bugün
yenile

    yalancı birisi olmak

    18
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Tanım başlığın ta kendisi zaten. Ayrıca bu bizatihi "benim." Ben, "yalancı birisi olmak" başlığının canlı kanlı tanım figürüyüm! Birazcık bu, hayatımı yalanlar üzerine kurmak üzerine bir şeyler söylemek istiyorum. Belki bir kaç itiraf, belki biraz günah çıkarma bir tutam da rahatlama isteği... Yoruldum ben. Hem de kimsenin tahmin edemeyeceği kadar yorgun düştüm artık ben. Bunu burada nasıl anlatabilirim bilmiyorum ki denemeyeceğim de zaten. çünkü herkesin en büyük sıkıntısı boyutundan bağımsız önce kendi sıkıntısıdır. Başkalarının başına ne gelirse gelsin ne kadar büyük olursa olsun "o da bir şey mi bende ne dertler var." diyebiliriz. Çünkü o acıyı bir tek biz hissederiz, diğerlerini ise sadece anlamaya çalışırız. Anlamak, hissetmenin yanında esamesi bile okunmayacak kadar küçük bir farkındalık. Bu da küçük bir tavsiye olsun karşınızdaki insana değer veriyor, saygı duyuyor ya da seviyorsanız sakın ama sakın anlamaya çalışmayın, sakın ona öğüt vermeyin. Sadece birazcık hissetmeye çalışın bu çok daha etkili olacaktır. Hissetmek ortak olmaktır. Hayat kurtarır! Neyse.. Ama çok yorgunum ben. Kendimi hiç mi hiç genç hissetmiyorum mesela. Fazlasıyla yorgun, bitap ve düşmüş hissediyorum uzun zamandır. Benim küçüklüğümden beridir kafamda bir adam olurdu hep. Hala daha var o adam. Artık hangi filmden, diziden gördüm de aklımda kaldı bilmiyorum ama o adam yıllardır kafamda duruyor. sıvası sökülmüş bir odada, gıcırtılı sandalyesinde, üstünde eskimiş kokuşmuş bir battaniyeyle, haftalardır yıkanmamış kirli bedeniyle, uzamış ve bakımsız sakalı ve ağarmış dağınık saçlarıyla yapayalnız... dışarıyı, onsuz akıp giden hayatı seyreden son derece "çaresiz" bir adam. Yıllardır bu adam kafamda duruyor benim. Hayata yenilmiş, ömrü boyunca elde etmek istediği hiç bir şeyi elde edememiş, yapayalnız kalmış, parasız kalmış, kimsesiz kalmış, sevgiden de kalabalıktan da yoksun kaybeden bir adam. Ama bunların hiç birisi koymamış bu adama. Hiç biri değil bu yitik halinin müsebbibi. Bu adamın yüzündeki çizgiler, bu kederli hali, bu zamanın içinde kaybolmuş halinin sebebi onca yılda başına gelen hadiseler değil aslında. Yüzünde okunan tek bir gerçek var. Onca yaşanmış yıldan sonra tek bir sonuç var canını yakan ve böylesine yıkılmasına sebep olan... "Hayal kırıklığı" işte bu adam her kimse, benim aklım biraz ermeye başladığından beridir(takribi lise yılları) bu adam var kafamın içinde. işte ben geçirdiğim her gün, uyandığım her sabah ve yastığa başımı koyduğum her gece bu adamdan kaçtım. Benim en büyük korkum bu kafamda çizdiğim adam gibi olmaktı sadece. Sanki attığım her adımda biraz daha bu adama yaklaştığımı hissettim hep. Kaybettiğim her şeyde bu adama yaklaştım diye korktum, kazandığım her şeyde bu adamdan biraz daha uzaklaşmayı hayal ettim hep. Ama bir şey vardı. Bu adam yaşlıydı, bu adam bana zamanın kanunu gereği çok uzaktı. Hiç bir şey yapmasam bile hala gençtim ve bu adam her şeye rağmen bana uzaktı. işte tam şu anda korkularımın beni darlamaya başlamasının bir sebebi de kendimi hiç mi hiç genç hissetmiyor oluşumdan kaynaklı. Çünkü benimle o kafamdaki adam arasında çok ama çok önemli bir fark vardı en başından beridir. Ben gençtim o yaşlı, o kaybettiği yılları geri getiremezdi ama ben baştan başlayabilirdim. Her seferinde yeniden deneyebilirdim. O yıkılmıştı ve ayağa kalmak için ne zamanı ne enerjisi vardı. Ben ise hem gençtim hem de zamanım vardı. Bu müthiş bir farkındalıktı ta ki kendimi yaşlanmış hissedene kadar. insanların harikalar yaratabildiği, en kötü ihtimalle yeniden başlayabildi yaşlarda ben kendimi 