bugün
yenile

    turuncu

    3
    +
    -entiri.verilen_downvote
    güzel bir hikaye tavsiye ederim . ----spoiler---- kirli bir denizde, sıradan bir gündü… turuncu ve ben, balık sürülerinin arasından sıyrılıp rahat konuşmak için daha temiz, ve daha nezih bir yer arıyorduk. yolculuğumuz boyunca doğa kanunu na dahil büyük balıkların, küçük balıkları yediğine şahit olmuştuk. ancak doğa kanunlarına dahil olmayan ilginç durumlar da sığ sularımızda vuku bulmaya başlamıştı. aynı tür küçük balıklar birbirine düşman olup birbirini yemeye başlamıştı. sığlarda alan kirli ve dardı. bazen kirli düşüncelerden, sapkınlıklardan göz gözü görmüyordu. balıkların yüzecek yeri yoktu. zaten kimsenin yüzmeye mecali de yoktu. birbirinin kuyruğunu kovalayan anlamsızları geçtikten sonra turuncu ile yavaşladık. sınıra yaklaşmaya başlamıştık. arkamızdan bağıranları umursamadan ilerledik. turuncu konuştu: “senin için endişeliyim.” “tam olarak ne için endişelisin? derinlere açılan bir deli olduğum için mi? yoksa sığlarda yaşamaya mahkum kalan kendin için mi? beni iyi dinle dostum: derinler sonsuzdur. her cesaretli dalışımızda kirlenmemiş ender bilgiler vardır. bilgilerin gururlu sessizliği vardır, huzur vardır. varlığın sırrı derinlerdedir.” “sence derinlere açılmaktan korktuğum için ben bir korkak mıyım?” “hayır. sen sadece herkes gibi minik, turuncu bir balıksın. güvenli olduğu öğretilmiş limanlarda yüzmek elbette tercihin olabilir. ancak unutmaman gereken ilk nokta limanlar daha güvenli görünse de sularında fazlaca toksik bilgi ihtiva eder. bu toksik bilgiler yalnızca suyu bulandırmakla kalmaz, hayat görüşünü de kısıtlar. bireyin ilerleyişini engeller. elbette sürü içerisinde kalarak kendini tehlikeden uzak hissetmen doğal. peki ya asıl tehlike bulanık sularda kirlenmekteyse? hem de bu öyle bedensel bir kirlenme değil de daha içsel bir kirlilikse? o zaman güvenli sandığın suların seni anlamsızlaştırdığı, herkesleştirdiği gerçeğiyle karşılaşman da an meselesi.” “bunu biliyorum pek tabi…” “eğer farkedebildiysen ne ala. o zaman iki seçenek gelir önüne. ya bir cesaret sürüden ayrılır kendi yaşamsal serüvenini taçlandırırsın. ya da önündekinin kuyruğunu izlemeye devam edersin… ikinci seçeneği seçtiysen söyleyebilirim ki senden mutsuzu olmayacaktır. çünkü hem durumun nispeten farkındasındır hem de cesaretin yoktur. acınası halinle sürüye dahil savrularak bir ömür harcarsın. ancak ilk seçeneği seçtiysen kabul etmek lazım ki başlarda işin oldukça zor olacaktır. arkandan feryat edenler olacaktır. bu senin ikinci sınavın olacak. eğer durmazsan bu sınavı da geçersin. i̇lerlemek doğru seçenektir. bir süre hangi yöne gideceğini bilemezsin, yalnızca gidersin… bilinmezlikler her zaman korkuyu da içinde barındırır. bu, ilkel bir koruma güdüsüdür, aldırma. hatta bazen kuvvetli akıntılar seni daha geri ya da ileri atabilir. bu durumu kabullenmen ve sakince durup düşünmen yerinde olacaktır. çünkü akıntılar da yaşama dahildir. aslında her zaman kaşifin hayrınadır akıntılar. i̇çlerinden en zorlu olanlar sana ders vermek amacıyla sürüklerler. öyleyse akıntıya karşı çırpınmak yerine ona paralel olarak, sana öğretmeye çalıştığını anlayarak yoluna devam edebilirsin. akıntılardan da başarı ile sıyrıldığında yepyeni bir serüvene doğru yol alırsın. aslında kabul etmek lazım ki bu serüven ürkütücü olduğu kadar keyiflidir de…” “peki küçük, bilge balık; bir süre sonra yolculuğun en zorlu gibi görünen kısımlarını tamamladığında, zorluklarla edinilmiş saf bilgilerini artık isterse sığlara dönüp çoğunlukla paylaşabilecek misin?” “tabii ki. yoksa şüphen mi var?” turuncu, bu kez daha da ciddi bir tavırla yanıtladı: “balık bir kez gerçekten bilge oldu mu bu kez sığ sular çok daha tehlikeli hal alacaktır. çünkü sığlarda yaşam değişmez kabul edilen, bulanık sistemlerle yönetilmektedir. ve bu sistemin ihlali sistem tarafından asla kabul edilemeyeceğinden dolayı bilgeler hep hor görülmeye mahkumdur. sığlar, derinlerden gelenleri bu nedenle sevmezler…” doğru bir noktaya değinmişti doğrusu. ama ben tüm bu zorlukları aşmakta kararlıydım. “bak turuncu: bilgeler başlangıçta anlaşılması güç olanlardır. ancak yılmak onlar için bir seçenek olmamalıdır. reddedilme, hayal kırıklığı bu durumda çok olağandır. derinlerden getireceğim gerçeklik sığlarda ki korku dolu tortu tabakasını kaldırıp oynattıkça toplum başına önce bir felaket geldi zannedecek. halbu ki bu bir felaket değil. korku ideolojisi üzerine kurulmuş sınırlı sistem, özgürlük anlayışını tereddütsüz reddedecek. bu nedenle olay benim bundan sonra, ne kadar balığa ulaşıp ne kadarını aydınlatabilğimle ilgili olacak… devrim; ancak sığlarda ki sürüleri temiz akıntılarla uyandırmakla gerçekleşebilir. ve ne kadar çok balığı uyandırabildiğinle doğru orantılı başarıya ulaşacaktır…” sığlardan, derinlere uzanan sınıra geldiğimizde ikimiz de durduk. ben gülümsedim ancak turuncu ikimiz için de endişeliydi. donanımım içimde saklıydı. kendi kudretimin farkındaydım. ve ben artık sığ kalabalıklardan, tehlikeli derinlere açılmaya hazırdım… ----spoiler----
    ... diğer entiriler ...