bugün
yenile

    kayıt zamanı şimdi...

    1
    +
    -entiri.verilen_downvote
    bölüm - 11 sevgi ve fırat evinin kapısından içeri girip üzerindekileri çıkarmadan oturma odasına gidip tekli koltuğun üzerine bıraktı kendini. işığı bile açmaya gerek duymamıştı karanlığa rağmen. yol boyunca iki defa aramıştı fırat’ı ama ne telefonu cevaplamış ne de geri dönmüştü. uzanıp sehpanın üzerine bıraktığı çantasından telefonunu eline alıp bir kez daha kontrol etti. i̇ndirim kampanyası yapan firmaların birinden gelen mesaj dışında başka bir şey yoktu. fırat en son patronuyla birlikte olacağını söylemişti. yeniden aramak yerine bu defa mesaj atarak meraklanmaya başladığını yazdı. sırtını iyice koltuğa yaslayarak gözlerini kapattığında ne kadar yorgun olduğunu hissedince, sıcak bir duş almanın iyi geleceğini düşündü. ama kalkmak bile istemiyordu. tuhaf adamı düşündü birlikte film izlediği. sonra kitapçıda karşılaşmalarını. ne kadar kabaydı. tamam belki filmi onun sayesinde izlemişti ama şimdi yeniden düşününce davranışları ve konuşma tarzı çok itici gelmişti. sehpanın üzerine bıraktığı telefonundan çıkan mesaj geldiğine dair bildirim sesiyle bir an doğrulup sevindi. fırat mesaj atmış olabilirdi. olmalıydı çünkü hiç bu kadar uzun süre habersiz bırakmazdı kendini. gülümseyerek telefonu eline alıp kontrol ettiğinde, gülümseyen dudakları yavaşça eski haline geri döndü. gizem’di mesajı gönderen. dediği gibi olmuştu. gerçek adını söylediğinde çocuk önce biraz sinirlenmiş bozulmuş telefonu kapatmıştı. ama sonra arayıp gizem’i bunun önemli olmadığını söylemiş. gizem’e yanıt vermeden telefonu elinden bırakıp ayağa kalktı. banyoya gidip üzerindekileri çıkarıp kendini sıcak suyun rahatlatıcı dokunuşları bıraktı. uzun süre hareket etmeden öylece durdu suyun altında. hala fırat’ı düşünüyor, bir sorun olduğunu hissediyordu. şüphe insanın içini kemiren aç bir fare gibi, beyninin kıvrımlarını hiç durmadan kemiriyordu. musluğa uzanıp suyu kapattığında banyonun içi buharla dolmuştu. havlusuna sarılıp yatak aynanın karşısına geçtiğinde kendini görebilmek için camın üzerinde biriken buğuyu silmek zorunda kaldı. aynada ki yansımasına baktı bir süre. yüzü solgun muydu? çıplak ayaklarıyla oturma odasına geçip sehpanın üzerinden telefonunu aldı. yeniden kontrol etti. sonra yatak odasına geçip yatağının kenarına oturdu. başucundaki komidinin üzerinde duran diz üstü bilgisayarını alıp açma düğmesine basıp yatağın üzerine bıraktı. bilgisayar açılırken üzerini kurulayıp pijamalarını giydi. banyodan başka bir havluyla saçlarını sarıp yatağına geri geldiğinde tamamen açılmıştı bilgisayarı. elektronik posta hesabını kontrol etti. yeni bir bildirim yoktu. bilgisayarını yeniden yatağının üzerine bırakıp mutfağa gidip kendine kahve hazırladı. kahve fincanıyla birlikte yatağına geri dönüp yorganı üzerine çekip oturdu bilgisayarını kucağına aldıktan sonra. uzun zamandır takip ettiği blog sayfasını açtı. yeni bir yazı ya da şiir eklenmemişti. bilgisayarı kapatıp uyumayı düşündü. ne kadar yorgun olsa da uykusu yoktu. blog sayfasındaki daha önceden eklenmiş yazıları okumaya başladı rastgele. bazı satırlar kendini kendine anlatıyordu sanki, bazıları ise bambaşka bir dünyada yaşayan tuhaf bir adamın hezeyanlarını. adını koyamadığı bir bağ vardı bu yazıları yazanla arasında. adını koymak istemiyordu belki de. çünkü tanımlanan her yakınlık, adı konulan her ilişki bir yerden sonra kategorize ediliyor ve saflığını kaybediyordu. evet bu yazara mesajlar atmıştı, hatta bazıları baştan çıkartıcı nitelikteydi ama hiç cevap almamıştı. cevap almaması merakını körüklemişti her defasında. daha çok merak etmiş kafasında bin türlü kurgu peydahlanmıştı. en sonunda böylesi daha güzel diyerek kabullendi durumu. sayfadaki şiirleri okurken fırat’ı düşündü. ona da bahsetmişti bu blog sayfasından ama çok üzerinde durmamıştı. onun zorlamasıyla birkaç dakika göz atmış, kötü birkaç espri yapmış, umursamamıştı. bu umursamazlık haline kızınca sevgi, ‘bir gün bu adamla tanışırsam seni terk ederim!’ bile demişti. kahkaha atmıştı sadece. sonra kendisi de bu söylediğine gülmüştü. fırat’ı seviyordu. onunla karşılaştığı ilk andan beri belki daha öncesinden beri, var olduğu için, öyle birinin varlığını seviyordu. o asansörde karşılaştıklarında o varlık bedene bürünmüştü. birkaç şiir daha okuduktan sonra kapattı bilgisayarını. son bir defa kontrol etmek için telefonu eline aldığında çalmaya başladı. ‘’alo, hayatım?’’ ‘’sevgilim, özür dilerim, telefon yanımda değildi şimdi gördüm aradığını biliyorum haber vermem gerekirdi ama bizim patronu biliyorsun…’’ sevgi sesini çıkarmadan dinliyordu sadece. fırat telefonun hala açık olup olmadığını kontrol etmek için ekranına bakıp açık olduğundan emin olunca konuşmaya devam etti. ‘’biliyorum, bugün sana sözüm vardı. ama söz veriyorum telafi edeceğim. orada mısın? lütfen bir şey söyle…’’ i̇çini çekti sevgi ama yine de konuşmadı. ‘’tamam, haklısın kızmakta. ama kapının önündeki çiçekleri almazsan orada kuruyup gidecekler…’’ kafası karıştı sevgi’nin. o an da kapı zili çaldı. telefonu kulağından ayırmadan ve tek kelime konuşmadan yatağından çıkıp kapıya doğru yürüdü. kapıyı açmadan üzerindeki gözetleme boşluğundan dışarı kontrol etti. kimse yoktu. kapının emniyet zincirini takıp hafifçe aralayıp açınca yerde duran menekşeleri gördü. kapıyı kapatıp zinciri yuvasından çıkarıp yeniden açtı. eğilip çiçekleri almadan önce merdiven boşluğunu kontrol etti. kimse yoktu. ‘’çok özledim seni…’’ dedi fırat telefonun diğer ucundan. çiçek demetini kucağına alıp, ‘’ben de..’’ diyerek fısıldadı sevgi. arkasını dönüp içeri girecekken ‘’ne kadar özledin?’’ diye sorduğunu duydu fırat’ın. bu defa ses telefondan değil arkasından geliyordu. sanki saatlerdir içinde biriken gri bulutlar bir anda dağılmış gibi hissetti. fırat’a doğru dönüp kucağında çiçekler olduğu halde sımsıkı sarıldı. ‘’tamam sevgilim, sakin ol, önce şu çiçekleri güvenli bir yere bırakalım’’ ‘’bugün sen beni aramayınca mesajlarıma dönmeyince bir daha göremeyeceğimi sandım. biliyorum belki saçma belki çocukça ama, çok endişelendim.’’ bunları söylerken kızdığını hissetti sevgi. neden böyle yapmıştı? neden uzak kalmıştı? öfkesi artınca sarılmayı bırakıp arkasını dönüp içeri girdi kucağında çiçeklerle. fırat bir an ne yapacağını bilemedi. sevgi sırtını dönüp uzaklaşırken arkasından bakakaldı. derin bir nefes alıp içeriye girdi. ev kokusuyla doluydu. başının döndüğünü hissetti. bu huzur, bu mutluluk, başka bir evrende var olmak gibiydi sevgi’nin yanında olmak. tüm karmaşa ve keşmekeşlikten uzakta, sadece kendilerine ait bir dünyada var olmak gibi. yatak odasına geçip yatağın kenarına oturup beklemeye başladı. bozulmuş yatak örtüsü, yarı açık yorgan, komidinin üzerine bırakılmış bilgisayar. sevgi’yi odanın kapısında gördüğünde hala kızgın olduğunu hissedebiliyordu. gözlerini üzerine dikmiş öylece duruyordu. yanına oturmasını işaret ederken yavaşa elini yatağın üzerine vurdu. sonra ‘’gel hadi…’’ dedi. sevgi sanki duymamış gibi yaparak yanına değil de yatağın diğer tarafına geçip yorganın altına girip başının üzerine kadar çekti. fırat yanına uzandı. yorganın üzerinden dokundu sevgi’ye. sonra bir köşesini açıp biraz daha sokuldu. sevgi’nin gözleri kapalı dizlerini yukarıya çekmiş kollarıyla sarmıştı. biraz daha girdi yorganın altına fırat. kollarını sardı. çenesini başına dayayarak nemli saçlarını okşamaya başladı sevgi’nin. her dokunuşunsa sevgi biraz daha izin veriyordu yaklaşmasına. i̇nce kolların bedenine sarıldığını hissedince iyice kendine doğru çekti. nefesi boynundaydı şimdi. öylesine sıcak, öylesine sadece onun gibi… kendi içinde çatışıyordu durmadan ve bu çatışmanın en ateşli halini yaşıyordu fırat. bu kadar mutlu, bu kadar bitecek olması. kollarının arasındaki kadın, varlığının nedeni kadın, yokluğunda ne olacaktı? daha sıkı sarıldı. dudaklarını hissetti boynunda. alev almaya hazır bedenine atılmış molotof kokteyl gibi. her öptüğünde, o ince dudaklar boynuna her dokunup ayrıldığında, yeniden dokunduğunda, nasıl da özlemişti… bir şeyler söylemek istedi. yutkundu. yutkunduğunu anlamış mıydı? bıraktı kendini yangının ortasına. kaçmak aklının ucundan bile geçmedi. teslim oldu. her dokunuş, her öpüş, tenin yanmasına izin verdi, tenini yakarken sevgi’nin…
    ... diğer entiriler ...