bugün
yenile

    ölüm korkusu

    8
    +
    -entiri.verilen_downvote
    ben normalde ölmekten pek korkan biri değilimdir. hal ve hareketlerimden belli olur bu. yani kendini düşünmeden prensiplere dayalı bir hayat sürerim en sıkıntılısından. ölürsem de arkada kalanlar bensiz de yaşarlar. annem babam bile sadece aidiyet duygusu yüzünden kahrolur. ölümden öte köy yok. doğmadan öncesinden niye korkayım. bir aydınlanma yaşadım ama geçenlerde. benim midem hasarlıdır. içinden geçtim yıllardır. hala da günde en az 2,5 litre kola içerim. ağrısına, acısına da dayanır ve devam ederim. haliyle midede yaralar, ağrılar, kusmalar falan uzun zamandır devam ediyor. annemin bana hamileliği süresince düşürülmeye çalışmam ve bunun sonucunda 6,5 aylık doğmamın da getirdiği bir sağlıksızlık var. birkaç kez ölür bu denmişken ölmedim. mide kanseri riski falan hep söylenen bir şeydi. son iki aydırsa karnım artık çalışmıyor. her daim bozuk. bunun üstüneyse ya bulanıyor ya ağrıyor. midem de iptal zaten. doktora gitmedim tabii dediğim gibi hal ve hareketlerimden belli olur. neyse geçen gün the sopranos izliyordum, jun amca mide kanseri oldu. neyse işte adamın hayatı gözünün önünden geçti 80'e yakın kendisi. o kadar şey yaşamış olmasına rağmen adama yetmedi. korktu. lan 78 yaşında ölmek dışında beklenen bir şey mi olur? işte o an aydınlandım. ölmek korkusu nasıl öleceğin, ya da öldükten sonrası(inananlar açısından bakıyorum olaya. benim için zaten geçerli değil) olamaz. mantığı yok çünkü. yanarak ölsen en fazla üç dakika yanarsın. üç dakikadan korkan adam yaşamasın. ölüm korkusu öldükten sonra yaşayamayacaklarınla alakalıymış. o an çok pis korktum. yusuf hayaloğlu'nun hayat nedir anne şiirindeki gibi 21 yıl yaşadıktan sonra ölmek, yaşamış olmanın ardından ölmek midir? ölüm bile güler lan öyle ölmeye. ne yaşadım ki? jun amca 80'e yakın yılda kaç kişiye aşık olup kaçıyla beraber olmuş, kaç kere başarıdan başarıya koşmuş. adam gitmiş new jersey'nin italyan mafyasının başındaki ailenin lideri dahi olmuş da ona yetmiyor. ben nasıl ölürüm? daha adam akıllı kaç kız sevdim daha, başarı namına en ufak bir şey yaptım mı, ben ölünce benim adım nerede yazacak? adam akıllı iki kız sevdim. biri benden nefret etti. ''umarım hakettiğini yaşarsın'' dediği andan beri ya onu düşündüm yüzüm gülmedi ya da hastaydım. beşiktaş bile şampiyon olamadı. beşiktaş'a kadar gittiyse iş özür dilerim. diğeriyle konuşmayıysa gidip kendi kafamdaki kuruntular yüzünden kestim. o da beni istemiyordu zaten de yine de yeterince denemedim. okursa bunu anlar heralde kendini. geçmiştekilere kendimi tekrar entegre edip yeni üzüntülerden güzel kaçtım. sen de onu nasıl unuttun diyip emin olamıyordun böylece kolay oldu ve onlardan bile kaçtım. adımın başarılı olarak anılacağı hiçbir şey yok. potansiyelim olan her işi dibine kadar batırdım. öyle battılar ki daha da tekrar çıkmak gibi bir şansları pek yok. o yüzden dediğim gibi ben öldüğümde beni annem babam(ki onların çocuğu olmasam yani bu aidiyet hissi olmasa, onların da umurunda olmazdı) dışında kimse hatırlamayacak. böyle ölünür mü? ölüm korkusu buymuş. yaşadığımı yaşadım diyememekmiş. bahsettiğim şiirdeki gibi, sahipsiz bir anahtar gibi, kaybolup gitmeme isteğiymiş.
    ... diğer entiriler ...