bugün
yenile

    deniz tekin

    8
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Sofar Londra'da akustik olarak şu şarkıyı söylemişti. -(bkz: Umrumda değil)- Sonra bu kıza albüm yaptılar. Aynı şarkıyı biraz revize ederek albüme de koymuş. Şu -Umrumda değil- Akustik tarza söylediği ilk performansı canlı bir performans. Son derece amatör bir çalışma. Ayrıca bazı noktalarda da açıkça detone oluyor. Albümdeki performansı ise çok daha profesyonel bir çalışma. Üzerinde çalışılmış bir kayıt. Ancak bana göre çok açık ara farkla, detone olmasına rağmen sofar performansı çok ama çok daha iyi bir performans. Müzik eleştirmeni değilim elbette ama bende uyandırdığı hisler arasında dağlar kadar fark var. Peki neden? Sadece tarzında bir değişiklik olduğu için mi? Hayır! Aynı tarzda söyleseydi muhtemelen yine bana sofar performansı daha canlı, daha çekici, daha sanatkarane gelecektir. Aynı şarkı üzerinde aynı sanatçının iki farklı performansı benim için ciddi bir farkındalık. Amatör ruh her zaman daha sanatkarane bir ruhtur. Gerçek sanat kusurlu olanın içerisinde gizlidir. Bu kusurlu olanın daha çekici gelmesi durumu fotoğraflarda da çok bariz şekilde ortaya çıkıyor. Bak mesela Ara Güler'in şu fotoğrafına bir bakın. Bu fotoğrafı Ara Güler'in fotoğrafı olduğunu söylemeden bir fotoğrafçıya inceletmeye kalksam 20 milyon tane kusur bulur fotoğraf hakkında. Ama fotoğrafın sende oluşturduğu hislerin tarifini anlatmaya sayfalar yetmez. Ara Güler olabilmek böyle bir şey. Sanatçı olabilmek böyle bir şey! Deniz Tekin başlığında konuyu farklı yerlere çektim ama olsun. Bak mesela bazı resim çizen elemanlar çıkıyor internette. Muazzam bir yetenekleri var ve birebir çizim yapabiliyorlar. Gerçek ile arasındaki farkı neredeyse anlayamıyorsun. Tamamen kusursuz. Eee? Bana ne kattı bu? Hiçbir şey. Oysa kusurlarla dolu bir yağlı boya tablosu benim için daha anlamlı bir hale bürünüyor, daha sanatkarane gelebiliyor. Sanatçı demek kusursuz ürünler ortaya koymak demek değildir. Sanatçı olmak böyle bir şey işte: Kusurlarını anlamlı hale getirebilmek. Bu nedenle teknolojiyle, yeni teknik ve imkanlarla bir şeyleri kusursuz hale getirmeyi anlayamıyorum. Çok rahatsız oluyorum hatta. Sanatın kusursuzluk değil aksine anlamlı kusurlar olduğunu gerçek manada anlayabilmemiz için galaksiler arası seyahat eden insanlığı bekleyeceğiz sanırım. O zaman anlayacağız galiba asıl anlamın mükemmel araç, gereçlerde değil insanın kendisinde olduğunu. insanı diğerlerinden ayıranın kusurlarını anlamlandırabildiğini ancak teknolojinin ve uygarlığın son noktasında anlayacağız sanırım. Her şeyin sırrının insanın ötesinde değil insanın kendi özünde olduğunu anlamak için önce sınırları deneyimlememiz gerekiyor sanırım. Oysaki kusur ve insan ikilisi hiçbir şeyde görülmemiş şekilde birbirine yakışıyorlar. Tamamlıyorlar. Kusurlu olduğumuz için insanız, kusurlu olduğumuz için sanat yapıyoruz, kusurlu olduğumuz için sanatı seviyoruz. Kusurlu olduğumuz için kusursuz olan eserde bir duygu bulamıyoruz. Tiyatro, 3D sinemadan çok daha kusurlu olmasına rağmen çok daha etkileyici, çarpıcı ve anlamlı olabiliyor. (Çok tiyatroya gitmemiş bir insan olarak söyledim bak bunu bir de.) Full HD bir fotoğraftan ziyade son derece kusurlarla dolu bir "insan eliyle yapılmış" bir tablodan daha fazla etkileniyor, daha fazla anlam buluyoruz. Çünkü insanız... insanlıktan çıkmamak ümidiyle... Trrıım trak tiki tak tak... Makineleşmek istemiyorum. Hatta bu konuda Barış Özcan'ın bir videosu geldi bak şimdi aklıma. Tekrar bulursam editleyeyim hemen. Müzik adına kusurluluk üzerine güzel bir videoydu. 2 dakika eklerim... Edit: Barış Özcan- Davullar kimin için çalıyor.
    1düşünce tarzın muazzam hocam.. hele ki şu söz "sanatçı olmak böyle bir şey işte: kusurlarını anlamlı hale getirebilmek." . konferans versen dinlerim vallahi. etkilendim :) - problemliananas 19.06.2017 00:58:30 |#3665349
    0estağfurullah teşekkür ederim. :) - devriksekiz 19.06.2017 01:02:16 |#3665352
    ... diğer entiriler ...