bugün
yenile

    rüya günlüğü

    16
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Rüya Günlüğü Bazı hayatların hikayeleri unutulmamalıdır. Nesilden nesile hatırlanmalı anıları yad edilmelidir. Her ne kadar tanımlayamasak da isimlerini bilmiyor olsak da bu hayatlar dilden dile anlatılmalıdır. Adamın biri hayatının en önemli ve en radikal kararını alıp bir şekilde büyük bir şirket adına özel bir işi almayı başarmıştır. Bu adamın diğer insanlarda bu ölçüde asla görülmeyen sıra dışı bir özelliği varmış. Bu adam küçüklüğünden beridir sürekli rüya gören bir adammış. Rüyaları sürekli değişkenlik gösterse de her dönem muhakkak rüyalar görürmüş. Çocukken, ilkokula başladığında, ailesinden ayrıldığında, üniversiteye başladığında, ilk defa aşık olduğunda, ilk parasını kazandığında... Ancak o kadar çok rüya görmesine rağmen gördüğü tasarım harikası rüyalarını kimselere anlatmayı beceremiyormuş. Aslında oldukça spesifik bir rüya skalası olmasına rağmen bunları bir kaç dakika içerisinde unutuyormuş. insanlara rüyalarını anlatırken çoğu zaman neredeyse hiçbir şey hatırlamıyor sadece rüyasından kalanlarla parçaları birleştirip rüya diye anlatmaya çalışıyormuş. Aslında anlattığı rüyadan öte bir kurguymuş. Yeni taşındığı bu şehirde artık hayatına yeni bir sayfa açmaya karar vermiş. Bu yepyeni sayfada aynı zamanda yaratıcı yönüne de ihtiyacı olduğu için birden aklına rüyaları gelmiş. Gördüğü -oldukça marjinal- rüyalarının onun kendi bilinç dünyasından çıkan ürünler olduğu için o rüyalar kendisinin yaratıcılığına katkıda bulunabilir diye düşünmüş birden. Bu fikir aklına yatmış hemen ardından bir defter ve tükenmez kalem alarak yatağının başucuna sabitlediği bir "rüya günlüğü" olmuş adamın. Artık gördüğü türlü rüyaları unutmadan kayda alabiliyor, bazen kan ter içinde bazen büyük bir huzur ile uyanmasına sebep olan rüyalarını anında ölümsüzleştirebiliyormuş. Aradan epey bir zaman geçmiş. Bu "rüya günlüğü" fikrinin tanınmış insanlar tarafından da benimsenmesi gerektiğini düşünmüş birden. Hatta "insanlar kendi otobiyografilerinin dip notlarında rüya günlüklerinden pasajlara da yer vermeliler" diye geçirmiş içinden. Çünkü ona göre rüyalar, o kadar da önemsiz detaylar değillerdir. Kahramanımıza göre; "Çokları rüyalarından uyandıkları anda büyük bir duygu yoğunluğu yaşarlar ancak daha kahvaltılarına oturmadan gördükleri rüyanın etkisinden çoktan kurtulmuş olurlar. Bu tam anlamıyla saçmalıktır. Belki de rüyalara hafızamızda kalıcı olarak yer veremediğimiz için önem veremiyor, es geçiyoruzdur. Oysa hemencecik unutuyoruz diye rüyaları görmezden gelmek kabul edilir bir şey değildir. Çünkü rüyalar; biz unutsak da önemsiz kabul etsek de doğrudan bizden çıkan, bizim dışımıza çıkan, sahiplendiğimiz bilincimizin geri kalanımıza attığı bir bakıştır. Onlar bizim saklı kalmış köşelerimizin ürünleridir." isimsiz kahramanımız rüyalar hakkında yaptığı bu sübjektif tanımlamayı oldukça gerçekçi bulmuş. Artık onun için rüyalar daha da