80 yaşında hissediyorum. Ne kadar genç olursam olayım, ne kadar enerjik olursam olayım benim artık ne baştan başlamaya takatim var ne de zamanım var. şimdi o adama, o kafamdaki adama, hiç olmadığı kadar yaklaştım işte. Korkuyorum ben, çünkü çok yoruldum ben. Yaşlılık da iki türlüdür zaten. Doymuş ve tamamlanmış bir yaşlılık ya da yarım kalmış ve yorgun bir yaşlılık. Ben çok yorgunum şu sıralar. Hem yarım hem de devam edemeyecek kadar yorgunum ben. Peki bu noktaya nasıl savruldum ben biliyor musunuz? Ne oldu da böyle onulmaz bir hale büründüm ben? Soruların cevabı başlıkta gizli. "Yalan söyleyerek" Sözlük yazarlığını bu yüzden sevmiyorum. Bir şeyler yazmak istiyorum ama ne yazmam gerekiyor tam olarak bilmiyorum ama benden yazmadan önce başlık atılması isteniyor. Oysa ne yazacağımı bilmeden başlık atmam o kadar da kolay değil işte. O yüzden biraz farklı bir giriş oldu artık biraz da başlığa dönmem gerek. Yalancı birisi olmak. Evet ben çok pis bir yalancıyım. En büyük zaafım sanırım bu yalanlarım olmalı. Bazı şeyler var, kelimelere dökülemeyecek kadar ağır olan şeyler var. insanın en kolay kaçışının yalan söylemek olduğu zor durumlar var. Yüzleşmekten çekindiğimiz ağır hasarlı olaylar var ve bizler yalan söyleriz. Size bir şey söyleyeyim mi herkes ama herkes yalan söyler değil mi? Ben hiç yalan söylemedim diyen adam bu cümlesiyle en az 2. yalanını söylemiştir kesin. Yalan söylemek insanın doğasında bulunan pis bir gerçeklik. Ama ben... Ben hiç yalan söylemem aslında oğlum. insanların yalan söylediklerini anlamak benim için gerçekten çocuk oyuncağı, bazen bir tek bakış, bazen bir kaç cümle bazen de bir kaç saatlik sohbet ile insanların yalan söyleyip söyleyemediklerini anlayabiliyorum. Size yemin ediyorum bunu her seferinde anlıyorum. Ama hiç bir zaman bunu kimsenin yüzüne vurmadım ben. Hatta bir aralar sırf yalan söylediğine ikna olmak için yalanıyla alakalı çok sonraları zarf atar yalan söylediğini ispat ederdim. Ama artık bu şekilde işlere de girişmiyorum. Çünkü her seferinde iş biraz daha çirkinleşiyor, insanlardan biraz daha soğuyorum. ilginç bir keşif olsa da canımı sıkıyor. Herkes yalan söylüyor çünkü. En yakınlarınız, en sevdikleriniz... Herkes muhakkak bir yalan söyleyebiliyor işte. Hem de hiç yüzü kızarmadan, hiç utanmadan, dünyanın en doğal şeyi gibi. Ama arada basit bir fark var. insanların çoğu küçük yalanlar söyler, basit yalanlar, anlık yalanlar, beyaz yalanlar... Bu tip yalanlar kimsenin zoruna gitmez, herkes söyler. işte ben böylesi küçük yalanlara neredeyse hiç tenezzül etmezdim. Ama sonra bir gün bir şey oldu. Sert bir virajı yenice geçmiş tüm savrukluğumla toparlamaya çalışırken önüme bir yol ayrımı çıktı. Karşımda 2 zorlu yol altımda da ne yaptığını bilmeyen yalpalaya yalpalaya giden bir araç vardı. işte o yol ayrımında başladı büyük yalanlar söyleme zorunluluğum. Nasıl bir yalan söylediğimin bir önemi yok. Ben yazının başında söylediğim cümleye geri dönüşü hazırlıyorum şu an. Ben çok yoruldum be oğlum. Şu meşhur yalanları insanların neredeyse tamamı en az bir sefer söyler. Kimileri her an söyler hatta adı yalancıya çıkar. Bu şekilde beyaz yalanlarıyla ünlenmiş arkadaşlarım var benim hatta. Anlatırken yalan söylediğini kendisi dahil herkes bilir. Ama kimsenin umurunda değildir bu. Onun bile umrunda değildir çünkü beyaz yalanlardır. Beyaz yalanlar, gündelik küçük yalanlar anlık gafletlerdir ve kimsenin umurunda değildir bu yalanlar. Yalan söyleyen bu yalanı aklında tutma gereği görmez, yalanının ortaya çıkmaması için ekstra gayretlerde bulunmaz, yalanı ortaya çıkarsa kimse bunu önemsemez. Belki biraz ahlaklıysa bir tutam yüzü kızarır ama çoğunlukla bu bile