bugün
yenile

    umut etmekten yorulmak

    5
    +
    -entiri.verilen_downvote
    bazen ne kadar da iki yüzlü olduğumu düşünüyorum ben. hatta kendi kendime söylenirken buluyorum kendimi, "iki yüzlülüğü kanıksıyor muyum lan acaba?" geçtim mi o eşiği? bilmiyorum. sahte duygulardan bir şato inşa ediyorum kendime. sokağa çıkarken, insanlarla konuşurken, sinemaya giderken, okula giderken o kurguladığım duyguları yansıtıyorum gibi geliyor. hatta bazen kendi başıma bir şeyler karalarken, günlük yazarken bile istemeden bir otosansür uyguluyormuşum gibi geliyor. psikolojide travma sonrası süreci atlatmak için ilk andan itibaren duyguların ketum bir şekilde bastırılmaması gerektiği önerilir. örneğin bir yakının ölümünden sonra kişinin bir şekilde kontrollü olarak yas sürecini başlatması gerekir. eğer ilk anda o duyguları yaşayamaz ve bastırırsa uzun vadede daha büyük yaralar açacağı ön görülür. hah işte ben bu durumu es geçiyorum galiba. duygularını bastırmak ve "olması gereken duygularını" sahte bir şekilde inşa eden kompleksli bir adam haline geldim. kendimle küçük bir anlaşma yaparak gerçeği reddettiğimi farkında olmadan görmezden geliyorum. kişisel olarak yaptığım usulsüz anlaşmanın mührünün gerçek olduğuna önce kendimi inandırıyorum. şaka gibi. geleceğe dair her zaman umutlu, azimli ve hırslı ama bir o kadar da sorumsuz görünüyorum. i̇şin aslı bence öyle değil ama. minimal düzeyde otosansüre maruz kalarak söylemek gerekirse umut etmekten gerçekten yoruluyorum artık. umut yaşama tutunmanın en büyük kaynağı derler. belki de doğrudur. ama yaşama neresinden tutunduğuna da bağlı sanırım. bir ara ağırlıklarımdan kurtulmayı düşünmüştüm. yerli yersiz her şeyi dert etmeyecek, gerekli gereksiz şeylere bel bağlamayacak meşgul olmayacaktım. mesela ciddi manada ülkeden umudumu kesmiş olabilirim bilmiyorum. daha çok genç yaşta olmama rağmen cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra oy kullanmamaya karar vermiştim ve hala o kararıma sadığım. yavaş yavaş çevremdeki insanlara karşı da umut namına bir şeyler beslememeye başladım ben. ne bileyim aşk hayatı adına da umutlu ya da heyecanlı planlar yapmamaya karar verdim heralde. resmi bir şekilde dillendirilmiş bir karar yok ama duygusal manada bu şekilde de bir yönelimim olduğunu seziyorum. her ne kadar dışsallaştırsam da bu durumu içten içe kabulleniyorum galiba. ailemi çok seviyorum. 2 elin parmaklarını geçmeyecek kadar kan bağı yakınlarımı gerçekten çok seviyorum. onlar da beni seviyor biliyorum ama aileden de ümidim yok benim. yani bir beklentim de yok yani. ne bileyim plan yapmıyorum yani aile adına. bazı arkadaşlarımı ailem ile denk tutuyorum. ancak onlara dair de umut merkezli duygular besleyemiyorum artık. bunun adı sanırım "sürüklenmek" bıraktım aslında ipleri. kimsenin haberi olmasa da saldım etrafımdaki tüm insanları. akışa inanmıyorum. akışına bırakmanın gerçek karşılığı sürüklenmektir. ben sürükleniyorum. ha onlar açısından öyle değil tabi. öyle göstermiyorum. değişik biri olduğumu düşünüyorlar sadece. asıl niyetimi hiç açık etmedim onlara karşı. derken konu nasıl oldu bilmiyorum bir yerlerde bana geldi galiba. dünyadan, ülkeden, çevreden, arkadaştan, aileden bir şekilde umudu kesince son tutunulacak dal olarak kendim kaldım elimde. ona sımsıkı sarıldığıma inandırdım hep kendimi. zira ihtiyacım vardı bir yerde. kendimden umudumu kesmemeliydim. sürüklenirken insan düşünemiyor bazı şeyleri. bir şekilde hayat seni oradan oraya savururken anlayamıyorsun soramıyorsun hiçbir zaman "noluyoruz ya?" i̇ki yüzlülükten sıkıldığım anlarda, insanlardan koptuğum hatta kendimden bile koptuğum anlarda, noluyoruz lan diye sorabilme cesaretini kendimde bulduğum bazı akşamlarda anlıyorum bazı şeyleri. beni hiçbir şey yoramamıştı. beni yoran hep umut etmek olmuştu. şu an hissediyorum. yorulduğumu hissediyorum. umut etmek yoruyor insanı. çünkü umut sanki sonsuza kadar var olacak bir şeymiş gibi geliyor. sürekli umut etmenin pek bir anlamı olmamalı. bu bir çeşit hüsnü kuruntu gibi duruyor. realiteye ikna olmak için kurulan bir yanılsamayı andırıyor. şimdi anlıyorum. umut etmekten yorulduğumu. ama işte yetmiyor maalesef. umuttan vazgeçmek biraz da yaşamaktan vazgeçmeye benziyor. bir çeşit paradoks oldu bu. beni sigara ve kahve kıskacından çıkartacak bir şeye ihtiyacım var. ayakta tutmaya yarayacak bir şeye ihtiyacım var. umut gerçekten çok yoruyor. daha fazlasına ihtiyacım var.
    ... diğer entiriler ...