anlamlı hale gelmeye başlamış. Bunun etkisiyle rüya günlüğünü daha da büyük bir iştahla doldurmaya devam etmiş. Rüya günlüğü günden güne genişleyip güncellenen kişisel bir rüya almanağına dönüşmeye başlamış. Aradan uzunca bir dönem geçtikten sonra artık rüya günlüğü kendi rüyaları hakkında çeşitli algoritmalar oluşturabilecek kadar çok veriyi gözlemlemeye imkân veren bir hal almaya başlamış. Kişisel rüya arşivine bu kadar net ve bu kadar yakından bakabilme fırsatını kaçırmak istemeyen adamımız rüya yıllığını daha detaylı incelerken bir takım tekrarların olduğunu fark etmiş. Doğrudan, net bir şekilde karşılığını bulamayacağımız, mutlak olarak tabirinin yapılması mümkün olmayan çeşitli simgeler fark etmiş rüya tarihçesinde. Örneğin rüyasında görmüş olduğu mavi bir taş parçasının psikanalizde ya da rüya tabirlerinde hatta dinsel metin ve mitolojilerde bilinen, belirlenen kesin bir karşılığını bulamadığı halde bu mavi taşın ne anlama geldiği hakkında yargıda bulunmanın net bir spekülasyon olacağını düşünmüş. (Burada "mavi taş" örneği gerçek bir veri değildir. isimsiz kahramanımız gördüğü rüyalardaki objeleri açıklamamış. Durum anlaşılsın diye farazi bir örnek verilmiş.) Ancak konun ilginçleşen kısmı tam olarak burası değil. ilginç olan, ne olduğu bilgisini bizimle paylaşmadığı bir takım objelerin ve durumların rüya tarihçesinde tekrar ediyor olmasıymış. Evet, objenin ne anlama geldiğini bilemezdi kendisi ancak gerçek hayatında neye karşılık geldiğini yavaş yavaş keşfetmeye başlamış. Çünkü o objeler rüyalarda tekrar ederken kendi hayatının akışında da benzerlikler kurulabilecek tekrarlara karşılık gelmeye başlamış. Zaman içerisinde kendi rüyalarının tabirinde adeta bir üstat konumuna gelen kahramanımız için işler giderek daha da garip bir hal almaya başlamış. Örneğin çok yoğun stres altında olduğu bir dönemde gördüğü rüyadaki bir objenin tekrar ettiği diğer günlerinin takibini yaptığında o objenin, kendi zihninden gerçek hayatına doğru olan karşılığının "yoğun stres" gibi bir manaya geldiğini keşfetmiş. Burada gözden kaçırılmaması gereken asıl nokta ise rüyalardaki sembolizmin doğrudan bir çağrışıma karşılık gelmediğidir. Kâbus olarak adlandırılacak rüyaların içerisinde bile gizlenen bir takım sembolik öğelerin kişisel rüya sembolizminde oldukça olumlu anlamlara geldiği de oluyormuş. Burada asıl farkına vardığı nokta ise rüyanın içeriğinin ötesinde ortaya çıkan sembollerle bir dil oluşturulduğudur. Bu şekilde rüyalarının gerçek hayatında neyi temsil ettiğinin aritmetiğini keşfetmeye başlamış. Elinde adeta "Kapalı bilinç" ile "açık bilinç" arasında geçişi sağlayan ruhsal çözümleme yapmasını yarayan bir keşif bulundurduğunu fark etmiş. Elinde bulunan, gayet naif niyetlerle oluşturduğu, rüya günlüğü artık onun için bir zihinsel yolculuk rehberine dönüşmüş. Rüyalarındaki simgeler ile hayat akışının dinamik kurgusunu bir borsa grafiği gibi kâğıda dökmeye başlamış. X simgesinin rüyalarında hakim olduğu dönemlerin gerçek dünyada karşılığının "olumlu şeyler" olduğunu y simgesinin hakim olduğu rüyalarının ise gerçek hayat akışında "olumsuz şeylere” karşılık geldiğini fark etmiş ve bunu listelemiş. Artık rüyalarından işlerin kötüye gittiğinin ya da işlerin iyiye gittiğinin alegorik şemasını oluşturabilir hale gelmiş. Aradan geçen 5 yılın sonunda devasa bir rüya arşivi, devasa bir açık bilince bakış atan rüya simgelerinin olduğunu keşfetmiş. 