bir tarafı var. Ama bu tarafa geçmiş olamanın çelişkili de olsa ferahlatıcı bir etkisi de var. Çok acayip. Ne yaparsan yap 2 milyondan fazla insanla muhatap olmaya gerek yok. %2,5'luk bir oran bu. %2,5 oranından fazlasına laf anlatmanın, dert paylaşmanın, yola çıkmanın, ciddiye almanın hiçbir şekilde tutarlı bir tarafı yok. Oh yeah! Bu istatistik bence de irrasyonel ama içten içe haklı geliyor bana. Çünkü bu sınıflandırmada senin kim olduğunun bir önemi yok. Özel bir sınıflandırmaya yönelik genel bir sınıflandırma değil. Nevşin gazetecilik açısından ele alarak bu açıdan dünyaya entegre 2 milyon insan var diyor. Ama bunu her insan kendine göre bir açıdan ele alınca da sonuç değişmiyor. Hangi insan için makul insan sayısı %2,5'u geçiyor? Ben bunu sorguluyorum. Bir müslüman için, bir ateist için, bir ideolog için, bir entelektüel ya da aydın, bir a haber izleyicisi için, bir futbolcu için, bir bilim insanı için makul insan yüzde kaçtır? Geçer mi %2,5'u? Hiç sanmıyorum. Herkesin ideali kendine ama bu ideal insan stereotipi bu kadar işte. Mars'a da gitsen, jüpiter'e de gitsen bu yani. Tamamen kişiye özel bir sınıflandırma bu. Tamam cidden can sıkıcı, tat kaçıran bir şey. Ama kabullenince bir şeyler değişiyor bence. Ben kim olursam olayım bu oran değişmiyor:%2,5 işte. Bununla ne yaparsan yap. Daha fazlasına ulaşmaya çalışmanın ruhu eskitici bir yönü var. Bence sen de bana göre boktan bir tipsin. Ama işe yarıyorsun. Teşekkürler Nevşin!
    ... diğer entiriler ...