bugün
yenile

    hz. musa ve hz. hızır kıssası

    9
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Sol kanatın bu kadar vıcık vıcık olması bence yeter. Biraz ciddi şeyler konuşalım. Fon Kuran'daki kıssaları ayrı bir severim. Okumaktan çok keyif aldığım kuran pasajları genelde bu kuran kıssalarından oluşuyor. hz. musa ve hz. hızır kıssası da benim için önemli kıssalardan bir tanesidir. yanlış hatırlamıyorsam Hz. Hızır Kuran'ın başka bir yerinde de geçmiyor. Geçiyorsa unutmuşum demektir düzeltiniz. Kuran kıssaları gerçekten çok işlevsel olan, aslında son derece spesifik içeriklerin de olabildiği ve boşuna kitaba yazılmamış anlatılardır. içeriğinde büyük deryalar vardır ve epey de hacimli kıssalardır. Bu kıssa da son derece kısa olmakla beraber önemli bir mesaj içeriyor. Genel olarak islam kültüründe Hızır kıssasının esas niyetini anlamak ve hayata geçirmek yerine biz olayın kahramanı bir mite dönüştürüp uçup kaçan, insanlara yardımda bulunan mitolojik bir kahramana dönüştürmüşüz maalesef. Bunun olmasının asıl sebebi islamiyetin yayıldığı topraklarda benzer karakterlerin mit olarak mevcut olmasından da kaynaklanıyor olabilir. Zaten bilinen anlatılan bir mit ile islam dini karşılaştırıldığında bir yakıştırma yapılmış olabilir. Yapılacak pek bir şey yok. Ancak Hızır karakterinin bu denli efsaneleştirilmesine sebep olan ana etmenin kuran olması bana pek mantıklı gelmiyor. Çünkü bunun için yeterli done kuranda yok. Kıssaya geçmeden önce Kuran kıssaları hakkında bir hatırlatma yapmak istiyorum. Kuranda en geniş kıssalardan bir tanesi de Hz. Yusuf'un kıssasıdır. Yusuf suresinde de oldukça detaylı olarak anlatılır bu kıssa. 111 ayetlik yusuf suresinin son ayetinde de şöyle bir cümle vardır. "Yemin olsun ki onların kıssalarında/hikayelerinde akıl ve gönül sahipleri için bir ibret vardır. Bu kuran uydurulacak bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir. (Yusuf/111)" Ben bir zamanlar bu kıssalarla pek ilgilenmiyordum kurandan fellik fellik hüküm arıyordum. Oldukça zorlu, yorucu ve keyifsiz bir uğraş. Ne zaman ki bu ayet ayrıca bir ilgimi çekti kıssalar daha bir anlam kazandı benim için. Evet Kuran kıssalarının her biri ayrı ayrı inananlar için birer ibret vesikalarıdır. ibret almak yerine anlatılan karakterden medet ummak da ne bileyim bana makul gelmez hiç. Hz. Hızır hakkında bir sürü "söylenti" var. Onu görenler var, onun yetiştiğini düşünenler var, ondan medet umanlar var. Her yere yetişen uçan kaçan bir evliya olduğunu söyleyenler var vs.. Valla benim buna inanmam için ya birebir şahit olmam gerek ya da kuranda buna dair bir iz bulmam gerek. O yüzden girmek istemiyorum o söylentilere. Kuranda Musa ile Hızır arasında gelişen bir olay, bir yolculuk var biraz ona değinip. Hızır kıssası ne anlatıyor "bana" göre asıl içeriği nedir ona değinmek istiyorum. Ayrıca hızır kıssası diyorum ama kıssada isminin Hızır olduğuna dair net bir isim bile kullanılmaz. Bence birazdan anlatacaklarıma binaen isim bile verilmemiş kuranda. Dedik ya kıssadaki karaktere bir yakıştırma yapılmıştır o kadar. Esasen kuranda ismi bile zikredilmez. Tarihte müfessirler bir yakıştırmada bulunmuşlar anladığım kadarıyla. Bak bu yakıştırma ifadesi de hızır karakteri hakkında anlatılan rivayetlerin dinsel ögelerden çok kültürel mitler olduğunu ispatlar niteliktedir aslında. Eyvallah biz de öyle diyoruz o sebepten. isimlere takılmıyorum çünkü. Kuranda geçmiyor kiii diye yükselmek istemiyorum. Hz. Hızır'a atfedilen bu kıssa kuranda Kehf suresinde 65-82 ayetlerinden ibarettir. Sadece 18 ayet yani. Ben ayetlere değineceğim ama önceden okumanızı da tavsiye ediyorum. Okuduysanız