5. yılın sonunda keşfedeceği son 1 algoritma kalmış. O son dönemeç. Rüya günlüğü tutmaya başladığı ilk günden 5. yılın son gününe kadar değişmeyen bir şeyler varmış. Örneğin ilk günden son güne kadar hayatında yer edinen ve değişmeyen simgeler vardır. Bu simgeler 5 yıl boyunca hiç eksilmemiş, kaybolmamışlar. Hep var olmuşlar. Ancak bunların yanı sıra bir detay daha vardır. Kahramanımız zaman içerisinde yeni yeni simgelerin eklendiğini de fark etmiştir. Hayatı, doğal akışını izlediği müddetçe rüyaları da tıpkı gerçek hayatı gibi evrim geçirir ve yeni simgeler üretmeye başlar. Ve tam da o an adam bir şey daha fark eder. Kendi hayatının dinamizminde mikro düzeyde fark edemediği bir şeyler vardır. Normalde kısa vadede hayatı dalgalanmalar yaşasa da 5 yıllık sürece uzaktan bakabildiğinde bir eğiliminin olduğunu fark eder. 1 aylık süreçte gerçek hayatının karşılığı olan bu rüyalarda "olumlu şeyler" ve "olumsuz şeyler" inişli çıkışlı ama beraber var olsalar da 5 yıllık süreçte eğilimde giderek olumsuz simgelerin yoğunluğunun artışını fark etmiştir. Üstelik son 1 yılında gerçekten âşık olduğuna inandığı bir kadının hayatına girmesi de rüyalarının eğiliminde ciddi bir etki yaratamamıştır. 5 yılın sonunda hayatının ya da rüya günlüğünün simgelerinin neredeyse %80'ine yakını "olumsuz simgelerden" oluşuyormuş. Üstelik hızla da envantere yeni yeni olumsuz rüya simgeleri dâhil oluyormuş. Çok az sayıda yeni olumlu simgeler rüyalarına dahil olurken zihin dünyası günden günde hızla artan "olumsuz simgeler" üreterek rüyalarda oyuna dahil ediliyormuş. Gerçek hayatında işler kötü mü gidiyordu emin olamamış hiçbir zaman. Ona göre hayat akışında işler bazen kötü bazen iyi gidiyor denilebilirdi. Herkesin hayatı gibi keyfine bakacağı anları ve üstesinden gelmesi gereken zor zamanları olduğunu düşünmüş. Ancak rüya günlüğü, zihin dünyasının sembolik rüya denizi, yani hayatının dinamik kurgusunun tamamını bir şekilde depolayıp analiz verileri oluşturan kişisel rüya potansiyeli günden güne yeni olumsuz simgeler üretiyordu. Bilinç akışı; gerçek hayatına attığı bakış ile sahip olduğu bedenine bir çeşit sinyaller veriyordu. "işler iyiye gitmiyor." "işler hiçbir zaman iyiye gitmedi." Gelinen noktada sabah uyandığında, güne devam ederken, yemek yerken, çalışırken, eğlenirken, sevişirken ya da yemek yerken fark edemediği bir şeyler vardı. Gün içerisinde aklına gelmeyen şeyler… Gündelik tempoda geriye dönüp bakmaya vakit bulmadığı, hayatını gözden geçiremediği şeyler, rasyonel davranmaya fırsat bulamadığı şeyler… Her