bugün
yenile

    kur'an-ı kerim

    10
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Yazıyı Zuhruf suresi başlığına yazmıştım ama bu başlıkta olması sanırım daha doğru. Dün gece bu surede garip bir şey dikkatimi çekti. Surenin ilk 3 ayeti üzerinden bir kaç anekdot düşüp bir kaç "subjektif" yorum getireceğim. Kuranda huruf-u mukatta harfleri vardır. Surelerin başında anlamsız harfler vardır. Bunlardan en bilineni de ha-mim ayetleridir. arka arkaya 7 surenin ilk ayetleri iki harften oluşan "ha-mim" ayetleridir. zuhruf suresi de ha-mim ile başlar. Bu harflerin tam olarak ne anlama geldiği, neyi amaçladığı konusunda hiçbir fikir birliği yoktur. "kuran’ı tefsir ettiği iddia edilen" hadislerde bile bu harfler ne demek geçmez. Çünkü o hadisler tefsir için falan değildir de neyse. :) Yani huruf-u mukatta harflerini açıklayan hadis yoktur. 7 tane erken dönem tefsiri var bende. Önemli bulduğum tefsirlerden bir tanesi taberi tefsirinden bir örnek vermek istiyorum. Taberi'nin türkçe'ye tercüme edilmiş şerhli tefsirine göre bu mukatta harflerine bakara suresinin tefsirinde toplu bir açıklama getirilmiş. Taberi bu harflerin ne anlama geldiğine dair görüşleri ayrı ayrı nakletmiş ve 14(on dört) farklı madde ile bahse konu olan görüşleri tek tek anlatmıştır. Kimileri kendinden önceki müfessirlerden alıntıdır, kimisi de sahabe görüşleridir. Ancak bir tane bile peygamber bu harfler için şöyle buyurdu şeklinde bir alıntıya yer vermemiştir. Ne olduğuna dair ortak bir kanaat yok yani. :) Şimdi zuhruf suresinin ilk ayetlerini ele alalım. 1- ha-mim => Ne anlama geliyor tam olarak bilinmiyor. Literatürdeki ismi "mutlak müteşabih ayet" 2- "Apaçık" kitaba and olsun(Vel kitâbil mubîn) => Mübin yani apaçık olan kitap üzerine bir yemin var. 3- Düşünüp anlamanız için Biz onu Arapça bir Kur'ân olarak indirdik. => Anlayasınız diye "arapça" bir zikir indirdirildiği beyan ediliyor. Şimdi bu ilginç bir şekilde ardı sıra yazılan 3 ayet ilk bakışta ayrı ayrı birbiriyle çelişiyor. :) Anlatmadan önce şu "mübin kitap" bahsinden kısaca bahsetmek isterim. “Kuran mübindir” sözü altı boş bir slogan değildir. Keza “kuran mufassaldır” sözü de slogan değildir. Kuranın mübinliği yani apaçık oluşu da ayettir, fussilet/detaylandırılmış oluşu da ayettir. “Vel kitâbil mubîn” Allah apaçık bir kitap üzerine yemin ediyor. Bu inanılmaz bir şey. Kurandaki daha doğrusu arapçadaki yeminler dikkat çekmek, altını çizmek, vurgulamak için yapılan yeminlerdir. Allah “Vel kitâbil mubîn” derken gayet net bir şekilde kuranın apaçık oluşuna vurgu yapıyor, altını çiziyor. Yani demem o ki kuran tek başına anlaşılmaz diyenlere adeta bir tokat mahiyetinde bir ayet indiriyor. Kuran apaçıktır diyor ve bunun üzerine yemin ederek kuranın apaçık oluşunun vurgusunu yapıyor. Bu tamam. Geçiyoruz. Şimdi zuhruf suresinde ha-mim şeklinde anlamı bilinmeyen bir ayetten sonra apaçık kitaba dikkat çekiliyor. hatta diğer ha-mim ile başlayan surelerde de görülebiliyor bu durum. Mesela fussilet(detaylandırılmış) suresi ha-mim ile başlar ve 3. ayeti şöyledir: “Bilen bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kur'an halinde ayrıntılı kılınmış bir kitaptır bu.” Aynı şekilde ha-mim ayetiyle başlayan duhan suresinde de benzer durum vardır ki 2. ayeti apaçık kitaba andolsun şeklindedir. Şimdi soru şu: Allah inananlarla dalga mı geçiyor? Bakıldığı zaman öncelikle anlaşılmayan, anlamı hakkında ortak bir kanaatin olmadığı bir ayet söyledikten hemen sonra kuran apaçıktır diyor. Ardından da kuranın arapça olarak indirildiğinden bahsediyor. Buradan baktığımız zaman açıklıkla uzaktan yakından alakası olmayan bir takım harflerin bulunması ile kitabın apaçık olması doğrudan çelişir aslında. Aynı zamanda "ha-mim" arapça bir anlamı olan kelime değildir. Dolayısıyla arapça bir kitap indirdik cümlesi de bu şekilde çelişir. :) Bu yaptığım son derece yüzeysel metin kritiğine bir örnek teşkil ediyor. :) ha-mim ayetine temelden