bugün
yenile

    hadisleri reddeden müslümanlar

    16
    +
    -entiri.verilen_downvote
    Bu konu çok önemli. En az Alah'ın varlığı kadar, en az bir dine inanmak kadar önemli bir konu. Biraz uzun bir yazı olabilir ama kesinlikle hadisler hakkında yeterli bir yazı olmayacaktır. Unutmayın bu konu, "Kuran'da namazın nasıl kılınacağı yazmaz öyleyse hadislere ihtiyaç var" denilecek kadar basit bir konu değil. "Hadi o zaman bana kurandan namazın nasıl kılınacağını göster." denilecek kadar basit bir konu değil. Ayrıca bu yazıyı en çok hadisleri kabul edenler, hadisleri reddedenleri mezhepsiz dinsiz diye nitelendirecek kadar ileri gidenler, genel olarak hadislere iman eden müslüman kardeşlerin okumasını istiyorum. Evet siz, lütfen okuyunuz bunu. Öncelikle şunu söylemeliyim 2 farklı güruh var ve bence ikisi de son derece içi boş ama tehlikeli gruplar. Birincisi bu hadisleri koşulsuz kabul edenler ve hadis inkarcılığına haddinden fazla muhalefet edenler ve bir diğeri de hadisleri hızlıca yok sayan bu konu hakkında yani kuranın işlevselliği hakkında yeterli donanıma sahip olmadan altını doldurmadan "bana kuran yeter" diyebilenler. Bu iki grubun da yaptığı fanatiklik ve kutuplaştırma işinden fazlası değil emin olun. Müslüman akil davranmalı sözlerinin altını doldurabilmeli ve liyakat sahibi olmalıdır. Kuran bölünmeyi ve müslümanların fırkalara bölünüp birbirlerini düşman edinmesini yasaklar. Eğer samimiysek insanları dinlemeli, uzlaşmalı ve bir olmalıyız. Kuran yeter diyenler de diğerleri de şiddetle birbirini tekfir ederek bu dine en büyük zararları veriyorlar. Ben bu konu hakkında bir kaç şey söyleyip görüşümü belirteceğim. Dileyen üzerine düşeni alır. Kimseye müşrik, putperest deme hadsizliğini yapmam, yapmamalıyım. Ama gel gör ki ben de bu konuda çok saldırı alıyorum, garip garip ithamlar işitiyorum. Dinim adına bir çok cepheden insanla muhatap oluyorum ve çoğu zaman cidden zihnim yorgun düşüyor. Öncelikle ben dinim adına mesul olduğum şeyin sadece kuran olduğunun farkındayım ve bu zaten kuran ayetiyle de sabittir aslında. (Zuhruf/44) Ama dedim ya mesele bu kadar basit değil o nedenle bir örnek üzerinden düşünülmesi taraftarıyım ben. Ve bu "düşünme" olayına dikkatinizi çekerim aklınızın bir köşesinde bulunsun bu fiil. Şimdi hadisler dinin kaynağı mıdır, ihtiyacımız var mıdır, iman edilmeli midir konusuna girmek gerek elbette. Ancak kuranla örtüştüğü iddia edilen kuranı açıklayan ya da işte ibadetleri detaylandıran hadisleri bir kenarda tutuyorum bu yazıda. Çünkü bu hadislerin de dini bir kaynak olmadığını düşündüğüm gibi bu kutuplaşmış iki taraf için de temelde sorun teşkil etmeyen hadisler bunlar. Zaten ehli hadis güruhunun şiddetle müdafaa ettiği hadisler bunlar değil onların savunduğu hadisler daha çok kurana aykırı olan, kuranla çelişen, kuran dışında hüküm veren ama sahih denilen hadisler. Hatta bu konuda yazılmış bir doktora tezi var kitap listemde ve muhtemelen o kitaba asla sıra gelmeyecek ama eklemişim yine de. ismi "Hz. Peygamberin Kuran dışındaki