geçen gün bir öncekinden daha iyi bir gün değildi. Tamam, sabahları o yoğun açlık haliyle kalender bir kahvaltı yapmak oldukça güzel bir deneyimdi. Yatmadan önce yaktığı o son sigara iyi uyumasını sağlıyordu. Belki de tüm bu detaylar bir şeyleri gözden kaçırmasına sebebiyet veren bir illüzyonu oluşturuyordu. Tamam, arkadaşlarıyla bitmek tükenmek bilmeyen gece sohbetleri, birlikte yaptıkları o güzel şeyler, kazandıkları paralar ve birlikte yaptıkları harcamalar… Her şey hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar güzel de görünüyor olabilirdi. Hayatının aşkını bulmuştu belki de… O kadına bakarken hissettiği tutku dolu duygular ya da sevişirken yaşadıkları orgazm çok güzel, çok gerçekçi görünen şeylerdi. Belki de bir şeyleri gözden kaçırmasına sebep olan yoğun bir yanılsamaya sebebiyet vermişti bunun gibi tüm anlık detaylar. istatistik yalan söyleyemezdi. “Yarın bugünden daha iyi olmayacak!” Bu adam kendi rüyalarının 5 yıllık arşivini oluşturduktan sonra rüyalarının kendi içerisinde oluşturduğu kodlamasını çözmüştü bir şekilde. Bu adam kendi zihin dünyasının dilini öğrenmiş, kendi bilinçaltını keşfe çıkabilmişti. Yeniden, yeniden, yeniden o çok iyi tanıdığımızı düşündüğümüz kendi benliğimizi bu şekilde tanıma ve yorumlama işini başarmıştı bir yerde. Benliğinin saklı kalmış hazinesini ortaya çıkarmış, kendini dinlemeyi başarmıştı o anda. Ya da öyle olduğuna inanmıştı. Açık bilinci ile her şeyin saklandığı kapalı bilinci arasında çok özel bir köprü oluşturmuştu o rüya günlüğü ve rüya sembolizmi ile... Rüyalarının şifresini ve rüyalarının anlatmak istediği şeyi çözdüğü anda bir karar verdi. Öncelikle o rüya günlüğünü imha etti. Geride günlüğe dair hiçbir veri bırakmamak adına her şeyi yaktı. Rüya sembollerinin ve istatistiklerinin olduğu 2. tutanağını da yok etti bir sonraki adımda. Sonra bu geçirmiş olduğu 5 yılın sonunda yaşadıklarını, rüyalarını, rüyaları ile yaptığı şeyi yani oluşturduğu dili anlattı. Yani şu an burada okumamızı sağlayan tüm hikayeyi fazla açık vermeden detaylarıyla anlatıp küçük bir fasikül bıraktı geriye. Cebinde yazdığı bu küçük kitapçık ile "yedi kule" şehrinin göbeğinde bulunan o gün için tadilata girmiş olan saat kulesinin tepesine çıktı. Kulenin tepesinde bulunan büyük saat dişlilerinin arasından geçti ve kulenin saat tarafına bakan küçük penceresinden aşağıya doğru sallandırdı kendisini. Saat kulesinin tepesinde bulunan devasa boyuttaki durmuş saatin önünde boynunda bir iple sallanan bu adamı, insanlar bulduğunda 5 yıllık geçmişini anlattığı o küçücük kitapçığı sımsıkı tutuyordu hala. Üzerinden kim olduğuna dair her hangi bir bilgi çıkmadı. Kendisinin nerede çalıştığına dair en küçük bir ipucu bulunamadı. Yaşadığı yer tespit edilemedi. Anlattıklarının doğruluğuna dair bir delil bulunamadı. Kimse kayıp ilanı vermedi. Ailesi kimdir, sevgilisi kimdir, arkadaşları var mıdır asla bilinemedi. Cesedi sahiplenen kimse olmadı, cesedi teşhis edecek kimse bulunamadı. Kendisi