pinokyo'nun yazarı
carlo collodi bana kalırsa bu masalı kaleme alırken beslendiği asıl olay;
başkalarına dürüstlük değil aksine;
kendine dürüstlüktü.
pinokyo dediğimiz kukla aslında 'gepetto' isimli bir oyuncakçı marangozun üzerinden para elde etmek için yonttuğu bir tahta parçasıydı. yani pinokyo tamamiyle gepetto'nun kendi elleriyle yaptığı ve sadece kendisinin emek harcadığı bir tahta parçasıydı. bu tahta parçasına can geldikten sonra söylediği her yalanda vücudunda istenmedik değişiklikler meydana geliyordu ve ister istemez sahibini de rahatsız ediyordu.
işe buradan bakınca pek çözemiyoruz; madalyonun öbür yüzünden baktığımız zaman anlamamız daha kolay.
kendi ellerimizle ortaya koyduğumuz, üzerine emek verdiğimiz, hiç toz kondurmadığımız, harbiden özel olan bir şeylerin içine
yalan girince ortaya çıkan çirkinlikten herkesten önce kendimiz rahatsız oluyoruz. ve yine bu denli önemli ve özel olan emeğimizin üzerine konan çirkinliği düzeltmek için ilk kendimiz çabalıyoruz.
mevzu burada başlıyor zaten. mevzu farklı bakışların getirdiği karmaşa.
bir toprak düşünelim; tohum fabrikası olan adam için topraktan değerli bir şey yoktur; ama aynı toprağa bir insanı gömmüş biri için, hele ki kendisi için çok özel olan birisini gömmüş olan biri için olay çok daha farklı. adam toprağa dokunamaz bile.
ne anlattım kestiremiyorum ama kendimize özel olan ve bizim için hakikaten değerli olan birtakım duygu, düşünce ya da emeğe başkalarının yalan çamurunu atması en başta bizi yoruyor. yapmasınlar; yapmamaları lazım.
---
spoiler ---
ibrâhîm
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhîm
güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm
gönlümü put sanıp da kıran kim
---
spoiler ---