görülmez. Yalan söylemek olağandır. Ama yalancı birisi olmak beyaz yalanlarla olacak bir şey değildir. Küçük yalanlarla da olacak iş değildir. Hatta yalanların sayısıyla da ilişkili değildir. Yalancı birisi olmak doğrudan doğruya bireyin yalanı kişinin hayatını değiştirecek kadar kritik yalan söylemekle olur ancak. Çoğunun söyledği yalan hiç bir şeyi değiştirmez böylelikle yalancı birisi de olunmaz. Eğer yalancı birisiysen gerçekten. Öyle bir yalan söylersin ki onu senden başka kimsenin anlaması mümkün değildir. Yalancı birisi olmak demek budur zaten. Tıpkı cem yılmaz'ın gösterisinde yalancılık paradoksu diye anlattığı şey gibi. Herkes gülüyordu o sıra ama beni dumura uğratan çok muazzam bir tespitti aslında. Yalancı birisi, eğer gerçekten bir yalancıysa bir yalan ettiği zaman o anda hayatı o yalana evrilir, bütün hayatının merkezine adeta virüs gibi oturur ve yayılmaya başlar. Öyle bir yalan edersin ki artık... Tek bir yalan... Sadece tek bir yalan olmasına karşın hayatında ne kadar doğru varsa hepsinin arasına girer, doğrulardan ördüğün bu hayatında ne kadar boşluk varsa yayılır bu yalan virüsü. Öylesine sarar ki etrafı, hiç bir doğrunu o yalanın olmadan düşünmeye fırsat bulamazsın. Hiç bir adımını o yalan olmadan atamazsın. Ne kadar planın varsa hayata dair o lanet, o hain, o istilacı tür, o virüs yakanı bırakmaz onunla beraber düşünmeye başlarsın. Hayatında en büyük sırdaşın, en büyük yoldaşın, hayat arkadaşın o yalanın olur artık senin. Eğer gerçekten yalancı birisi olmaksa derdin o yalanın olmadan düşünmek bile imkansız hale gelir. Müthiş efor gerektirir, müthiş yorucudur. Yalancı birisi olmak ancak bu şekilde mümkündür. Gerisi inanın komik bir alışkanlık ya da zaaf olarak faso fisodur. Hani Münir Özkul'la Şener Şen'in bir sahnesi vardı bir filmde. Yanılmıyorsam neşeli günler filmi olacak. Şener Şen uslanmaz bir yalancı(!)dır. Münir Özkul'da atma ziyaaa repliğiyle efsaneleşmiştir hani. Heh işte bu yalancılık değil, komik bir zaaftır. Diğer beyaz yalanlar da öyledir esasen. Bütün olay bu yalancı birisi olmak bambaşka bir şeydir. Muazzam bir kehanettir, müthiş bir lanettir! Arkadaşlar yoruldum ben... Kapanışı bu entryi neden yazdığıma da değinerek bitirmek istiyorum. Son kısım da buna yönelik olsun. Aslında hristiyanlıkta olan bir anlayış vardır. Büyük günahları belirlemek. Ama bir şekilde islam kültüründe de bu şekilde tasnifler vardır. işte orta okul yıllarıdan bu yana anlatılırdı bize de 7 büyük günah. Ben bu büyük günahlar tasnifinde hiç bir zaman insanlar neden bu büyük günahlar kısmına yalancılığı da eklemişler anlamamıştım hiç. Yani onca günah varken seçilen 7 günahtan bir tanesi neden yalancılık olsun ki diye düşünür dururdum küçükken. Gidip de adam öldürmekle falan aynı kefeye koyulacak kadar büyük bir günah olarak görülmesine şaşırırdım hep. Ama artık şaşırmıyorum. Hatta bana da sorsalar en büyük günahlar arasına bu yalan söyleme günahını da kesinlikle eklerdim ben. Hatta şöyle bir şey anlatılırdı katıldığım sohbetler de falan.(kaynağını bilmiyorum) En büyük yalanlardan bir tanesi için görülen rüya hakkında yalan söylemek derlerdi. Sebebi basittir. Rüya hakkında yalan söylüyor olmak demek, şahit olarak yalnızca ve yalnızca senin olabileceğin bir konu hakkında bir gerçeklik oluşturuyor olmak demektir. Bu yalanın yanlışlanabilme ihtimali yoktur, riski yoktur, tek gerçek senin ağzından çıkandır. işte bundan dolayı yalanların en büyüğü rüya hakkında yalan söylemektir. Bence çok mantıklı. Mesela bir insanı öldürmek çok büyük bir günahtır. Ancak bir insanı öldürmek bir o kadar da zordur. iyi insan olmanın yanlış anlaşılması başlıklı entryde buna değinmiştim onu okuduysanız daha