arıza çıkartacak 2 argümanı kuran direkt kendisi veriyor ve ardı sıra veriyor. Kitabın başında bu kitap arapçadır denilse ve sonunda bu ha-mim ayeti indirilse "haa acaba gözden mi kaçırılmış" diye düşünmek gayet mümkün. Ama burada bir mesaj var. Bir detaya dikkat çekiliyor bana kalırsa. Peki neden? Bunun bir çok nedeni olabilir. Rabbin muradını tam olarak bildiğimi söyleyemem ancak zuhruf suresindeki bu 3 ayetin birlikte olmasının bana neyi kazandırdığından bahsedebilirim. Martin Luther'in biyografik bir filmi var. 2 dakikalık bir sahneyi izlemenizi istiyorum. Youtube'dan filmi buldum. 52:15'e kadar olan diyaloğu lütfen izleyin M. Luther: Sıradan insanlar incili kendileri okusalar "klisenin yorumlarının ne kadar yuvarlak olduğunu görecektir." Rahip: Bu ne cüret! incil çok karmaşıktır. Ortama bir rahibin bile anlayamacağı kadar. Hele sıradan biri için... Bu küçük sahnede anlatılan hristiyanlığın ve klise anlayışının en temel arazlarından bir tanesidir. Ruhbanlık sınıfı tam da bu sebepten ortaya çıkmıştır. Bir din sınıfı ve teokratik zümre oluşturulmuştur. Klise de bunu kendi menfaati için yüzyıllar boyu kullanmıştır. Kuran hristiyanların bu çarpıklığını sıklıkla eleştirir. Onları ruhbanlığı uydurmakla, tanrının ayetlerini gizlemek ve hatta çarpıtmakla doğrudan suçlar. Ancak bu durum bizim coğrafyaya da hiç yabancı değildir. Şimdi aynı metodu uygulayan bir başka zata objektiflerimiziz çeviriyoruz. Bu kez tanıdık bir sima. Karşınızda ısparta gecelerinin kahramanı said nursi var. Said nursi tıpkı kilisenin yaptığına benzer yöntemleri kullanarak risalelerinde kuranı referans alarak enteresan şeyler söyler. Örneğin çeşitli ayetlerin ebced hesaplarını bularak bir takım sayılar, tarihler elde eder. Bu sayılarla kendine deliller sunar. Mesela bir ayetin ebcedinden kendi doğum tarihini bulur ve bu ayette kuran beni müjdelemiştir diyebilir. işaret-ül icaz risalesinde bu tip kuran referanslı(!) deliler ile kendisinin ve risalelerin hakk oluşundan bahsedebilir. Bu durum aslına bakarsanız islam coğrafyasında oldukça yaygın bir olaydır. Terimsel olarak bir ismi de var: Ezoterizm Sufizm ekolünde de çok yaygındır. Kuranın arapça olarak anlamı gayet net olan ayetlerinden çeşitli mistik anlamlar çıkarma eğilimi. Siz anlamazsınız. Her şey kuranda vardır ancak kuranı anlamak için derin, uhrevi bilgilere sahip üst insan olmanız gerekir. Bir çeşit islamik ruhbanlık. işte bu ayetler bunlara karşı uyarıyor aslında. Şimdi kurandan ayetleri yine kurandan olan ayetler ile tekrar okuyalım. ha-mim Apaçık kitaba andolsun. Zuhruf/1-2 Sana Kitap'ı indiren O'dur. Onda Kitap'ın temeli olan kesin anlamlı ayetler(muhkem) vardır, diğerleri de çeşitli anlamlıdırlar(müteşabih). Kalblerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. ilimde derinleşmiş olanlar: 'Ona inandık, hepsi Rabbimiz'in katındandır' derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünür. (al-i imran/7) Yani demem o ki Allah kitaba ha-mim gibi son derece mutlak müteşabih ayetleri de koyar ve ardından adeta uyarırcasına, adeta ehli kitabın hatalarına düşmeyin dercesine bu kitapta ezoterizmin yeri yok bu kitap apaçıktır der. al-i imran 7'de de apaçık olan kitabın mahiyetinden bahseder. mümin için elzem olan, gerekli olan detayların tümüyle muhkem kılındığından bahseder. Hatta başka ayetlerde de muhkem kılınıp açıklandığından bahseder. Müteşabih ayetler kuranın dinamizmini sağlayan ayetlerdir. Kuranı indirildiği dönemin ötesine taşıyan fonksiyonel ayetlerdir. Ancak bu ayetlere sığınarak kuranın muhkem ayetlerinden dahi çeşitli ezoterik bilgiler elde edip kuranın özü olan muhkem ayetlerin çizdiği çerçevenin dışına çıkmaya çalışan insanlara kuranın göstermiş olduğu eleştirel bakış ile verebileceğim tek bir cevap var: Götünüzden element uydurmayın! Yani ha-mim gibi son derece kapalı bir ayetten sonra bile bu kuran apaçıktır deniliyorsa eğer. al-i imran 7. ayet başta olmak üzere kuranın bir çok