bir hayalim var;
dünyada derece yapmış nitelikli bir türk şefi alıyoruz, bu yarışmaya haftanın 5. yarışmacısı olarak yerleştiriyoruz..
buradan da anlayacağınız üzere; deneyimiz, ilk 4 yarışmacının 10 bin liralık ödül için en fazla ne kadar ileri gidebileceğini ölçmeye dayalı sosyolojik bir ölçüm.
"insan 4 asgari ücrete bedel para için ne kadar alçalır?"
nitelikli şefimiz ilk 4 gün boyunca tabiri caizse "ezik" bir imaj çiziyor. kimseyle dalaşmıyor. işin piri olmasına rağmen kimseye direkt olarak eleştiri yapmıyor. yiyor, içiyor, elinize sağlık diyor, susuyor.
sona geldiğindeyse ortaya sultanlara layık bir masa çıkartıyor. öyle bir masa ki diğer cahil amısına koyduklarım dumura uğruyor. hem masadaki ihtişama yabancılar, hem de eleştirecek bir şey bulamıyorlar. ancak eleştirmeleri lazım.. çünkü puan kırmaya bahane gerekli.
işte o andan itibaren ne gibi yalanlar ürettiklerine, ürettikleri yalanlara nasıl kendilerini inandırdıklarına, hafta boyunca birbirlerinin kuyusunu kazarken bir anda nasıl el birliği ile dünyaca ünlü şefimizi beğenmemezlik etmeye çalıştıklarına ve dahası onlarca aptal orospu çocukluğuna tanıklık ediyoruz.
finalde de usta şefimiz esas kimliğini açıklıyor.. önce sakin sakin herkese lafı koyuyor, sonra da
orrroosspuu çocuğun piçleri lan! he? diyerek cinnet geçirip hepsine haddini defalarca kez bildiriyor.
düşüncesi bile güzel...
(bkz: yüzünüze tükürmek isterdim ama ondan da anlamazsınız ki siz)