da tekrar okuyun hatta. :) Zaten 18 ayet 2 dakika bile sürmez güzel bir kaynaktan okuyun da öyle devam edin yazıya. Siz okuyun gelin ben de bu sırada bir sigara içeyim. *** *** ... mphss... püuhss.. Okumuşsunuzdur inşallah. Bu aralıkta sizi beklerken ben bile tekrar okudum çünkü vicdansızlar. :)) Neyse kıssadaki bir kaç detaydan önce genel özeti şöyledir; Hz. Musa "allah'ın katından bir rahmet verilen, lütufların bir ilim öğretilmiş olan" bir kul buluyor. (bu kula biz Hz. Hızır demişiz işte.) Hz. Musa ona "senden faydalanmak ve bilginden yararlanmak için sana yol arkadaşlığı edeyim mi?" diyor. Ancak Hz. Hızır buna karşı çıkıyor ve "Benimle beraber olmaya dayanamazsın, aklın yetmez kabullenemezsin." diyor. Burada Ziya Paşa'yı analım bence. Özetle hızır, hz. Musa "peygambere" şunu diyor; "idrak-i maali bu küçük akla gerekmez Zira bu terazi bu kadar sikleti çekmez" Hz. Musa da bu çıkışın üzerine sabredeceğine, itiraz etmeyeceğine ve soru sormayacağına dair söz vermiş bulunuyor. Beraber yapılan yolculuklarında Hızır önce gidiyor bir gemiyi kusurlu hale getiriyor bir tarafını deliyor/zarar veriyor. Sonra bir oğlan çocuğuyla karşılaşıyorlar ve Hızır, hiç bir geçerli sebep yokken çocuğu "öldürüyor." Sonra gidiyor yıkılacak bir duvarı ücretsiz olarak tamir ediyor. Bunların her biri için de Hz. Musa dayamıyor ve itiraz ediyor. Olayların sonunda da Hz. Hızır bu yaptıklarının iç yüzünü ve neden yaptığını bir bir anlatıyor. Şer gibi görünen şeylerin ardında gizlenen hayırlarından bahsediyor ya da "hikmetlerinden" bahsediyor. ^^Şimdi kıssadaki hayati detaylara gelelim biraz.^^ Önemli detaylardan bir tanesi Hızır ile diyaloğa giren ve talebelik yapan şahıs sıradan bir insan değil. Hz. Musa bir peygamber. Hz. Hızırın ise hem kuranda hem kuran dışı kaynaklarda bir peygamber olmadığı yönünde bir ittifak zaten var. Buradaki diyalogda Hızır bir peygamber değilken Musa bir peygamberdir. Şimdi kuranda resullerin özelliklerinden epey bahsedilir mesela. Hatta bizzat Hz. Muhammed'in ağzından(mutlak hadis) "ben önceki resullerden başka bir şey çıkarmadım 'bana da size de ne olacak bilmem' ben sadece vahye uyarım" dediğini biliyoruz. (Ahkaf/9) Ya da ben de sizin gibi insanım dediği ayetler de var. Ayrıca peygamberlerin istemeden de olsa günah işlediği anlaşılan ayetler de var. Hatta hem diğer insanların hem de "kendi günahların" için rabbinden af dile denilen ayet de var. Hatta bir bilgi de şöyle vereyim ki peygamberle yanlarında bulunan münafıkların kim olduğunu dahi bilmezler. (ayetlerden bunlar. numaraları vermiyorum isteyene ayet numaralarını da verebilirim.) Yani demem o ki peygamberler öyle olayların iç yüzünü anlayabilen, insanların gözünden niyetini okuyabilen, übermensch uhreviyatı olan insanlar değil. Ki zaten bunu bahsi geçen kıssada Hz. Musa üzerinden de anlayabiliyoruz. Musa da olanlara bir türlü anlam veremiyor. Ayrıca insanlar bu dünyada imtihan için vardırlar. Akli olgunluğu olup da imtihan olmayan insanın bu dünyada işi olmaz aslında. Peygamberler de bu imtihana kesin olarak dahildirler. Onlar da sınanırlar ki zaten kuranda anlatılan peygamberlerin hepsi de çok çetin imtihanlara tabii olmuşlardır. Bu sınanma ve imtihan sebebiyle zaten insanların ve peygamberlerin bu şekilde olayların iç yüzünü bilen, uçan kaçan insanlar olması ve aynı zamanda "özgür irade" sahibi olması düşünülemez. Peki kıssada anlatılan Hızır, peygamber bile değilse nedir? insanlar Hz. Hızır'a yardım getiren, sürekli birilerine yetişen bir evliya diyorlar. Hatta cübbeli bursa ulu camiinde gördüğünü iddia ediyordu. Ama ben öyle düşünmüyorum, üzgünüm. Hz. Hızır peygamberin bile