dur anlatayım.
nasa'nın bilmem kaç saatte bir dünyanın etrafını turlayan uydumsu bir aracı vardı. uydunun i̇stanbul üzerinden ne zaman, hangi yönde geçeceğini tespit edip söz konusu saati beklemeye koyuldum.
araç gece üç sularında i̇stanbul üzerinden geçecekti. ben de daha net görürüm diye tramvay yoluna çıkmaya karar verdim ve saat 3 e yaklaşırken dışarı çıktım. tramvay yolu yakınlarında köhne bir yerde gökyüzüne bakmaya başladım.
tam vakit doldu derken polis aracı önümde durdu. hareketlerimden kuşkulanmış olacaklar ki ikisi araçtan inip yanıma geldi ve o malum soruyu sordular.
-burada dikilip ne yapıyorsun?
i̇ç sesim: hassiktir gelde durumu açıkla şimdi.
- abi nasa'nın bir uydusu var onu bekliyorum
polislerden biri bastı kahkahayı ve
-oha herifin yaşadığı kafaya bak
diyerek gözlerime fener tuttu
-ne içtin doğru söyle
-abi valla doğru söylüyorum
diyerek haritayı gösterdim.
polislerden biri herhalde ilginç bir gök olayı olacak diye düşünerek
-biz de bekleyek madem
dedi.
i̇ki polis bir mumyax başladık beklemeye.
polisler gördüğü yıldızların adlarını sorup duruyorlar ben de kendimce polisleri ti'ye almak amacıyla götümden isim uyduruyorum.
sonra malum aracı gördük. sadece sönük bir ışık.
sönük bir ışık bir görünüp bir kaybolup ilerliyordu.
polislerden biriyle göz göze geldik. gözlerindeki hayal kırıklığını görmeliydiniz.
- amına koyim ben de bir şey olacak sandım. bi insan bunu niye bekler ki
diyip araca yönlendi. ben de harbi lan adam haklı diyip evin yolunu tuttum.
kamu spotu: yalnızlık başa bela.