bugün
yenile

    maide suresi 33. ayet

    20
    +
    -entiri.verilen_downvote
    şu ayete mürtedin katline delil gösterildiğini de gördük çok şükür ya gözüm açık gitmez artık. laksjdlkasd maide 33 hukuksal bir düzenlemedir. konunun muhatabı dinden dönenler falan da değildir. konun muhatabı doğrudan kafirler bile değildir. kasdhaskldj nelerle uğraşıyoruz ya. allah'a ve resulüne "savaş" açanlar. yer yüzünde fitne ve bozgunculuk çıkartanları bu ayet ilgilendirir. ayrıca burada verilen hüküm dinden bağımsız toplumsal olarak alınacak tutuma bir yön vermektir ki dünyanın tüm toplumlarında benzer hükümler uygulanmıştır uygulanmaktadır. amerika'da da türkiye'de de dünyanın her hangi bir toplumunda yapılan toplumsal sözleşmeler olan anayasalarda benzer hükümlerin görüldüğü olmuştur. hatta keskin bir hüküm koymak yerine suçun ağırlığına yönelik 3 farklı opsiyon da bırakılmıştır ayette ki bu gerçekten şaşırtıcıdır. hee allah'a ve resulüne savaş açılmasınından kasıtın fiili bir saldırı yani nefsi müdafa olduğu kesindir. bu ayete muhatap olmak için dinden dönmeye ya da kafir olmaya gerek yok. fiili olarak bir savaşa yeltenmiş yani savaş suçu işlemiş olman gerekir. ya da fitne ve bozgunculuk çıkartıyor olman gerekir. ayette farklı farklı 3 opsiyonun olmasının asıl sebebi de budur. bu suçların çeşitliliği vardır. şimdi biraz somutlaştıralım olayı. diyelim ki gerçekten islam hukukunu hakkınca uygulayan hayali bir devletimiz olsun. bu maide 33'de şeriat hukukunda yerini alacaktır elbet. peki nasıl uygulanacaktır? bu devlete karşı bir savaş söz konusuysa, doğrudan savaş suçu işlenilirse cezası idam cezasıdır. örneğin ülke yönetimine yönelik kanlı bir darbe teşebbüsünde bulunulması doğrudan bu ayete yöneliktir. bu kısastır, nefsi müdafadır, adil olandır. ancak bu kadar sert müdahaleler de olmayabilirdi. ne bileyim, daha minimalize edilmiş, kansız bozgunculuk, fitne eylemleri de yürütülebilirdi. örnek verelim. halkı isyana teşvik etmek, ayaklanma çıkarmak, yalan yaymak, insanların arasına fitne sokmak arayı açmak, hukuksuz örgütlenmeleri yürütmek. buna bir açıdan fetö ya da pkk'nın şehir yapılanmaları(kansız yapılar) örnek gösterilebilir. bu tip uygulamalar da olabilirdi ve sorumlularının muhatap alınacağı ayet yine maide 33'tü. ancak kısas gereği savaş ve öldürmeye yönelim kalkışmalar için öldürme ibaresi kullanıldığı için görece daha hafif olan bu suçlarda öldürmek olamaz. i̇şte ayette belirtilen diğer cezalar uzuv kesmek ya da sürgüne göndermek opsiyonları da bu yüzden varlar. i̇slam hukukunu esas alan hayali bir devlet adil bir hüküm için aşağı yukarı bu yöntemleri kullanmalıydı. ki anayasası olan bütün devletler aşağı yukarı benzer yaptırımları uyguluyorlar. kimileri daha hafif olanlarını kimileri çok daha ağır cezaları uyguluyorlar. kesin olan bir şey varsa bu eylemler inançtan bağımsız, kesin olarak suç olarak kabul edilen eylemler. ben gayet de yerinde buluyorum. kuranın insanların yaptırımda bulunmasını istediği şeyler de zaten bu tip toplumun bir kısmını etkileyecek suçlar için geçerli. dinden çıkmak insanların yargılayacağı bir ceza olmazken; adam öldürmek, adam öldürmeye teşebbüs etmek, toplumda fitne çıkarmak, hırsızlık gibi cezalar için islam hukukunu uygulayan toplumların yargılama hakkı verilmiştir. çünkü bu suçlar sadece allah ile kul arasında kalan suçlar