vakıf olmadığı bir ilme sahipken ona insan muamelesi yapmak, ondan medet ummak, ya da kendi iradesiyle sıkışan kullara yardım getiren übermensch bir zat olarak kabul etmek hiç de mantıklı değil. Çünkü hızır kehf 67 ve 68. ayetlerde Musa Peygamber'e benimle beraber olmaya "dayanamazsın" diyor ve bu işleri senin havsalan alamaz, iç yüzünü göremezsin ve bundan ötürü dayanamazsın diyor. Bu kehf 68. zaten kıssadan çıkarılacak ibret açısından önemli bir ayet sonradan anlıyoruz ama bu iki ayetten anlıyoruz ki bir peygamberin bile yeterlilik kazanamadığı ilme vakıf olan bu kul kesinlikle bir insan ya da cin değil. Bunların türevi olan sınanan imtihanda olan bir kul değil. insanlar peygamberler de dahil olmak üzere şeriat ile mükelleftir. Bir insanı öldürmek için şeriat kurallarınca haklı bir sebebi olmak zorundadır. Tutup da bir insanın bu çocuk ilerde kafir olacak diyerekten bir insanı öldürmesi şeriata göre haramdır. Ama bu hızır hiç şeriat falan dinlemeden gidip bir çocuğun canını alabiliyor. Soruyorum şimdi. Zahirde haklı bir sebep olmadan can alan kimdir? Cevap kıssanın son ayetinde gizli aslında. "... ^^Rabbin istedi ki^^ o çocuklar ergenliklerine ulaşsınlar da Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarsınlar. ^^Ben bunları kendi buyruğumun sonucu olarak yapmadım.^^ işte senin sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin iç yüzü budur." (kehf/82) Kıssada Hızır ismini yakıştırdığımız o Allah tarafından rahmet ve ilim verilen kul bütün detayları veriyor aslında kendisi hakkında. Bir kere insanların anlayamayacağı bir ilimle donatılmasından imtihanda olan bir insan olmadığını anlayabiliyoruz. Bir insan olmadığını anlayabiliyoruz. Musa ile diyalaoglarında insan suretindedir eyvallah ama insan olmadığını söyleyebiliriz. Ve en önemli detay olarak da yaptıklarına işaret ederek Hz. Musa'ya rabbin isteğinden bahsediyor olması ve ben bunları kendi irademle yapmadım diyor oluşudur. Bu detaylardan ötürü en makul ihtimal hızır dediğimiz şahsın Allah'ın emrinde bir melek olması ihtimali. Ayette açık olarak belirtilmediği için melek olmaya da bilir ama imtihanda olmayan ve yaptıkları kendi iradesi içerisinde olmayan doğrudan Allah'ın muradını gerçekleştiren bir kul olduğu kesindir. Yani demem o ki yağmuru indirmek ile görevli olan meleğin adı mikailse eğer mikail ile hızır arasında görev tanımı açısından bir fark göremiyorum ben. Ya da ölüm meleğinin ismi azrailse eğer onunla da hızır arasında bir fark göremiyorum esasen. Hızır dediğimiz o ilim sahibi kul, doğrudan rabbin hizmetinde olan bir kuldan ibarettir ki kendi söylemlerinden de bunu rahatlıkla çıkartabiliyoruz. Haa unutmadan Hızır (a.s.)'ın bir insan, bir evliya olduğunu ve başka bir boyutta hayatta olduğunu öne sürenler olmuş zamanında. Hatta bu görüş hala yaygın. Ben insan olmadığını düşünüyorum elbet hadi velev ki kıssada anlatılan şahıs olan hızır gerçekten kutlu bir insan olsun. Yav güzel kardeşim buna dayanarak Hızır'ın başka bir boyutta yaşadığını ve bu dünyada insanlara yetiştiğini yardım ettiğini falan söylüyorsun. Enbiya suresi 34. ayet açıkça bu konunun önünü kesmiştir esasen. "Biz senden önce de hiç bir beşere ölümsüzlük vermedik..." Olay açık hızır'ın insan olmadığı durumu çok daha güçlüyken insansa senin için daha kötü bir durum çünkü Hızır'ın yaşadığı dönem hiç yoksa 2500 yıl önce oldu bitti. Hızır insansa çoktan öldü yani. Tıpkı Hz. isa gibi.... Neyse buraya kadar yazdıklarım kıssanın ve Hızır karakteri üzerinde dönen spekülasyonları "kendimce" açıklığa kavuşturma denemesiydi. istediğiniz gibi eleştirebilirsiniz yani. Ama bunların bir önemi yok! Başta verdiğim yusuf 111 ayetinde dediği gibi kıssada anlatılan ibret vesikaları benim için daha önemli bir kaç soruma da cevap vermiştir açıkçası. ^^Nedir kıssadan çıkartılacak olan dersler?