günlerden herhangi bir çarşamba. haziran ayının ilk kavurucu sıcaklarından saklanıyorsun duvarların en gölge en serin yanına. aslında kaybedemediğin kadar senin olmayanları alabilmenin ilk fırsatındasın. küçük küçük harflerle adım atıyorsun büyük yüreğinle o en küçük o en güzel renge. yeşil. onlarca tonun binlerce farklı desenin en güzeline çarpmak en derinine gömülmek için yola çıkıyorsun geriye tek bir adım dahi atmayacağını beyninin en ücra köşesine öğütleyerek. korkuyorsun. çünkü aylardır bir piyanonun en solunda en yalnız kalmış en pes sesi do notası gibi en duyulmayan ve gelişigüzel bir deyişle en kaba ve en aşağılık hissediyorsun. ama biliyorsun sen en yüksekteki bulutların üstünde yüzmeyi ve en derin denizlerde uçmayı. kavram karmaşıklıklarını da bir kenara bırakıp tıpkı tüm yüzlerin gibi, oturmak istiyorsun en güzel makama. aradığın şey çok fazla güzel. yılların getirdiği hüznü bir ege kumsalında gün ağarmaya başlarken yaktığın sigara eşliğinde geri gelmeyecek kadar yeraltına gömebilme şansı veriyor sana. sabah doğup akşamları da batan güneşin etinden sütünden faydalanmak için çok beklediğini anlatıyor. yürürken attığın her adımın ritimsizliğini düzeltebilmen için kalbinde bir daha düzelmeyecek bir ritim kaybına yol açan heyacanı tüm kente yaşatabileceğin kadar fark yaratıyor beyninde. kaçıyorsun aylarca ama tek umudunun en büyük ışıksızlığın eşiğinde olduğunu unutmuş gibisin. duruyorsun, düşünüyorsun ve tekrar yürüyorsun. kararı seni ya ipten alacak ya da ipe götürecek. biliyorsun. çekiniyorsun. chopin’in spring waltz’ı gibisin. i̇çin tertemiz ama iki saniyede kararmaya yüz tutacak kadar yakınsın tüm güzelliğe. okuduğun onlarca kitapta bahsetmediler mi sana yaşayacağın tüm çarpıntıların bin günün sonunda kullanma tarihinin geçeceğinden? oysa sen iki bine az kalmana rağmen neden hala geçmiyordu?
bugün günlerden herhangi bir çarşamba. duvarların en gölge en serin yerinde haziran ayının en kavurucu sıcağını kalbinde hissediyorsun. i̇şin kötü yanı istediğin kadar soğuk suyun altında otur geçmeyecek biliyorsun bu ateş