değil doğrudan diğer insanları da etkileyen suçlardır. kısas da bu temele dayanır, nefsi müdafa da bu temele dayanır. son olarak burada allah'a ve resulüne savaş açanlar ibaresinde sanki dinden çıkıp islamı eleştiren, alay eden, dil uzatanların kastedildiğini. burada bahsedilen savaşın bu şekilde bir psikolojik savaş için verilmiş hüküm olduğunu öne süren komik non teistler ve radikal dinciler de yok değil. ona da kısaca değineyim. lütfen gidin enam suresinin 68'inci ayetini açın bakın. ayetlerle dalga geçenler, onlara hadsizce dil uzatanlar için ne gibi bir hüküm verilmiş açın ve bakın. onlar başka bir konuya geçene kadar onların yanından uzaklaşılması emrediliyor. bakın ayetlerle alay edenlerden uzaklaşmamak bu terbiyesizliğe sessiz kalıp ortak olmak münafıklık olarak görüldüğü gibi mümin olmak için de yanlarından uzaklaş ama başka lafa daldıklarında konu dağıldığı zaman istersen tekrar yanlarına gidebilirsin deniyor. ayetlerle dalga geçenlere öldür denilmiyor onlara saldır denilmiyor kafasını kes denilmiyor suratlarına tükür, kafalarını kır, kavga et denilmiyor. sen de onlara küfür et denilmiyor hatta başka bir yerde onların kutsallarına sakın küfür etmeyin deniliyor. yapman gereken sadece yanından uzaklaşmak. öldürmek, savaşmak gibi eylemler hayatın gerçeği olduğu gibi tabii ki kuranda da var. ancak nefsi müdafa üzerinden bir anlatım var. bu tip ayetleri görüp yüz çevirdiğinizi de biliyorum. kendinizi kandırmayın. bakara 190-195 toplam olarak ele alınıp bütün bir metinken ve dünya üzerinde en etik savaş hukukunu anlattığı halde nasıl da tek bir ayeti ele aldığınızı ve iki yüzlü davrandığınızı gö-rü-yo-rum. son olarak bu tip ılımlı politikaların mekke dönemine has tutumlar olduğunu söyleyenler de olabiliyor. savaş anlatımlarının daha çok medeni surelerde olmasının sebebi müslümanların yapılanlara ses çıkaracak, hakkını savunacak çoğunluğa ancak medine de sahip olmalarından ve bütün savaşların o dönemde olmasından kaynaklıdır. halbuki yine nefsi müdafa'dır halbuki yine kısas üzerine gaspedilen hakkın geri alınmasıdır. ve yine inanç özgürlüğü ve "barış"ın öğütlendiği medeni ayetler de kuranda mevcuttur. bakara suresi medenidir bu tip inanç özgürlüğüne dayanan ayetler vardır. kafirun suresi mekki olduğu için eleştirilir halbuki aynı inanç özgürlüğünün emredildiği ayetlerin olduğu mümtehine suresi medeni bir suredir. medine döneminde indiği rivayet edilen mümtehine suresinde "sizden olmayan kafir olan insanlar sizinle din adına "savaşmadığı" sürece onlara adil davranmanız yasaklanmaz, aksine allah onlara karşı adil olunmasını istediğini belirtir." (mümtehine 7-9) kuranda mürted kavramı işlenir, yaptıklarının boşa gittiği anlatılır ve cehennemlik olacakları söylenir ve eklenir tövbe ederlerse müstesna. buna rağmen kuranda mürted katlinin olduğunu iddia etmek iki yüzlülüktür, akıl tutulmasıdır, cahilliktir. i̇nanç özgürlüğünü vurgulayan ayetler hem mekki hem medeni surelerde yeterince mevcuttur. bunu mekkedeki güçsüz döneme bağlamak ya cahillik ya iki yüzlülüktür. 2 tip insana ayrıca uyuz oluyorum. bilmediği halde bildiğini iddia edene bildiği halde bilmiyormuş gibi yapana. hangisi daha acınası, hangisi daha alçakça ve zavallıca inanın kestiremiyorum. hadi eyvallah...
    1++++++ - kornerden gol yiyen kaleci 02.05.2017 14:10:08 |#3227367
    ... diğer entiriler ...