yerinde bu kitabın muhkem, açık, anlaşılır ayetleri bir inanan için yeterli çerçeveyi çizdiği ısrarla vurgulanıyorsa. Anlam olarak gayet anlaşılır ayetlerden olmayan manaları ezoterik yöntem ve mistik soslarla ortaya çıkararak dinin ana mesajını ve belirlenmiş şeriatını tahrif etmeye çalışanlara verilecek tek bir cevap var: götünüzden element uydurmayın lan! Aynı zamanda kuranın müteşabih ayetleri bir çeşit sınanma ayetleridir. Bu ayetlerden çeşitli anlamlar çıkartarak kuranın ana merkez ekseninden çıkan, perspektifi kaydıran insanlar al-i imran 7. ayette bahsedildiği gibi kalplerinde eğrilik olan, fitne çıkarmak isteyen, ayetleri kendilerine göre yorumlamak isteyen kötü niyetli insanlardır. Bir çeşit ifşa mekanizması aslında. :) Son olarak apaçık olan, anlaşılır olan bu kitabın arapça olması durumu da sıkıntılı gözükmüyor mu? Hem de 7. yüzyıl arapçası. En nihayetinde kuran tek başına "evrensel" manada yine yetmiyor, yetemiyor. Apaçık kitap tamlamasıyla çelişmiyor mu? işte bunun için yine kurana başvurmamız gerekiyor. Zira kuran'ı anlamak için her şeyden önce kurana başvurmamız gerekir. ilginçtir ama kuranı anlamak adına kurana başvurduğumuz zaman çoğunlukla elimiz boş dönmüyor. Bir şekilde bir yerde zihinlerde bizzat kuranın oluşturduğu soruya bir yerde yine kuran cevap veriyor. Bu kuranı canlı ve işlevsel kılıyor. Kuran anayasa kitabından çok daha öte olan, fonksiyonel bir kitaptır. Kuranın bütünlüğü bu şekilde sağlanıyor. Bütünlüğe şahit oluyoruz. Kuran apaçık olduğunu iddia ediyor. Ancak aynı zamanda müteşabih ayetleri de var. Üstelik 7. yüzyıl arapçasıyla yazılmış bir kitap. Nasıl oluyor? Gerçekten, onlara inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, "bilgiye dayalı ayrıntılı açıklamalar"da bulunduğumuz bir kitabı ulaştırmıştık. (A’raf/52) Bu ayet çok önemli. “bi kitâbin fassalnâhu alâ ilmin” ilim üzere olarak detaylı bir kitaptan bahsediliyor. Kuranın tek başına her detayı açıkladığını ve “ortak kaynağa” ihtiyacı olmadığını vurguladığı gibi elbette kuran için ilmi derinliğe de ihtiyaç olduğunu vurguluyor. ilmi derinlik en basitinden arapça bilmektir mesela. Arapça öğrenmek zorunda olmak ile kuranı anlamak için tefsire hadise ihtiyaç duymak arasında dağlar kadar fark var. Birisi kuranı eksik, yetersiz görüp ona ortak olan ve ilavelerde bulunan bir kaynak iken diğeri kuranı anlamak için gerek ve yeter şartların sağlanmasıyla alakalıdır. Aslında bütün sorulara bir şekilde cevap veriyor. Bilgiye dayalılık başka bir şeydir yani. Feraset gerektirir. Bu anlayış ilmin kapılarını ardına kadar açar. Tefsir, hadis usulü gibi daraltılmış bir ilim değildir. Al-i imran 7'de bahsedilen ilim bunlar değildir. orada bahsedilen ilim. Bilginin tamamıdır. Yaratılmış ayetlerin tamamıdır. Doğa ayetlerinin tamamıdır. Yeri gelir dil bilimi olur, yeri gelir tarih bilimi olur, yeri gelir dinler tarihi olur, yeri gelir islam tarihi olur, yeri gelir tıp/biyoloji bilimi olur, yeri gelir jeoloji bilimi olur. ilme dayalı açıklama... inananlar için muhkem ayetlerin yeterliliği... Bu iki şart hem kuranı her dönem ve insan için uygulanabilir bir kitap haline sokuyor. Hem de bilgi arttıkça kuranda açılıyor. Ebu bekir ile benim için gerekenler aynı şekilde korunduğu gibi(mübin kitap) kitap ebu bekir'in döneminde sıkışıp kalmıyor. Bana da bir şeyler vadediyor. Bilgi birikim düzeyi arttıkça kuran mesajını koruyarak sana başka başka şeyler de gösterebiliyor. Hem muhkem hem de müteşabih ayetlerin bulunması, aynı zamanda da ezoterizme kapıları kapatan mübin kitap sıfatı... Bunların bir arada olması çok iyi bir fikir. Kuranın son derece spesifik bir kitap olduğunu gösteren küçük küçük işaretler... :) Hadi kaçtım ben. Kuran sorulara cevap verir Kavga etmeyi bıraksak yeter belki :) Andolsun biz bu Kur'an'da insanlara her çeşit misali türlü biçimlerde anlattık. Ama insan, tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür. (Kehf/54)
    ... diğer entiriler ...