bugün
yenile

    ebu zerr

    10
    +
    -entiri.verilen_downvote
    hakkında yazılan ve okunmasını şiddetle tavsiye ettiğim güzide flood; --- spoiler --- ali şeriati, deyince onun en güzel eserlerinden biri "ebuzer" geliyor akla. ali şeriati, klasik söylemle "değişik bir kafa"dır. ebuzer'i bu denli güzel anlatmasının sebebi de ebuzer'in ona göre değişik bir sahabe olmasıdır. şeriati zaviyesinden bir ebuzer flood'u yapmak istiyorum ancak başlamadan önce, ali şeriati'nin düşünce dünyasından biraz bahsetmek elzem. şeriati, dindar ve marksisttir(!) işin ilginç yanı, dindarlığı ile marksistliği oldukça ahenkli ve kendine has bir şekilde bağdaştırabilmiştir. örneğin, şu meşhur "din toplumların afyonudur" söylemini reddetmez ama ona göre, "şirk dini" toplumların afyonudur. eserlerinde sürekli olarak vurguladığı "tevhid dini" ise bu tespitten azadedir. ona göre, bütün insanlık tarihi boyunca tevhid dini, sadece medine döneminde on yıl kadar yaşanabilmiş ve hz. peygamber'in ölümü ile yavaş yavaş yozlaştırılmaya başlamıştır. vurgulanması gereken diğer önemli husus ise, şeriati'nin dini görüşlerinin ideolojik görüşünden önce geldiğidir. zira ona göre, marksizm'in ideal toplum için söylediğini, ondan yüz yıllar önce islâm zaten söylemiş ve hatta bunu medine toplumunda bizatihi yaşatmıştır. böylelikle şeriati'nin düşünce dünyasında dini ve ideolojik görüşü birbiriyle çelişmediği gibi, birbirini destekleyecek şekilde dizayn edilmiş ve hatta ilmek ilmek örülmüş olur. ancak ideolojiden dine doğru değil, dinden ideolojiye doğru bir uzlaşı söz konusudur. denilebilir ki, şeriati, kendine has yaklaşımları ile islâmi entelektüalizmin olmazsa olmaz bir figürüdür. bu bağlamda, özellikle "modern dünyada din" olgusu üzerine kafa yoran birinin, ali şeriati fikriyatı ile yolunun kesişmemesi düşünülemez. zira şeriati, islâm’ın modern dünyada algılanış ve tatbiki üzerine fikir serdeden, söz söyleyen düşünürler içerisinde gerek döneminin, gerekse bugünün önemli figürlerinden birisidir. diğer yandan, iran entelijansiyasında öne çıkan fikirleriyle adeta iran devrimine yön veren bir ideolog; zahiri ve yüzeysel dindarlığa yönelik eleştirileri ve kendine has bakış açısıyla modern çağda islâm'ı anlama mücadelesinde ise, doğrudan halklara seslenen bir aydındır. tam da bu sebeplerle ne isa'ya ne de musa'ya yaranabilmiştir. gerek içinden çıktığı iran'da, gerekse diğer islâm ülkelerinde casusluk/din düşmanlığı/sapkınlık vb. suçlamaların hedefi olmaktan kurtulamamış, nihayetinde (iran gizli servisi tertibi) bir suikasta kurban gitmiştir. bu kısa ve yetersiz özeti biraz toplayabilmek adına, son olarak, cemil meriç'in onunla ilgili sözlerine yer verelim: "yalnız itiraf edelim ki, ali şeriati'de bulduğumuz engin tecessüse çağdaş islâm mütefekkirlerinden hiçbirinde rastlamadık. engin bir tecessüs, geniş bir irfan, doğu'yu ve batı'yı kucaklayan bir terkip kabiliyeti ve hepsinin üstünde eşsiz bir mücadele azmi." (kırk ambar) bütün bu hasılada ebuzer'e gelirsek; hz. peygamberin ölümünde itibaren yaşadıkları, islâm'ın önde gelen sahabeleri ve hatta halifeyle düştüğü ihtilaflar ve nihayetinde ölüm şekli pek dillendirilmek istenmediğinden olsa gerek, ebuzer, "anaakım" islâmi kaynaklarda kendine çok fazla yer bulabilen bir sahabe değildir. ebuzer, daha hz. peygamber’le tanışmadan önce putperestlikten vazgeçmiş ve kendince namaz kılmaya başlamıştır. mekke'de muhammed isminde birinin