hükümleri"ydi. Şimdi ehli hadis müslümanların en önemli argümanı Hz. Muhammed'e kuran dışında da vahiyler verildiğiydi. Çünkü kurana baktığımızda bazı şeyler çok nettir. Hükümler nettir. Bunun dışında olup bir de senedi falan sahih olan hadisler olduğu için savunma; peygamberin bu konularda kurandan ayrı vahiy aldığıdır. Ya bu o kadar içi boş bir iddia, o kadar sallantıda bir iddiadır ki anlatamam. Dine ne denli zarar verdiğini, Allah'a hakaretler içerdiğini anlatmak isterdim bu yazıda ama bu yazının konusunu başka bir örnekle anlatmak istediğim için girmiyorum. Neyse hadi diyelim ki gerçekten Kuran dışında Allah peygambere vahiy göndermiş olsun. Unutmayalım ki bu kuran dışı vahiy konusunda kurandan izler bulabiliriz bu konuda kesin konuşmak istemiyorum elbette olabilir ancak ben din adına yükümlülüklerin kuranda olduğu iddiasındayım gerisini bilemem tabii. Pekala Allah Kuran dışında gerçekten peygamberimize vahiyde bulunmuş olabilir. Ancak bu neyi değiştirirdi ki? Ya da bu vahiyler nasıl vahiyler olabilirdi ki? işte dananın kuyruğu burada kopuyor. Peygambere kuranın eki olarak gelen vahiyler "yeni haram helaller yeni hükümlülükler koyuyor. Ekliyor çıkarıyor, nesh ediyor falan." Bu arada saldırıdan bahsediyorduk. Bahsettiğim saldırı şöyle: Sahih olduğu ileri sürülen bir hadis anında yüzüme çarpılıyor. "Koltuğuna kurulup, "Allah, Kurandakilerden başka hiç bir şeyi yasaklamadı diyen bilsin ki Allah'u Teala'ya yemin ederek söylüyorum ki, ben de bazı şeyleri emrettim, bazı şeyleri de yasakladım. Bunların miktarı kuran kadar veya sayıca fazladır." (Tirmizi) Ayrıca bu minvalde kuran kadar ya da kurandan fazla haram helal hüküm koyulduğuna dair hadis diğer kitaplarda da çoktur. Bu hadise inanan beni direkt zaten sapık ilan ediyor maalesef. Peki madem varsayımdan gidiyoruz, diyelim ki bu hadis de doğru olsun ve Allah kurandan başka haram helaller de koymuş olsun ve bunları da peygambere bildirmiş olsun. Nedir bu haram ve helaller? Biz yiyecekler üzerinden devam edelim bu konuya. Önce şunu söylemeliyim ki ben hadis külliyatından şu şekilde faydalanıyorum. Hadisler benim kuranın Allah kelamı olduğuna inanmamı da sağlıyor. o dönemde bir insan bir şeyler yazınca hadis külliyatındaki gibi yazıyormuş. Kuran ise bu literatüre açık ara fark atarak kendi tutarlılığını ve Allah kelamı olduğunu adeta bana ispatlıyor. 7. yüzyıl birikimi ve becerisini kuranla kıyaslamak müthiş bir farkındalık yaratıyor bunu kullanmanızı tavsiye ederim. Kuranda yiyecek olarak haram olan şeyler içkinin dışında 4 tanedir. Leş, kan, domuz eti ve allahtan başkası adına kesilmiş hayvan. Ayrıca helal olan şeyler olarak da bunların dışında olması ve "temiz" olması gereklidir. Bu kadar! Ama hadislerde iş böyle değildir. Ve başka haramlar da vardır. Dikkat edin başka "haram" olan şeylerden bahsediyorum. Yani peygamberin keyfi olarak hoşlanmadığı, dönemsel tavsiyeleri ya da ictihadları değil direkt haramları. Yani "Allah'ın emirleri." Bunun ağırlığını anlayabiliyoruz değil mi? Allah maide suresinde