bugün
yenile

    şiir ve roman sigara ve alkol bağımlısı yapıyor

    5
    +
    -entiri.verilen_downvote
    t: maziden bir rte beyanı. sanata ve sanatçıya bakışıyla, sığlıkta gün geçtikçe kendi rekorunu tekrar tekrar egale eden bu zatın beyanı aslında dikkate almaya değmez. lakin yine de kendisine şunları sunabiliriz; --- spoiler --- ülkemizde şimdi tek bir tablo koleksiyonerlerin iştahını kabartıp milyon dolarlara alıcı buluyorsa, dünyanın pek çok festivalinde ödüllere boğulan filmlerimizden söz ediyorsak, sınırı aşmış romancı sayımızda bir artış varsa, şarkılarımız şu veya bu biçimde dünyanın birçok ülkesinde dinleniyorsa, hatta televizyon dizilerimiz elli ülkeye satılabiliyorsa, bazen de imkansızlıklar içinde dahi mucizeler yaratan, umutsuzluğun orta yerinde, uzak bir tiyatro festivalinde harikalar yaratan, hele ki bir dünya başkentinde o ülkenin dilinde performans sergileyen tiyatro yıldızlarımız varsa.. peki bunda geçmişin hiç mi alacağı yok? .. sanat ve ışık tanrısı apollon helikon dağında, tanrılar tanrısı zeus'un dokuz güzel kızıyla oturur. muse'ler olarak bilinen bu dokuz güzel kız, ilham perileridir elbette. (bkz: ilham perisi) (ayrıntı: "museum" (müze) sözcüğü az önce bahsettiğim muse'lerden gelmektedir..) beyaz kanatlı at pegasus, şairlere ilham taşımak için helikon dağından arka ayaklarını toprağa sertçe yere vurarak uçar. ve pagasus'un ayaklarını vurduğu yerde bir su fışkırır. oraya ilham kaynağı denir yıllardır. anadolu apollon'un vatanıdır. ilham perileri de anadoluludur, pegasus da. bu bereketli toprakların sularına karışır ilham kaynağının suları. bu yüzden uygarlığın en güzel sanat eserleri, anadolu medeniyetlerinin imzasını taşır. anadolu insanı; çamuruyla, çiçeklerinden köklerinden kaynattığı boyalarıyla, koyunlarından kırptığı yünleri, ağaçlarından oyduğu sazları ve kalemleriyle ilham perilerinin topraklarında sanat eserlerinin en güzellerini yaratmış, tüm dünyanın hayranlığını kazanmıştır. fakat zamana bakın ki; toprağın altında derin uykuya yatan sanat eserleri, yani ilham perilerinin etkisiyle yapılan görkemli heykel ve gravürler, batının müzelerine taşındı yıllardır. sanat ve ışık tanrısı apollon'un topraklarında, 1920'lerde, cumhuriyet'le birlikte güzel sanat okulları, konservatuarlar, köy enstitüleri, kurslar, sanat meslek okulları, daha önce istanbul ve saraya kilitlenen sanat her kesime ulaşır. her kesimin hobi ya da meşgalesi haline gelir. tiyatro salonları, kütüphaneler.. uzak bir taşra mekanında ışık vermeye başlar. resim, müzik, edebiyat ya da başka sanat eserleri, elitin, saray mensuplarının ve çevresinin yanı sıra halkın da uğraşı olur böylece. bu yüzdendir ki; son yüzyılda trabzon'lu bir delikanlının ressam, antakya'lı bir köylü çocuğunun heykel traş, geçimini zorlukla sağlayan bir öğretmen çocuğunun müzik dehası, toros dağlarının zirvelerinde büyüyen bir göçer çocuğun dünya edebiyatçısı, sanat evlerinde kurs gören bir gencin sinemacı ya da tiyatrocu olması ve ağıtlardan, ninnilerden, aşık geleneğinden etkilenmiş bir köy çocuğunun da "evrensel türkü sesi" olması boşuna değildir.. pegasus'un kanat sesleri ana vatanında çoktan duyulmaya başlanmıştır. işte bu yüzden, hani derler ya; duyu organları.. en başta da gözünü ve kulağını insanlığa ödünç veren, özgürlükle emzirilmesi gereken sanatçılara bir bebek gibi itina göstermeyip de ne yapacağız? ve onların hatıralarını nasıl es geçeceğiz ki? geçmişin sanat yolcularına kulak verilmediği bir ülkede, uzun ince sanat yoluna keyifle devam etmek mümkün mü? duyarlı ve insana dayalı sanat yapan geçmiş zaman insanlarına selam çakmak, o ilk yolculara hep teşekkür etmeli, şükran duymalıyız.. --- spoiler --- not: sanatımızın hatıra defteri güzel mevzu.
    ... diğer entiriler ...