bugün
yenile

    kayıt zamanı şimdi...

    2
    +
    -entiri.verilen_downvote
    bölüm-7 fırat ve şahin ‘’şahin bey, beni kırmayarak davetimi kabul edip geldiğiniz için teşekkür ederim.’’ ‘’rica ederim, fırat bey, ne zamandır görüşemiyorduk. zaten ben de uğrayıp sizi ziyaret etmeyi düşünüyordum bugünlerde.’’ daha çok işlerinin azalması nedeniyle önceden çalıştığı müşterileri yeniden ziyarete başlamıştı ama nezaketi elden bırakmadan becerebildiği ölçüde hassas davranmaya çalışıyordu şahin. daha önce de fırat için çalışmıştı. daha çok ihaleye girecekleri zaman rakip firmalar hakkında bilgiler topluyor, onlar hakkında analizler yapıyor ve rapor halinde sunuyordu. tabi bu raporlama ve analiz işlerine kafası pek basmadığı için yanında çalışan iki üniversite öğrencisini kullanıyor olsa da işin asıl bilgi alma kısmını kendisi yönetiyordu. dudaklarının kenarından aşağı doğru sarkıttığı bıyıkları ve iri cüssesiyle etrafına korku saldığı, bu korku karşısında saygı gördüğü bir gerçekti ama işine yaradığı sürece bu aldatmacayı umursamıyordu. ‘’telefonda konuşurken özel bir isteğiniz olduğunu söylemiştiniz. yani bu durum işle ilgili değil mi?’’ fırat karşısındaki heybetli adamın aklının da cüssesine benzer şekilde çalışıp çalışmadığını anlamak ister gibi süzdü adamı baştan aşağı. sonra konuşmaya başladı. ‘’size üç isim vereceğim. bu kişiler hakkında erişebileceğiniz her bilgiye ihtiyacım var. telefonda söylediğim gibi bunu holdingimizle ilgisi yok. tamamen benim özel meselem. eğer böyle özel konularla ilgilenmiyorsanız beni başka birine yönlendirmenizi rica edeceğim.’’ zaten ekonomik açıdan zor günler yaşayan şahin bu ikinci seçeneği duymazdan geldi. ‘’tam olarak nasıl bilgiler istiyorsunuz? konuyu biraz daha açarsanız sanırım size daha faydalı olabilirim.’’ ‘’size vereceğim isimler çok eskiden beridir tanıdığım ama nadiren görüştüğüm arkadaşlarıma ait. onlar hakkında her şeyi bilmek istiyorum. ne zaman uyurlar ne zaman uyanırlar. ne zaman yemek yerler, ne yerler. kitap okurlar mı? okurlarsa ne tür kitaplar okurlar. şu an ne iş yapıyorlar. aşk hayatları ne durumda, görüştükleri kimse var mı? daha önce ne yaşamışlar, planları neler? sağlık sorunları var mı? suç işlemişler mi? yani dedim ya, bu üç kişinin her şeyini bilmek istiyorum. daha önce çalıştığımız gibi bana onlar hakkında detaylı raporlar hazırlarsanız sevinirim. i̇şin para boyutunu dert etmeyin. bütün masraflarınızı karşılayacağım. daha önce bizimle çalışırken aldığınız ücretin iki katını vereceğim. tek bir şartım var yalnız…’’ fırat söylediklerini adamın iyice anlamasını bekler gibi birkaç saniye sustuktan sonra devam eti. ‘’bu konu ikimizin arasında kalacak.’’ şahin fırat’ın tam olarak ne istediğini anlamamakla beraber, masrafların ödeneceği ve iki katı ücret teklifi cazip gelmişti. ‘’bu isteğinizi yerine getirebilirim ama ülkemizdeki yasalara göre başkaları hakkında böyle araştırmalar yapmak için savcılık ya da mahkeme tarafından yetki gerektiriyor. biliyorsunuz değil mi?’’ fırat adamın, daha fazla para mı istediği yoksa gerçekten böyle bir zorunluluk mu olduğu arasında kararsız kaldı. parmakları arasında tuttuğu kahve fincanını çevirerek tabağın içine koydu. adamın gözlerinin içine bakarak. ‘’bu isteğimin yasal olarak bazı sorunlara sorun açabileceğinin farkındayım ama sizi temin ederim ki edindiğiniz ve bana aktaracağınız bilgiler kesinlikle bu şahısların aleyhinde kullanılmayacak. konuya arkadaşlarının durumunu merak eden duyarlı bir arkadaşın açısından bakarsak sanırım beni daha iyi anlayacaksınız.’’ şahin’in duymak istediği cevap bu değildi. bozuntuya vermeden konuşmaya devam etti fırat.’’elbette ki alacağınız risklerin farkındayım. eğer istediğim bilgileri bana verebilirseniz işin sonunda yüklü bir ikramiye alacaksınız.’’ i̇kramiye kelimesi öncesindeki tüm söylenenleri unuttu şahin. masanın üzerine uzattığı ellerini birleştirip parmakları birbirine sardı.’’ o halde siz bana isimleri verin ben de onlar hakkında bilgi toplayayım.’’ fırat ceketinin iç cebinden çıkardığı kalemle masanın üzerinde duran peçetelerden birine üç ismi yazıp adamın önüne doğru uzattı. ‘’ne kadar çabuk bitirirseniz bu işi ikramiyeniz o kadar yüksek olacak…’’ şahin içine pek sinmese de daha fazla soru sorup müşterisini kaçırmamak için peçeteyi alıp isimlere bakmadan cebine koydu. ‘’tamamdır fırat bey, bu şahıslar hakkında gereken bilgileri toplayınca size haber vereceğim. ne kadar çabuk başlarsak o kadar iyi değil mi?’’ sahte bir gülümsemeyle selamlayıp fırat’ı masadan kalktı. bu adamın amacı neydi? daha önce de birbirini aldatan eşler hakkında bilgi toplamış, boşanma davaları için yardımcı olmuştu. i̇halelere giren firmaları araştırıp açıklarını bulmuştu. hatta kaybolan insanlarla ilgilenip, geride bırakılanlara yardımcı olmuştu. ama fırat’ın istediği hiç birine tam oturmuyordu. fırat’tan yeterince uzaklaştığını düşününce cebine koyduğu peçeteyi çıkarıp isimleri okudu. hepsi de erkek ismiydi. kadın olsaydılar yine anlayabilirdi. belki takıntı yapmıştı kadınları, belki aşık olmuştu. böyleleri de vardı. toplum içinde hangi sınıftan olurlarsa olsunlar insanların zaafları vardı. zengin ve yakışıklı bir adam için bu zaaf genelde kadınlar olurdu. peki bu erkek isimleri? bir an fırat’ın eşcinsel olduğunu bile düşündü ama aynı anda saçma geldi bu düşünce. i̇şi gereği eşcinsellerle de karşılaşmıştı. fırat’ın böyle bir eğilimi olsa hissederdi. bu düşünceler arasında yürürken arabasının bulunduğu park alanına gelmişti bile. bıraktığı yeri hatırlamaya çalıştı. cebinden arabasının anahtarını çıkarıp üzerindeki düğmelerden birine dokununca yakınlardan bir yerden alarmın ikaz sesini duyup o tarafa yöneldi. bürosuna geldiğinde yanında çalışan iki genç bilgisayarlarını başındaydı. yarı zamanlı çalışıyorlardı ama bazen yapacak başka işleri olmadığı zaman büroya geliyorlar bilgisayarların başına oturup saatlerce kalkmıyorlardı. bilgisayar başında nasıl o kadar süre oturduklarını ne yaptıklarını anlamıyordu, rahatsız da olmuyordu bu durumdan onun istediklerini yerine getirdikleri sürece. fazla mesai için ücret de istemiyorlardı ki işin en güzel yanı buydu. ‘’siz tembelleri sıkılmış gördüm!’’ deyip gülümseyerek girdi içeri. ‘’yeni bir işimiz var, ne kadar çabuk halledersek o kadar çok para kazanacağız.’’ çocukların parayla çok ilgilenmediğinin de farkındaydı. i̇lgilenseydiler hala onun yanında olmazlardı çünkü. ‘’bu isimler hakkında bulabileceğiniz her bilgiyi istiyorum.’’ diyerek cebinden çıkardığı peçeteyi çocuklardan birinin önüne bıraktı. çocuk peçeteyi alıp şaşkınlıkla isimleri okuduktan sonra arkadaşına uzattı. ‘’şanslısınız!’’ diyerek devam eti şahin. ‘’yine işin masa başı tarafı sizde hamallığı bende olacak. nasıl yapıyorsunuz bilmiyorum ama bu adamlarla ilgili internette ne varsa her şeyi bilmek istiyorum. ama önce bu arkadaşların oturduğu yerlerin adresleri lazım. i̇ş adresleri de olabilir… hadi ne bakıyorsunuz öyle bön bön, parmaklarınız çalışsın. adresleri bulunca haber verin.’’ şahin çocuğun sırtına hafif bir yumruk atarak diğer odaya gidip masasının başına geçip oturdu. evet, gerçekten çocukların neyi nasıl yaptığını bilmiyordu, muhtemelen anlatsalar bile anlamayacaktı. eski topraktı çünkü. eskiden internet bu kadar yaygın değildi. birisi hakkında bilgi almak isterse polis arkadaşlarına gider önce, sonra etrafta gezinip sorular sorardı. ama şimdi bu çocuklar o bilgisayarın başında birkaç dakika içinde onun saatlerce edinemeyeceği bilgiye ulaşabiliyorlardı. i̇nsanlar tüm dünyalarını aktarıyordu internete. ne kadar ifşa olduklarının farkında mıydılar? kimin umurunda? neleri masraf olarak gösterip ne kadar para alabileceğini hesaplamaya başladı. birkaç dakika sonra odasının kapısı çalındı. i̇çeri giren çocuk tek kelime söylemeden elinde tuttuğu, üzerinde isim ve adreslerin yazdığı ve siyah beyaz fotoğrafların bulunduğu kağıdı masasına bırakıp dışarı çıktı. bazen acıyordu çocukların bu haline. dünyadan kopuk, kimseyle iletişim kuramayan, kendilerini dışlanmış hisseden çocuklardı. tek eğlenceleri, belki de tek dertleri o bilgisayarlardı. neden böyleydiler? ‘neyse…’ dedi kendine.’ şimdi daha önemli işlerimiz var. kağıdın üzerinde yazılı olan adreslere göz atıp kafasında bir güzergah belirledi. önce en yakındakinden başlayacaktı. kağıdı katlayıp cebine sokup ayağa kalktı. fotoğraf makinesini da yanına alıp dışarı çıktı. uzun bir gün ve gece olacaktı onun için. kapıdan çıkmadan önce küçük not defterinin ve kaleminin hala yerinde olup olmadığını kontrol etmek için ceketinin üzerinden cebini yokladı. oradaydılar. arabasını kağıdın üst tarafında yazan adrese yakın bir yere park edip dışarı çıkmadan beklemeye başladı. arada bir kağıdı çıkarıp adamın fotoğrafına bakıyordu onu gördüğü zaman tanıyabilmek için. radyosunun kanallarını değiştirmeye başladı. spor haberlerinin verildiği bir istasyon bulunca durdu. çoğunun dedikodu olduğunu bilse de bu haberleri dinlemeyi seviyordu. dikiz aynasını düzeltip arkasında kalan sokağın girişini daha iyi görebileceği şekilde ayarladı. kağıt üzerindeki adresten kapı numarasını yeniden okuyup doğru yere baktığından emin oldu. yarım saat kadar sonra canı sıkılınca arabasından çıkıp bir sigara yaktığı an da kapı açıldı. orta yaşlarında bir adam çıktı önce kapıdan sonra biraz daha genç bir kız. önce birbirlerini tanımadığını düşündü ama kız adamın koluna girince yüzlerine daha dikkatli baktı. evet bu ilk isimdi. cebinden not defterini çıkarıp saati yazdı. kadının kim olduğunu bilmiyordu ama bürodaki çocukların bu konuda bilgisi olduğuna eminde. ertesi gün büroya döndüğünde kızın hakkında da her bilgi elinde olacaktı. adam be kadın arabaya binip hareket edince daha yeni yaktığı sigarasını söndürüp arabasına binip takip etmeye başladı. semtin oldukça lüks restaurantlarından birinin