iyi anlarsınız ki iyi insan olmak demek kötülük yapmamak demek değildir. Mesela bir insanı öldürdüyseniz eğer kesin olarak katilsinizdir ama bir insanı öldürmediyseniz eğer katil olmadığınız anlamına gelmez. Henüz fırsatını yakalayamadığınız anlamına gelir. Katil olmak büyük bir günah olduğu kadar oldukça da zorlu bir fiildir. Şartları oluşturmak maddi manevi her açıdan meşakkatlidir. Diğer tüm günahlarda aşağı yukarı böyledir. Zahmetlidir. Yapmıyor olmak demek yapmayacağın anlamına hiç bir zaman gelmez. Her an yapabilirsin. Ama yalan söylemek bunların yanında yine de en kolay yapılabilenidir. Bir insan katil değilse henüz fırsatını bulmamış bir potansiyeli olabilir, ama bir insan yalan söylemiyorsa bu, defalarca fırsatını bulduğu bir şeyi yapmıyor demektir ki bu çok ama çok büyük bir erdemdir. insanların hepsi yalancıdır ama insanların hepsi katil değildir. Bu yalanı küçük bir günah yapmaz aslında insanların ne kadar yavşak olduğunu gösterir sadece. insanların çoğu irili ufaklı sürekli yalan söylüyor ama insanların çoğu insan öldüremiyor işte. Çünkü adam öldürmek geride iz bırakır yalan ise bunun yanında çok daha az risklidir. insanlar bu yüzden bu kadar zor adam öldürürken bu kadar kolay yalan söyler. Bütün mesele diğer insanlar katili görebilirken, yalan söyleyeni her zaman göremezler. Bu durumda insanların katil olmaması demek onları erdemli yapmıyor haliyle. Yine söyleyeyim. Bizler eşref-i mahlukat falan değiliz. Böyle uzun gecelerde burnuma kokumuz çalınıyor hep. Bizler iğrenç yaratıklarız. Yemin ediyorum böyleyiz, çok ama çok azımız gerçekten iyi olmayı hak ediyor hepimiz alçak insanlarız. Söylemeye utanıyoruz sadece o kadar. Ne kadar adi insanlar olduğumuzu kendimiz bile biliyoruz aslında ama dillendirdiğimizde insanların bir kısmı sizden uzaklaşıyor, bir kısmı ciddiye almıyor, bir kısmı da mütevazilik yaptığımızı zannediyor. Bir de yalanın imkansızları gerçeğe dönüştürdüğü küçük bir an var işte. Bizi çeken bir tarafı da sanırım bu. Büyük günah olarak görülmesine hak vermeme sebep olan kısmı da bu zaten. Yalan söylemek masallardaki sihirli değnek gibidir işte. Bir parmak şıklatmakla eşdeğerdir. Tamam belki gerçek değildir, belki geçicidir ama böyle bir etkisi vardır işte. Tıpkı geçici olarak keyif veren kimyasallar gibi. Bir takım elbiseyi üzerine geçirip, bir baloya girmeyi başarırsan eğer, yalan söylemek parmak şıklatmak gibidir. Bir lafınla büyük bir markanın ceo'su olabilirsin eğer istersen. O balo bitene kadar bu gerçekliği yaşayabilirsin eğer istersen. Bir lafınla haksız yoldan tüm hayallerini yaşayabilirsin istersen. Bir lafınla insanlara bir kader çizebilirsin istersen, tıpkı tanrı gibi... Yalan söylemek büyük bir günahtır. Çünkü çok kolay ve çok etkili bir silahtır. Ama yalancı birisi olmak... Bir yalandan çok daha fazlasıdır. Yorucudur, süreklidir, ve etkendir. Bir laf vardır hani? Söz ağızdan çıkana kadar senin esirindir, çıktıktan sonra sen onun esirisindir. Tam olarak yalan söylemek üzerine söylenmiş olmalı bu cümle mükemmel uyumlu oluyor çünkü. Yalan söylemek anlık bir avantaj gibi görünse de Yalancı birisi olmak; o yalanın esiri olmayı baştan kabul etmek gibidir. Şeytanla sevr anlaşmasını imzalamak gibidir. Ömür boyunca bir yalan uğruna esareti yaşamak gibidir... Son olarak şu şarkıyı buraya kadar okuyan olursa, her hangi bir kişi. ona armağan etmek istiyorum: Tek başınasın!
    1hepsi yalansa okumayayim - esub 25.04.2017 02:14:16 |#3248464
    0bu ne kadar güzel bi yazı yüreğine sağlık 🎈 - saanneeeee 25.04.2017 02:18:12 |#3249378
    0o adam benim... - sozlukteki hata 25.04.2017 02:20:53 |#3249499
    butun yorumlari goster (10)
    ... diğer entiriler ...