bugün
yenile

    kayıt zamanı şimdi...

    3
    +
    -entiri.verilen_downvote
    bölüm-3 altı ay önce ‘’dün seni aradığımda beni tanıyamadığına inanamıyorum hala! kızım nasıl unutursun beni dört yıl boyunca aynı evde yaşadık!’’ ‘’gizem çok özür dilerim inan, telefonum arızalanınca herkesin numarasını kaybettim, beni aradığında biraz dalgındım ama sonra hatırladım.’’ dedi sevgi, aynı anda bu söylediğinin ucuz bir yalan olmadığına kendisini de inandırmaya çalışarak. ‘’evet! ben hatırlattıktan sonra... hani ölene kadar sen sevgilim, ben gizemlin olarak kalacaktık. i̇ki yıl uzak kalınca unutulduk tabi. bulmuşsundur kendine bir yakışıklı oh mis!’’ derken bir kahkaha attı gizem, kahkahanın şiddetiyle aynı orantıda balık etli bedeni de sarsılıyordu. ‘’saçmalama gizem, yakışıklıları sürekli kapsama alanına alan sendin unuttun mu? neredeyse okulu uzatacaktın adamlar yüzünden. beni kendinle karıştırma!’’ ‘’tamam sevgilim, kızma hemen, takıldım sadece... eee, ne var ne yok neler yaptın görüşmeyeli, ha şu gideceğin iş ne ile alakalı, çalıştığın yerden memnunsun sanıyordum, tabi iki yıldır hala aynı yerde çalışıyorsan.’’ ‘’okuldan sonra bildiğin gibi kaldım hep, çok fazla değişiklik olmadı hayatımda ve evet aynı iş yerindeyim hala. memnunum aslında bir sıkıntı yok ama bu gideceğim görüşme çok büyük bir firmanın satın alma müdürlüğü. eğer bu işe girebilirsem sonra çok daha iyi yerlere gelebilirim. çok teşekkür ederim yanımda olduğun için, inan öyle heyecanlıyım ki...’’ sevgi konuşurken aynı anda çantasını açıp içindekilere bakıyor ardından dosyasındaki sayfaları karıştırıp yeniden düzeltiyordu. ne zaman çok heyecanlansa ellerine hakim olamıyor sürekli bir şeylerle uğraşırdı o an olduğu gibi. ‘’tabi kızım eski bir arkadaşı yeniden görmek değil de, iş görüşmesi nedeniyle heyecanlısın anladım... ‘’ gizem arkadaşının yüzündeki gülümsemenin azaldığını görünce hemen müdahale etti. ‘tamam, tamam asma hemen yüzünü. görüşme saatine ne kadar kaldı? geç kalmayalım sonra...’’ ‘’yok geç kalmadık, birazdan kalkarız önce çaylarımızı bitirelim, i̇stersen sen burada bekle beni çıkışta yanına gelirim, birlikte bir şeyler yaparız. hem iki yıl boyunca almanya'da neler yaptın merak ediyorum. almancanı geliştirebildin mi bari?’’ ‘’sorma, radarıma çok yakışıklı alman bir çocuk takıldı, dilinin tüm inceliklerini öğretti bana.’’ sevgi’ye göre böyle edepsizce imalarda bulunması her zaman hoşuna gidiyor özellikle yapıyordu gizem. ‘’ ne o kızım hala yüzün kızarıyor ben böyle konuşurken, hiç değişmemişsin.’’ bedenini sarsan bir kahkaha daha patlattı ardından. ‘’sen de sürekli böyle konulardan bahsedip utandırıyorsun beni. zevk mi alıyorsun?’’ arkadaşının o’nu ne kadar iyi tanıdığını hatırlamaya başlamıştı. ‘gerçekten hala yüzü kızarıyor muydu?’ hala okul yıllarındaki o saf kız olarak kalabilmiş miydi? bu düşüncelere dalacakken konuşmaya devam ederek derinlere dalmasını engelledi gizem. ‘’kız, yoksa hala biriyle birlikte olmadın mı?’’ biraz kaygı, biraz merak dolu bir ses tonuyla sormuştu sorusunu. ‘’oldum tabi ki! ama altı ay önce ayrıldık.’’ ‘’vay vay vay... sevgiliye bak sen, madem birlikte oldun neden hala yüzün kızarıyor ben böyle konulardan bahsederken. bak! gözlerini kaçırıyorsun hala...’’ sevgi çantasına son bir bakış attıktan sonra masanın üzerinde duran dosyasını alıp ayağa kalktı. ‘’ben kalkayım, görüşme saati yaklaştı.’’ ‘’kaç tabi hemen sıkışınca, neyse dur ben de geliyorum.’’ derken gizem de çantasını alıp ayaklandı. ‘’gizem, gerçekten senin gelmene gerek yok. hem belki orada oturup beni bekleyeceğin bir yer de olmayabilir. sıkılırsın.’’ o an gerçekten arkadaşı sıkılmasın diye mi, yoksa kendini yalnız daha iyi hissedeceğini düşünerek mi öyle söyledi emin olamadı. ‘’sevgi!’’ gizem’in otoriter ve buyruk içeren ses tonuyla adını söylemesi bir anda dikkatini ona vermesine neden oldu. ‘’hala adını böyle sert söyleyince yelkenlerini suya indiriyorsun. kızım hadi yürü, geç kalacaksın şimdi.’’ çantasıyla birlikte özgeçmişi ve kafasında tasarladığı bir projenin çıktısının olduğu kâğıtlarla dolu kalın klasörü kollarının arasına alıp arkadaşıyla beraber yürümeye başladılar. gidecekleri yer çok uzak değildi. yol boyunca eski günleri, eski arkadaşları hatırlayıp sıkça gülüşerek yürüdüler. firmanın bulunduğu gökdelenin önüne gelince ikisi de bir an durup ne kadar yüksek olduğuna baktılar. çoğu zaman böyle binaların önünden geçip giderlerdi. ama bu aşinalık duygusu sanki o binaların içine girilemezlikle özdeşleşmiş olduğu için o an ikisi de bu fikri özümsemeye çalışır gibi beklediler bir süre. gizem, sevgi'den daha önce toparlayıp kendini arkadaşının kolundan tutup giriş kapısına doğru sürüklercesine çekti. kapıdaki görevlilere iş görüşmesine geldiklerini söyleyip gidecekleri yeri öğrenince asansörlerin olduğu bölüme geçtiler. attığı her adımda kalp atışları hızlanıyordu. kulakları uğuldamaya başladı. yanında yürüyen gizem bir şeyler anlatıyordu ama suyun altındaymış gibi boğuk sesler duyuyordu sadece. önünde durdukları asansörün kapısı açıldığında dışarıya doğru silüetlerin çıktığını hissetti sadece. takım elbiseleri içinde adamlar, şık kıyafetler içinde kadınlar ve yoğun bir parfüm kokusu... zorlukla başını kaldırıp baktığında o’nun la göz göze geldi. tüm o bulanık görüntüler arasında net olarak seçebildiği bir çift siyah renkli göz. o an etrafındaki tüm şekiller olması gerektiği gibi düzelmeye başladılar. derin bir nefes aldı. siyah bakışların altında kemerli bir burun, fazla gür olmayan siyah bıyıklar ve altında gülümseyen dudaklar, geniş omuzları saran dar bir ceket ve kokusu... parfüm değildi bu, duştan yeni çıkmış saf ten kokusu gibi ve öyle güzeldi ki... bir yerlerden anımsıyordu, nereden olduğunu aylar sonra anımsayacaktı, ilk defa kollarının arasına alıp saçlarını okşadığında. adam için bir kaç saniye, kendisi için zaman kavramının anlamsızlığı kadar bir süre karşısında durduktan sonra kenara çekilip onun asansöre binmesine izin vermişti. sonra hafifçe omzuna değen omzuyla birlikte çıkıp gitmişti asansörden. gizem kıvılcımları hissetmiş, asansörün kapısı kapandığı an da arkadaşının kolunu sıkıp, adamın ne kadar hoş olduğundan bahsetmeye başlamıştı bile. evet, bakışları kokusu duruşu ve sonra hareketlenmesiyle, her eylemiyle bahsedilmeye değerdi. ama kendini çabuk toplayıp şehirden uzaklaşan asansörün içinde görüşmenin yapılacağı kata yaklaştığının farkına çabuk vardı. ........................... ‘’nasıl geçti?’’ ‘’güzeldi…’’ gizem sabırsızlık içinde dudaklarını kemirmeye başlamıştı. arkadaşının bu tepkisiz tavrı sinirlerini bozdu.‘’bu kadar mı yani? kızım bir buçuk saattir içeridesin ve senin yaptığın yorum sadece ‘güzeldi’ mi? ‘’ne diyebilirim ki, sordukları soruları cevapladım, projemden bahsettim. beğendiler sanırım. eğer onaylanırsam ikinci görüşmeye çağıracaklar. neyse şu an çok gerginim. gidip biraz alışveriş yapalım olmaz mı?’’ gizem aldığı bu cevaptan tatmin olmamıştı ama yine de üzerine gitmek istemedi. nasıl olsa birazdan detayları öğrenirim diye düşündü. ‘’açıl susam açıl! sihirli kelimeleri söyledin bebeğim. gidip kutlayalım zaferini...’’ yaklaşık bir saat süren mağaza gezme trafiğinin ardından kendilerini yorgun bir şekilde teras katındaki kafenin sedir sandalyeleri üzerine bırakıp kahve söylediler. ellerindeki alışveriş torbalarını boş bir sandalyeye bırakarak. siparşi vermelerine rağmen gizem elindeki menüyü incelemeye devam ediyordu. muhtemelen kahveyle birlikte kafenin girişindeki dolapta gördüğü rengarenk tatlılardan birini isteyecekti. sevgi ise son bir saattir yürümenin yorgunluğuyla kendini sandalyeye iyice bırakmış elindeki telefonun ekranına bakıyordu dikkatli bir şekilde. ‘’oturduğumuzdan beri elindeki telefonu bırakmadın! eski sevgilini mi kontrol ediyorsun hayırdır?’’ ‘’saçmalama gizem. ben öyle şeyler yapmam’’ ‘’versene şu telefonu!’’ görünüşünden beklenmeyecek bir çeviklikle kolunu uzatıp sevgi’nin parmakları arasındaki telefonu çekip aldı. ‘’ya ne yapıyorsun? geri ver telefonumu!’’ sevgi şaşkınlık içinde arkadaşına doğru bir hamle yapıp geri almaya çalıştıysa da başaramayacağını anlayınca kaderine razı gelir bir şekilde arkasına yaslanıp gizem’in vereceği tepkileri beklemeye başladı. ‘’i̇nanmıyorum sana ya!! hala bu yazıları mı okuyorsun?’’ gizem canı sıkılmış gibi dudaklarını yapmacık bir şekle soktu parmağını telefon ekranında kaydırırken. ‘’ne varmış okuyorsam adam güzel yazıyor!’’ ‘’adam olduğunu nereden biliyorsun. sahte bir isim ve profilinde saçma bir resim. okuldan beri takip ediyor musun bunu?’’ ‘’kim olduğunu ya da ne olduğunu bilmiyorum. yazdıkları doğal ve sahici. dün gece yazdıklarını okuyorum. zaten ne zaman ne yazacağı belli değil.’’ ‘’bir sürü yazar varken takipçi sayısı oniki’’ gizem telefonu elinden bırakıp avuçlarını açarak parmaklarıyla gösterir gibi yaptı. ‘’rakamla da söylüyorum 12 olan birini okuyorsun ve hakkında hiçbir şey bilmiyorsun. tamam, bunu bir yere kadar anlarım. bari mesaj atıp kim olduğunu öğrenseydin.’’ yeniden telefonu alıp okumaya çalıştı ekrandakileri. sevgi bir yandan konuyu değiştirmek istiyor ama içten içe arkadaşının yorumları da merak ediyordu. ‘’atmadım mı sanıyorsun? bir sürü yorum yaptım ama tek kelime söylemedi.’’ ‘’benim kadar gizemli yani, doğru söyle lan beni bununla mı aldatıyorsun?’’ bu defa kıkırdayarak güldü gizem, sanki toplum içinde söylenmemesi gereken bir söz söylemiş gibi hafifçe etrafına bakarak ve daha kısık sesle. ‘’hayır. sadece yazıyor. bir beklentisi olmadığını hissediyorsun. bazen günlerce yazmıyor, bazen bir anda bir sürü yazı ekliyor. ne yorum yaparsam yapayım cevap vermiyor. sanki tüm dünyadan kopmuş, kendi içinde yaşıyor. böyle biri olabilir mi? neden bir insan böyle olsun? yani bir insanı hangi yaşadıkları bu hale getirebilir. bunları merak ediyorum.’’ bir an duraksadı sevgi, sanki arkadaşına değil de kendine açıklama yapıyormuş gibi hissetti. ‘’ belki yazdıkları arasından bunları öğrenmeye çalışıyorum.’’ gizem böyle ciddi bir açıklama beklemiyordu. canı sıkıldı ama bozuntuya vermek istemedi.‘’yakışıklı ve almanca biliyorsa üzerinde durmaya değer. yoksa sadece senin abartmandan ibarettir. neyse madem okumayı seviyorsun al telefonunu iyi okumalar.’’ kendini mahcup hissetti sevgi, toparlamaya çalışır gibi en şefkatli ses tonuyla: ‘’tamam, affedersin saygısızlık yapmak istemedim sana, biliyorum bunca zaman sonra görüşmüşüz, kalkmış telefonla uğraşıyorum. ama inan sadece ilgimi çekmişti son eklediği yazı…’’ ‘’yıllardır çekmiyor mu zaten?’’
    ... diğer entiriler ...