peygamberlik iddiası ile ortaya çıktığını duyunca oraya kardeşini göndermiş ancak kardeşinin getirdiği haberlerden tatmin olmayınca bizzat kendisi mekke'ye giderek hz. peygamber'le tanışmış ve hemen orada müslüman olmuştur. islâm'ın sıkıntılı dönemlerde müslüman olmuş beşinci kişidir. hz. peygamber'in dostu, onun öğütlerini bizzat dinleyen ve övgüsüne mazhar olan bir sahabedir. yaşamındaki dönüm noktalarında, hz. peygamber'in "acı da olsa gerçeği söyle ve allah yolunda kimsenin kınamasından çekinme" öğüdüne göre hareket etmiştir. dönemin devlet ricali ile çekişmesinde de hep bu öğüdü meşruiyetinin kaynağı olarak görmüştür. ebuzer'in bu sözleri şiar edinmesi, onu ömer ve ebubekir’in halifelik dönemlerinde ciddi bir muhalefete sevk etmemiştir. her ne kadar sakife hadisesi'nde ali'den yana tavır almış olsa da, ona göre ebubekir ve ömer, hz. peygamber adetleri ve o'nun adaleti ile hükmetmişlerdir. ebuzer'in muhalefeti osman'ın halifeliğiyle başlar. özellikle mal biriktirenlere karşı tavrı nedeniyle osman tarafından muaviye'nin vali olduğu şam'a sürülmüş, burada da rahat durmamış, islam'ı ümeyyeoğulları ile tanıyan şamlılara hz. peygamber'den duyup gördüklerini anlatmıştır. bu süreçte muaviye, onunla baş etmek için her yolu denemiş; kâh ona hürmet gösterip iltifat ederek gönlünü çelmeye çalışmış, kâh para teklif etmiş, kâh tehdit etmiş ancak bir sonuç alamamıştır. kıbrıs cihadına yollamış ancak ebuzer şehit olmadan dönmüştür. şam'da halkı uyarmaya, muaviye'nin iktidarını eleştirmeye devam edince muaviye osman'a bir mektup yazarak durumun vahametini anlatmış ve ebuzer, osman'ın emriyle tekrar medine'ye gönderilmiştir. ancak ebuzer'de bir değişiklik olmamış ve osman'ın iktidarını eleştirmeye devam etmiştir. osman kendisini ne kadar uyarsa da fayda etmemiş, hz. peygamber'in öğüdüne istinaden bildiğini söylemekten geri durmamıştır. ebuzer'in ömrü, dostu hz. peygamber'den gördüğü üzere arpa ekmeği, su ve hurma ile geçmiş; eşi ümmü zer ve küçük yaştaki çocukları ile yokluğu azık edinmiştir. eline avucuna bir şey geçerse bunu bekletmeden hep fukaraya dağıtmıştır. ne osman'ın ne de muaviye'nin kendisine yolladığı bir dinarı, eğer beytûl mâl'den herkese dağıtılan ve hak olan bir şey değilse kabul etmemiştir. eski dostu abdullah bin amir, basra'da yönetici olarak görevli olduğu sırada, ebuzer'in meclisine gelen bir ırak’lı ile selam göndermiş ve abdullah bin amir’e "hurma yiyeceğimiz ve su içeceğimizdir; sen nasıl yaşıyorsan, biz de öyle yaşıyoruz" demesini istemiştir. denilir ki, abdullah bin amir bunları duyduğunda göz yaşlarına boğulmuştur. ebuzer ile osman ve o dönem devlet kademelerindeki ümeyyeoğulları'nın sürtüşmenin sebebi, mal yığmaktır. ebuzer mal biriktirmeye karşı iken, osman cephesi, zekatını verdikten sonra mal biriktirmekte bir beis olmadığı görüşündedir. bu süreçte ise oldukça zenginleşmişlerdir. "ey iman edenler! (biliniz ki), hahamlardan ve râhiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) allah yolundan engellerler. altın ve gümüşü yığıp da onları allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!" tevbe, 34 "(bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): «işte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın!»" tevbe, 35 "iyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. işte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. müttakîler ancak onlardır!" bakara, 177 ebuzer, bu ayetlere