kimsesizler mezarlığına defnedildi. Geriye sadece naif niyetlerle oluşturduğu “Rüya Günlüğü”nün hikayesi ve zihninin karanlıklarına yaptığı yolculuğunu anlattığı 5 yıllık rüya-bilinç-gerçeklik temelli psikolojik otobiyografisi kaldı. Hikayesi, o saat durduğu müddetçe dillerde dolandı durdu. Rüyalar ülkesinin "Yedikule" şehrinde 1839 yılından bu yana hiçbir zaman çalıştırılmamış “Durdurulmuş Saatli Kule”nin hikayesi budur. Kahramanımız durdurulmuş bir saatin üzerinde kendini astığı günden bu yana bir daha asla çalıştırılmadı o saat. “Durdurulmuş Saatli Kule” çalışmamasının hikmetini de şu anki ismini de bu olaydan alır. “Yedikule” şehrinin göbeğinde bulunan bu saat kulesinin zamanı o günden beridir durmuş durumda. Bu hikayeyi kendi ağzından bize aktaran bu isimsiz kahramanın yazdığı son satırlar ise şöyleydi; "insanlar içgüdüsel olarak hayatta kalmaya programlanmış varlıklardır. Bizler her ne yaşarsak yaşayalım, her ne yaparsak yapalım sabah uyandığımızda içimizden bir ses hayatta kalmanın yollarını bulmak için bizi ikna eder durumdadır. Bu içgüdü sebebiyle bazı şeylere gereğinden büyük anlamlar yükler, bazı şeyleri ise bile isteye görmezden geliriz. Bunu ne kadar bariz bir şekilde yaptığımızı ise çoğu zaman göremeyiz bile. Bilinçaltımız çoğu zaman bizi kandırmayı başarır. Hayatlarımızın büyük çoğunluğunu halının altına süpürmüştür bile. Olur da bir gün o halıyı kaldırmayı başarırsak… işte o zaman acıklı gerçekliğimizle yüzleşmiş oluruz. ileriye dönük planlarımız bunun için vardır. Kurduğumuz hayaller bunun için vardır. Bulunduğumuz konumun kötü gidişatını görmezden gelebilmek adına daha iyi şeylerin hayalini kurarız. Katlanamadığımız kimi şeylerin üstesinden gelmenin sırrı, zamanın ötesine itelemektir bazı şeyleri. Bu alışkanlığımız, yalnızca hayatta kalabilmek için zihnimizin karanlık tarafının bize sunduğu bir illüzyondan fazlası değildir. Gündelik koşuşturmamızda anlık zaman dilimlerine kilitlenmemizin sebebi de tam olarak budur. Anlık hazlar, geçici heyecanlar, küçük mutluluklar… Bunlar acıklı gerçekliğimizi öteleyebilmek için, görmezden gelebilmek için oluşturduğumuz savunma reflekslerimizdir. Büyük planın ve gidişatın ilgimizi çekmemesi için zihnimizin bize sunduğu küçük oyunlardır. Oysa plana biraz geniş perspektiften baktığımız zaman her şey daha net, daha gerçekçi görünüyor. Tüm bu olanlara uzaktan bakabilme şansını elde ettiğiniz zaman hayat oyununun tek karşılığı var önümüzde; büyük bir trajedi! Bu büyük perdede zaman akıyor. Biz durmadıkça zaman da durmayacak. Oluşun karşılığı olan bu trajediyi reddediyorum. Yarın daha iyi olmayacak!” 27.12.2017
    3yarın daha iyi olmuyacak diye intihar etmek ne kadar mantıklı - imperio 27.12.2017 11:01:55 |#3612874
    6rüyaların anlamına inanıp onu araştıran bir insan hayatın da bir anlamı olduğunu düşünemedi mi - 2sincap 27.12.2017 11:15:21 |#3613119
    5üstad bana bi su ver beynim yandı - cilgintencere 27.12.2017 16:59:59 |#3620057
    ... diğer entiriler ...