önünde durup arabadan inip içeri girdiler. şahin duraksadı, elini cebine attı parası var mı diye düşündü sonra tüm masrafların karşılanacağını anımsayıp arabasını park edip peşlerinden içeri girdi. tek yapması gereken masraf olarak gösterebileceği tutarı faturalandırmaktı. i̇çeri girince kendisini kapıda karşılayan görevliyi görmemiş gibi adam ve kadının nerede olduğunu arar gibi etrafa bakındı. yakınlarındaki boş bir masaya geçip oturdu. orada oldukları zaman sürecinde iki sevgilinin kimi zaman yapmacık kimi zaman erotik konuşmalarını dinlerken karnını doyurdu. onlar kalkınca hesabı isteyip kalktı. evlerine kadar takip etti. gece yarısı olmuştu. adamın kaldığı ikinci kattaki son ışık sönene kadar arabasının içinde oturup bekledi. üşüdüğünü hissedince arabasının kaloriferini açtı bir süre. isınınca dışarı çıkıp bir sigara içip yeniden içeri girdi. koltuğunu biraz geriye yatırıp uyumaya çalıştı. rahat edemiyordu bir türlü. tam uykuya dalacak gibi oluyor kalın bacaklarını uzatamadığı için kıpırdanıyor uykusu dağılıyordu. saatler geçti. sabah ezanı okunmaya başladığında hava hala karanlıktı. sokağın köşesindeki pastanenin ışıklarının yandığını görünce gidip yiyecek bir şeyler alsam iyi olur diye aklından geçirdi. arabasından çıkıp pastaneye doğru yürürken adamın oturduğu binanın kapısı açıldı. adam elinde büyük siyah bir çöp poşetiyle dışarı çıkmıştı. mümkün olduğunca göz göze gelmeden yanında geçip gitti. pastanenin kapısından içeri girmeden önce dönüp adama baktı. adam elindeki poşeti çöp konteynırına atıp arabasına binip uzaklaştı. adamı takip etmesi gerekiyordu ama bu saatte muhtemelen işine gidiyordu diyerek çok üzerinde durmadı. pastaneden yiyecek ve içecek bir şeyler alıp arabasına dönüp karnını doyurdu. adamın nerede çalıştığını ne iş yaptığını düşündü bir süre ama nasıl olsa çocuklar bunu da bulmuşlardır diyerek keyiflendi. arabasının içinde bir düğmeye basarak yan tarafındaki pencereyi açıp bir sigara yaktı. hava iyice aydınlanmıştı artık. sigarasını bitirmek üzereyken adamın yanında gördüğü kadın da dışarı çıktı binadan. sokağın köşesine kadar yürüyüp biraz bekledikten sonra taksi çevirip uzaklaştı. adam ve kadının çıkış saatlerini, dün akşamki samimiyet dolu sohbetlerini alıntılayarak not etti defterine. kadını gittiğinden emin olunca arabadan çıkıp çöp konteynırına yaklaşıp adamın attığı siyah poşeti bulup çıkardı. evet pis bir işti bu ama birisinin yapması gerekiyordu. elinde siyah poşet olduğu halde biraz uzaklaşıp kaldırımın kenarına eğilip oturduktan sonra poşeti açtı. poşetin içinde yemek artıkları, kırılmış bir bardağın parçaları, boş bir şampuan kutusu ve kullanılmış bir prezervatif çıktı. o an keşke eldivenim olsaydı diye aklından geçirdi iğrenerek. çöplerin arasında bir kredi kartı ekstresi bulup üzerindeki artıkları temizleyip cebine koydu. poşetten çıkarttıklarını yerine koymadan öylece bırakarak arabasına doğru yöneldi. çocukların bulduklarını merak ediyor boşlukları doldurmak istiyordu. pek fazla bir boşluk kalmamıştı artık ama yine de işini düzgün yapmalıydı. önce arabasını çalıştırdı sonra radyosunu açtı. bürosuna giderken ikinci ismin adresini kontrol etti cebinden çıkardığı kağıt üzerinde ama önce biraz dinlenmesi gerekiyordu.
    ... diğer entiriler ...