bugün
yenile

    insanın yaşadığını hissettiği an

    7
    +
    -entiri.verilen_downvote
    birkaç gün önce tesadüfen bu başlığı görünce o an yazma isteği olmuştu da vazgeçmiştim. i̇lginç bir konu gerçekten. i̇lginç de bir soru barındırıyor esasen: insan yaşıyor olduğuna nasıl inanır? önce acı çektiğinde hatırlar yaşadığını. acı olmadan ya unutur yaşadığını ya da görmezden gelir. acıyla ilk karşılaşmasında anlar nefes alıp verdiğini. sonra tekrarlayan bayağı acıları da kanıksar. bildik acılar yetmez bize. sobaya ilk kez dokunduğunda edindiğin farkındalık etkisi bir daha hiçbir soba kazasında tekrarlanmayacak kadar çarpıcıdır. i̇nsan, acısı büyüdükçe yaşadığını da fark eder aynı oranda. i̇nsan acısı ölçüsünce yaşadığını anlar. “acılara tutunmak” böyle bir şeydir. sonra ise bir başka bedende görür yaşadığını. işıldayan bir çift göze şahit olduğunda, çatallaşan bir ses kulağında çınladığında, bu ritim sektesinin müsebbibi kendisi olduğunu anladığında anlar yaşadığını. “bu akışı bozan benim mevcudiyetim” hissi o andır. birine dokunmak, ya da birilerinden ötürü acı çekmek... ne tuhaf... insan her işin hakkından kendi başına gelmesini biliyor da yaşıyor olduğuna inanmak için bir başkasına muhtaç kalıyor. “başka” olana mecbur kalma çıtasının bu derece üst sınırdan olması ne kadar da tuhaf. göğsümün daralmasına karşın gerçekten soluk alıp verdiğime ikna olmam lazım. beni daha çok sevin, beni daha çok isteyin. daha çok bükülsün zaman ve mekan benim karşımda. canımı yakın benim. yaşayıp yaşamadığımı bilmem gerek.
    ... diğer entiriler ...