dayanarak mal biriktirmeye karşı idi. tevbe 34 ve 35'in sadece ehl-i kitap için değil, müslümanlar için de indiğini savunuyordu. nitekim, bakara 177'de "…yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar…" lafızları zekat bahsinden ayrı olarak zikredilmiştir. osman, ebuzer'den fetva almayı ve onunla konuşmayı yasakladıysa da ebuzer durmadı. osman'dan halife olarak ebubekir ve ömer döneminde olduğu gibi davranmasını istiyordu. çoğu zaman arpa ekmeği, su ve hurma dışında azığı olmayan, kimi zaman aç kalan hz. peygamber'in yakın dostu, ondan ne gördüyse onu savunuyor ve susmuyordu. bu hal, devlet kademelerini dolduran ve gittikçe zengileşen ümeyyeoğulları’nın iktidarını tehdit eder hale gelince ebuzer'in maaşını da kestiler. bir gün, aynı konuda osman'la ters düşünce osman kendisini sürdü. ancak bu sefer, ne mekke'ye, ne şam'a, ne ırak'a, ne de mısır'a gitmesine izin yoktu. osman onu uçsuz bucaksız rebeze çölü’ne sürmüştü. ebuzer, eşi ümmü zer ve çocukları ile rebeze çölü'nde yaşarken koyunları da telef olunca açlık çekmeye başladılar. küçük kızı dayanamayarak ölünce ebuzer oğlu da ölürse sorumlu olacağını düşünerek kalkıp medine'ye vardı ve osman'dan kesilen aylığını istedi. ancak kabul görmedi. orada, osman'ın çevresindekiler, kendisine istediği kadar mal teklif ettiğinde hakkı olan dışındakine yine tamah etmeden eli boş rebeze'ye döndü. döndüğünde eşini açlıktan ölen oğlunun başında ağlarken buldu. ancak açlık onlardan yine de el çekmedi. ebuzer ve karısı çölde bitki aradılarsa da bulamadılar ve ebuzer de elden ayaktan düşünce eşine ayrılığın yakın olduğunu söyledi. hz. peygamber'in bir gün "içinizden birisi çölde ölecek ve ölümü esnasında yanında bir grup müslüman hazır olacak." dediğini, o grupta kendisi dışında herkesin şehirde öldüğünü, çölde ölecek kişinin kendisi olduğunu anlatıp eşinden çevredeki tepelere bakmasını istedi. ümmü zer, birkaç defa tepelere çıkıp baktıysa da gelen kimseyi görmedi. rebeze'den ancak hac mevsimi geçen olurdu, yılın o zamanı kimse geçmezdi. ancak ebuzer ısrar etti. ümmü zer bir daha tepeye çıktığında birilerini geçtiğini gördü, onlara işaret edince adamlar oraya yöneldiler. ümmü zer durumu anlatınca hızla çadıra gittiler. o, hep adını duydukları ancak görmedikleri meşhur ebuzer, o, hz. peygamber'in en yakın dostu, aç biilaç, bitap düşmüş halde, çölde eski bir çadırın altında öylece yatıyordu. ebuzer, adamlara ölümünün yakın olduğunu, kefenleri olmadığını, eğer içlerinde devletin habercisi, yöneticisi, komutanı, casusu olan varsa kendisini kefenlememesini söyledi. içlerinde sadece ensar'dan bir genç bu işlerden birini yapmıyordu. biraz sonra ebuzer öldüğünde o genç ebuzer'i kefenledi ve gömdüler. mescitte yatıp hurma ve arpa ekmeği yiyen, sıradan bir köleyi efendisine eş tutan hz. peygamber öldükten kısa bir süre sonra; bir zamanlar elinde kılıcıyla çöllerde kervan soyan cünade oğlu cündeb gibi bir vahşiden, fakir fukara hakkı için canını vermeyi göze alan ebuzerler yaratan islâm saraylıların dini olmaya doğru evrilirken; uçsuz bucaksız rebeze çölünün kavurucu sıcağında iki evladının acısını yüreğine gömen ebu zerr el gifari açlıktan öldü. "ebu zerr yalnız yaşar, yalnız ölecek ve yalnız haşrolunacaktır." hz. peygamber doğru söyledi. --- spoiler --- kaynak; link
    0Eline emeğine sağlık, denilecek çok şey var fakat... - sabri nin sag tasagi 18.07.2020 14:05:49 |#3845079
    ... diğer entiriler ...