bugün
yenile

    asosyal sözlük dert köşesi

    1
    +
    -entiri.verilen_downvote
    hani şebnem ferah diyor ya “ sil baştan başlamak gerek bazen “ diye. ben bir türlü silemedim, silmeye çalıştığım her an daha net hatırladım. önceleri flu olan olaylar şimdilerde aklımdan çıkmıyor. aklımın her köşesini bir fiil işgal ediyor. sıfırlamak istiyorum, belki sıfırlanmak. ama her ne hikmetse elimi her attığımda daha net karşıma çıkıyor. silinsin artık, yok olsun. oturup saatlerce şebnem ferahla dertleşiyorum. açıyorum bir şarkısını ona anlatır gibi her şeyimi anlatıyorum. kaçacak başka yerim kalmadı. beşiktaş’a bile kaçamıyorum. evimden dışarı çıkınca sanki boğulacakmışım hissine kapılıyorum. gülüyorum, gülüyorum da gecelerim uykusuzlukla geçiyor. sabahları bir ağrıyla uyanıyorum. alkolü bıraktım. i̇çmiyorum daha, içmemde. ama sigarayı bırakmak istemiyorum. bırakırsam özlerim. bırakırsam beni zehirlediğini bile bile tek dostum olarak gördüğüm sigarayı boş olurum. bunu anlamıyorlar. bırak sana zarar veriyor. tamam bırakayım, bırakayım da sen yokken o var yanımda. onu ne yapıcaz? ben elimde ki herşeyi yıktım. evim dediğim, her an yanlarına kaçtığım insanları paramparça ettim. i̇nşaa ettim, sonra enkaza çevirdim. durmam gereken yeri hiç bilemedim. ne gelmeyi becerebildim insanlara, ne de gitmeyi. onları yok ettim ellerimle, sonra kendim yok olmaya başladım. yavaş yavaş tükene tükene silinmeye başladım yer yüzünden. önce gülümsemem silindi, sonra gözyaşlarım, sonra güvenim, sonra karakterim... engel olamadım hiçbirine. durun diyemedim, durun benimde bir canım var diyemedim. dört senedir unutmaya çalıştıklarım yıpratmaya başlattı beni. çökmeye başladım sonra, ben çöktükçe beni sevenler zarar gördü. nasıl olur bilmiyorum ya da nasıl geçer bu his bilmiyorum. aslına bakarsanız bir bok bildiğim yok. ne geleceğimde ne olacağımı, ne nereye gideceğimi, ne de kimi seveceğimi bilemiyorum. güven deseniz bir kum tanesi kadar bile yok. ne kendime ne de çevremde ki insanlara. güveni cam kırıkları olarak tanımlıyorum. i̇çine girdikçe damarlarımı kesen. i̇çine girdikçe kan kaybından öleceğimi hissediyorum. tamamlamaya çalıştığım bir yol var. elimde kalan tek umutta bu yol zaten. yaşıyorsam, bu yolun hatırına yaşıyorum. yoksa bir ölüden farkım yok, nefes almaktan başka. bu yolu tamamlamak içinse hiçbir şey yapmıyorum. hevesim yok. hedefim var ama hevesim yok. o da yok oldu sanırım. ölüler konuşamaz diyorlar. bense hâlâ aksini söyleyip ölülerin, hayatta olanlardan daha anlamlı konuştuğunu iddaa ediyorum. duyamıyorlar söylediklerini, göremiyorlar acılarını... tek bildikleri insanların öldüğünde sonsuza dek susacağı. oysa ki bir insan öldüğünde başlar konuşmaya. i̇çinde birikenleri dökmeye ruhu bedeninden ayrılınca başlar anlatmaya. bazen şehit, bazen abi, bazen baba, bazen anne, bazen çocuk... hepsinin içinde biriken yaşadığı büyük sorunları dökerler kulak verdiğinizde onlara. duyamıyorlar buna üzülüyorum. “ ölüler konuşamaz.” asıl sen öldüğünde konuşmaya başlayacaksın farkında değilsin.
    ... diğer entiriler ...