bugün
yenile

    islam'da şefaat var mıdır

    3
    +
    -entiri.verilen_downvote
    bir soru.. çok tartışılan bir soru. kuran'a baktığınız zaman kesinkes olarak "şefaat yoktur." diyebileceğiniz ayetler bulamazsınız. ancak tabii ki bu, şefaatin sınırlarının belirtilmediği anlamına gelmez. kuran'da yaklaşık 30 ayet var şefaatle ilgili, demekki önemli bir konu. şimdi şefaat çok ince bir konu. ve şayet ayetler yanlış yorumlanırsa insanı şirke sürükleyecek kadar tehlikeli bir konu. ayetlere geçmeden önce şefaatin tanımını bilmek gerekiyor. esasen bir başkası adına ricada bulunmak, bir suçlunun af dilemesi için aracı olmak gibi anlamları vardır. dini boyutta da günahkâr bir kulun günahlarının bağışlanması için 'hatır' aracısı olmaktır denilebilir. günümüzde çoğu sünni fıkıhçı bunu yanlış yorumlayıp insanlara yanlış aktarıp son derece hatalı eylemlere sebep olabiliyor. misal çoğu insan peygamberlerin, alimlerin, şehitlerin şefaatçi olabileceğini düşünüyor. oysa bu insanlara "benim dedem imam, mutlaka bana da af çıkar ahirette" desen seni linç ederler. halbuki düşünce yapısı bazında bu örnekle arasında öyle aman aman farklar yok. hatta ve hatta daha da ileri gidecek olursam türbelerden, ölmüş alim mezarlarından medet ummakla arasında hiçbir fark görmüyorum ben. en nihayetinde ana tema: hatır meselesi. zümer süresinin 43. ayetinde çok açık bir soru yöneltiyor allah bize. "yoksa onlar allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler?" bu ayeti sure içinde bir bütün olarak ele alırsak aslında puta tapan yahudilere sesleniliyor burada. sünni fıkıhçılar "bütünlüğü ele almayıp cımbızlayarak şefaati yok sayıyorsunuz." gibisinden ithamlarda bulunsa da türbede cansız yatan insanlardan yardım beklemekle, hatrına dua etmekle; putlardan medet ummak arasında bir fark yok. şayet böyle düşünülüyorsa, yani allah sevdiği kullarının hatrına birtakım günahkarları affedecekse.. kabul edilmelidir ki bu düşünce bir yandan allah'ın adil sıfatına korkunç bir zarar vermekte. bunun ayırdına varılmalı ilk önce. allah kuran'da bastıra bastıra söylüyor arkadaş "insan ahirette yalnızca dünyada kazandığı amelleri bulur." diye. "kimseden kimseye bir şey ödenmediği, onlardan bir fidye kabul edilmeyeceği, kendilerine şefaatin fayda vermeyeceği ve onlara yardım edilmeyeceği günden sakının." [bakara-123] diye. hala günahkâr bedeniyle iyi insanların şemsiyesi altına sokulmak, fikrini ayetlere dayandırmak neyin nesi anlamış değilim. kaldı ki peygamberimiz birçok kez "benim ahiretteki akıbetim asla kesin ve belli değil." demiştir. hiçbir peygamber "ben cennetliğim." iddiasında bulunmamıştır. peygamber yahu peygamber! kendi konumunu dahi tayin edemeyen peygamber seni nasıl garantilesin de bu kadar rahat davranıyorsun diye sorarlar adama. ha şefaat ne derecede vardır ona gelelim. yine ayet üzerinden inceleyelim. "o gün şefaat yarar sağlamaz. ancak rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimse müstesna." taha-109 ayetteki can alıcı kelime izin kelimesi. sadece ve sadece allah'ın izin verdiği insanlara şefaat yarar sağlayacaktır. ayrıca bir başka detay daha var, ayetlerde şefaat yetkisine sahip şahıslar belirtilmiyor. yani allah, yalnız peygamber/alim veya şehitler şefaat edebilir demiyor. bu yetkiye sahip olan bir peygamber de olabilir, sıradan ama allah'ın rızasını kazanmış herhangi bir insan da. allah şefaat yetkisini dilediği insana, yine dilediği başka bir insana verilmesi suretiyle verir. islamoğlunun güzel bir benzetmesi var. ödülü verecek olan allah'tır ve ödülü vereceği kişiyi kendisi belirler. ancak sevdiği kullarına ödülü, affedilecek kişiye takdim etmesi için verebilir. buradaki önemli husus ödülün sahibinin, ödülü takdim eden kişi olmadığının ayrımına varmaktır. peki bu ödülün kaynağı nedir derseniz.. elbette merhamettir. adalet terazisiyle pay ettiği sonsuz merhamet. "de ki: bütün şefaat allah'ındır. göklerin ve yerin hükümranlığı o'nundur. sonra o'na döndürüleceksiniz." [zümer-44]
    ... diğer entiriler ...