^^ Kuran'ın insanlara her şeyi öğretme gibi bir iddiası yoktur. Ama en önemli iddialarından bir tanesi de bence şu ki Kuran her şeyden önce insana haddini bildirir! insanların her şeyi bilemeyeceğini öğretir önce. Her an sınandığımızı ve isyan etmemiz gerektiğini hatırlatır önce. Somut bir örnek vereyim mesela. Kurandan da anlıyoruz ki yeryüzünde ne oluyorsa bunlar özgür irademiz dahilinde bizim fiillerimiz bile olsa en nihayetinde Allah'ın onayı/muradı ile gerçekleşiyordur. Ben hiç bir zaman imtihan için yaratılan bir dünyada bebeklerin ölmesinin hikmetini anlayamadım ve anlayamacağım. işte bilmediğimiz halde bir hikmetinin olduğu vurgulanıyor bu kıssada. Bir çocuk ölüyor kıssada mesela bunu hızır'ın kendi iradesiyle yaptığını zannediyor musa ondan tepki gösteriyor ama bu ölüme irade gösteren aslında doğrudan Allah'ın kendisi. Ve kıssa anlaşılsın diye olay özelinde bu işin hikmeti de açıklanıyor. Mesela Hızır Musa'ya bir insan olarak aklın almaz dayanamazsın diyor en başta. Anlıyoruz ki aklımızın yetemeyeceği iç yüzünü hiç bir zaman bilemeyeceğimiz şeyler hakkında desteksiz eleştiriler de bulunmak aslında doğru değil. Allah burada tam olarak göremesek de olan her bir oluşun bir sebebi bir hikmeti olduğunu söylüyor. Menşeini bilmediğim bir deyim vardır hatta bu kıssanın özeti gibidir. "hikmetinden sual olunmaz." Bundan "Allah'ın hiç bir şeyi sorgulamayın, düşünmeyin" dediğini falan çıkarmak da doğru değil. Bilmeyerek sorgulamanın mantıksızlığı açıklanıyor ayette ki kabul edersiniz ki oldukça mantıksız bir hareket zaten. Yoksa sorgulama ve düşünmeyi öğütlediği de çok ayet var kuranda. Ama dedik ya kuran insanın haddini hududunu da bildiriyor. Sınırların ötesini geçmeden sorgulamak hataya düşürür. Bilmediğin hakkında konuşma deniliyor. Bir çocuk Allah'ın rızasıyla ölebiliyor evet. Ve bunun iç yüzü illa hayır olması da gerekmiyor aslında. Şer de olabilir hayır da olabilir ama Allah bunu bilerek ve isteyerek kendi rızasıyla ve hikmeti dahilinde yapıyor. Yani her zerreden haberi var ve ne yaptığının farkın Allah. isyan etme deniliyor. Şuan yerini hatırlayamadığım bir ayete atıf yapmak gerekirse; "Allah ölçüsüz iş yapmaz." Mesela bu kıssayı bununla da sınırlamamak gerekir. Kıssa bir ahlak öğretisi çiziyor en başta. Mesela örnek vermek gerekirse bebek yaşta ölen bir insanın ahirette akıbeti tam olarak ne olacak bilmiyorum. Kuran buna açıkça değinmemiş ya da ben görmedim ama yok yani. Buradan bebeklerin doğrudan cennete gideceğini düşünmek de yeterince mantıklı değil. Bebeği ölenlerin zoruna gidebilir belki ama bebekler cennetliktir demeyi de doğru bulmuyorum ben. Ama akıbetleri hakkında yorum da yapmak istemiyorum. Çünkü bu kıssanın bana aşıladığı bir ahlak var. Allah'la konuşamadığım müddetçe bu olayın iç yüzünü bilemeyeceğim ve durumu aklım almıyor. Bilmiyorum ve bilemeyeceğim bir şey işte. Neden buna kafa yorayım ki? Sonuçsuz bir uğraş. işte burası insanın haddini hududunu bildiği nokta oluyor tam olarak. Taha 51-52'deki musa ve firavun diyaloğunda olduğu gibi Musa'nın Firavun'a dediği gibi "onların bilgisi rabbin katındadır ve o ne unutur ne de şaşırır." Kuran her şey yazmaz elbette. Ancak kuran her şeyin bir şekilde cevabını verir. Bir yol haritası çıkartır. Bir ahlaki öğreti kazandırır. Ve mühim bir mesele olarak; insana haddini hududunu öğretir. "onların bilgisi rabbimin katındadır ve o ne unutur ne de şaşırır." diyebilme cesaretini öğretir.
    ... diğer entiriler ...