bir dinden bahsediyor ve o dinin tamamlandığından bahsediyor. Dinizi tamamladım diyor. Din şayet kuran ve sünnet ile tamamlanıyor ise nedir bu dinin geri kalanı olan haram yiyecekler? Bu konuda size bir site önereceğim. islamda mezhepler. Adam gerçekten büyük bir özveriyle hazırlamış bu siteyi ve bazı hükümler için yok artık bu da doğru değil dediğim şeyler için fıkıh kitaplarını karıştırdığım ve doğru olduğunu gördüğüm şeyler var. Yani adam kaynaklarını da belirterek mezhepleri anlatmış. Haram yiyecekler ve mezhepler için o sitenin linkini veriyorum sonra incelersiniz. Mezheplerde haram yiyecekler Şimdi mezhep imamlarına büyük saygı duyuyorum yazdıkları eserlere ve islama katkılarına bakınca dudağım uçukluyor açıkçası. Ancak anladığımız kesin olan bir şey var ki haram olan yiyecekler belirlemiş her mezhep imamı. Ve bu konuda kesinlikle keyfi bir tavır almamışlar. Verdikleri her hükmün delilini sunmuşlar ve bu deliller büyük oranda hadislerden oluşturulmuş. Ama bir şey var: Hangi mezhebe bakarsak bakalım onlarca helal ve haram var. Ve bütün mezhepler bu haram ve helal olan yiyeceklerde fikir birliği oluşturamamış. Düşünebiliyor musunuz? Allah haram yiyecekler konusunda bir sınır çizmiş ama o sınırın tam olarak ne olduğunu bilen kimse yok. Burada sünni ekoller 4 hak mezhepteki ayrılıkları ve allah katında bir doğru olmasının sıkıntısını şöyle çözüyorlar: Allah onları affedecektir. Mesul değiliz. Bu konuya yazının sonunda değineceğim. Allah'ın murat ettiği sınırlar gerçekten kuran+hadis şeklindeyse eğer kesin olan bir şey var ki Allah'ın murat ettiği sınırların ne olduğunu müslümanlar olarak bizler bilmiyoruz. Hadisleri ele aldığımız zaman deniz ürünlerinden bir kısmı haram kabul edilirken başka bir hadis fıkıh ekolüne göre deniz ürünleri tümden helaldir. Tavşan eti hem helal hem haram olabilir. Çekirge hem helal hem haram olabilir, Kuran dışında güvenilir denilen hadislere ve hak denilen mezhep ekollerine başvurduğumuz zaman elde ettiğimiz tek doğru şey var o da çelişkinin gün gibi ortada olduğudur. Eğer peygamber bir konu hakkında bir hüküm vermişse bu hüküm hem A hem B şeklinde olamaz. Basit çelişmezlik ilkesi. Bu durumda zaten sahih dediğimiz hadisler ve hak dediğimiz mezheplerden en az bir tanesi belki de hepsi sadece bu konu üzerinden bile kesin olarak ya-nı-lı-yor-lar. imam Şafii ve imam-ı azam hükümlerinde ayrışıyorlar. ikisi de saygıyı hak eden büyük alimler ama mantık gereği en az bir tanesi kesin olarak yanlış yapmıştır. Mantık gereği en az birisinin delil dediği hadisler uydurmadır. Kaynaklara göre imam Buhari imam-ı Azam'dan nefret eder ona hakaret eder. Ayrıca ondan hiç rivayet kabul etmediği de söylenir(Bu konuda pek malumatım yok teyit etmedim) Burada ehli hadisin tek kurtuluşu az önce söylediğim gibi doğrusunu Allah bilir biz sorumlu değiliz demesidir. Bundan başka açıklama yok. Ancak kuranda kesinlikle var! Kuran'ın tekrarlardan oluşmasını kimileri eleştirir ama ben bu durumları farkettikçe bu tekrarların neredeyse az bile olduğunu düşünüyorum. Çünkü anlamıyoruz. Mesela haram ve helal farklılıklarından en azından bir ekolde uydurma haram rivayetler olduğunu anlıyoruz. Bunu insanlar yapmışlar bu kesindir. işte burada şu ayet çok anlam kazanıyor: "Kendi dillerinizin yakıştırdığı yalanlarla 'Şu helâl, bu haram' diyerek Allah adına yalan uydurmayın. Çünkü Allah adına yalan uyduranlar iflâh olmazlar. (Nahl/116) Hadis uydurmaların kuranın ilahiliğini ispat etme meselesine bir örnektir resmen. Gelişi güzel Allah adına konuşmayın denildikçe konuşmuş insanlar. Allah bunu elbette ön görüyordu ki kendiniz haramlaştırmayın minvalinde daha çok ayet vardır. Hatta bu konuda "peygambere bile" uyarı vardır. Peygambere yiyecekler konusunda ayrıca vahiy geldiyse eğer, 1. sıkıntı budur işte. Allah'ın verdiği hüküm kesin olarak bize ulaşamıştır demektir. Bu din adına çok büyük bir sorundur zaten. Kuranda bunun olamayacağına dair deliller elbette bulunabilir. Hadi diyelim ki böyle bir sıkıntı var ve Allah'ın haram sınırlarını biz kesin olarak bilemiyoruz bize bu konuda bir netlik ulaşmamış olsun. Gerçekten de Allah peygambere kuranda sayılan haramlar dışında haramlar söylemiş olsun. Bir şey söyleyeyim mi bu mümkün değil! Şimdi vereceğim ayetle beraber kuranda peygamber hadisleri "de ki" kalıbıyla neden girmiştir anlayabiliyoruz. Peygamberin ağzından söylenen sözleri Allah ayetleştirerek bu konuda ki tartışmaları kesin olarak kapatıyor aslında. "De ki: “Bana vahyolunanda, yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak; leş, veya akıtılmış kan, yahut domuz eti -ki bu gerçekten pistir- yahut Allah’tan başkası adına kesilmiş bir hayvan müstesna. Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir)” Çünkü Rabbin çok bağışlayandır, merhamet edendir. (Enam 6:145)" Allah bu ayette peygambere söyletmek yerine kendi söylemi olarak 4 haramı saysaydı eğer şunu diyebilirdik; Allah kuranda 4 haramı kendisi saymıştır ayrıca resule uyun ayetleriyle de diğer haramları resul ile aktarmıştır denilebilirdi. Peygamberi konuşturararak öncelikle bu ihtimalin önüne geçiliyor. Ayrıca ayette kelimei şehadette olduğu gibi "la" ilavesiyle olumsuzluk ifadesi kullanılıyor. Bunlardan başka haram yoktur deniliyor. Ayrıca ayette peygamber kitapta bulamıyorum demiyor. Eğer öyle denilseydi kitapta yok ama peygambere yapılan diğer vahiylerde haramlar var denilebilirdi. Ancak Allah ayette peygamberine "bana vahyolunanlarda" şeklinde genelleyici bir ifade ile peygambere bildirilen tüm bildirgelerde bundan başka haram yoktur deniliyor. Yani başta söylediğim ihtimaldeki gibi peygambere kuran dışı bir vahiy gelse bile bu vahiyler arasında yiyecek haramlarının olmadığını ayet resmen bağırıyor. Bak konuya dair bu kadar evrensel ve bugün hala geçerliliğini koruyan bir uyarı olmazdı heralde kuranın şu ifadesi ve yaşadıklarım gördüklerim resmen kuranın ilahi bir metin olduğunu ispatlar nitelikte: (son cümle beni benden alıyor. çoğunuz bilmeden keyfi olarak saptırıyorsunuz) "Size ne oluyor da Allah’ın adı anılarak kesilenlerden yemiyorsunuz? Halbuki O size, mecbur kalmanızın dışında haram olan şeyleri genişce açıklamıştır. Doğrusu birçokları bilmeden keyiflerine uyarak insanları doğru yoldan saptırıyorlar. Muhakkak ki, Rabbin, sınırı aşanları çok iyi bilir. (Enam 6:119)" Sadece 4 haram yiyecek olduğunu bağıra bağıra söyleyen altını çizen ve tekrar eden daha bir kaç ayet daha var. Neden tekrar ediliyor ki diyemiyorum çünkü insanlarımız kabul edemiyor bunu. (Bakara/173- Maide/1-3 Hac/30) Neyse böyle işte. Bu durumda hadisleri kabul edeceksek bile hangi hadisleri kabul edeceksiniz? Kütübü sittede bulunan hadislerde Allah'ın çizdiği sınırlardaki muğlaklığın götürdüğü felaketi göre göre hadisleri nasıl içselleştirmemi bekliyorsunuz ki benden? Bir din koyduğu sınırları bile net olarak belirleyemezken haram helal gibi kritik hükümlerde bile net bir sonuç veremezken o dinin ilahiliğinden, kutsallığından nasıl bahsedebiliriz ki? Hadisleri kabul edenler sanıyorlar ki bir konuda başvurdukları şey sadece Allah'ın elçisinin hükmüdür. Buna gerçekten inanıyorlar. Halbuki başvurulan şey kuran dışında şurdan burdan derlenen başka bir kaynaktır. Ve kuran'ın bunu nasıl da öngördüğü ve şeytanın bu hileyi 1400 yıldır nasıl da ısrarla uyguladığına bir örnek gösterelim. Öyle ki bu duruma maruz kalan bizzat dinin peygamberidir ve o peygamber ne yapmış inceleyelim. Lütfen dikkatle okuyun. Araf suresinden bir bölüm. 201 - Allah'tan korkanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese iliştiği zaman, durup düşünürler de derhal kendi basiretlerine sahib olurlar. 202 - Şeytanların kardeşlerine gelince, onlar öbürlerini sapıklığa sürüklerler, sonra da yakalarını bırakmazlar. 203 - Onlara (arzularına göre) bir âyet getirmediğin zaman, "derleyip toplasaydın" ya derler, sen de de ki; ben ancak Rabbimden bana ne vahyolunuyorsa ona uyarım, işte bütünüyle bu Kur'ân, Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözünü açacak beyanlardır), iman eden bir kavim için hidayettir, rahmettir. Bu ayet bugün aynen yaşanıyor. Peygamberin başına gelen şey aynen yaşanıyor. Dinin haram kıldıkları sadece 4 tanedir dediğin zaman. Şeytani vesvese şunu söylüyor adeta: Şurdan burdan derleseydin ya? Neresi bu derlenen toplanan yer? Hadis külliyatı. Az önce çelişkili olduğunu kesin olarak anladığımız literatürden derleme yapılması isteniyor. Burada yakışan durum resulün sünneti olan durum ayette denildiği gibi Allah'ın vahyine sarılmaktır. Ya bak din adına malumatların sadece ama sadece kuranla sınırlandırıldığını anlamak için son bir ayet daha vereceğim. inanılmaz çarpıcı gelmişti bana. "Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kur'an indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafûr'dur, Halîm'dir. (maide/101)" Muazzamdır. Kuran indirilirken sorarsanız size açıklanır derken neyi kastediyor sizce? Vahiy akışı varken sorulan mesele bizzat kurana işlenir de ondan işte. Allah açıkça defalarca zikrettiği şeyi yineliyor. Kuran inerken açıklanan şeyler yani kurandaki şeyler sizden sorulacaktır ancak kuranda yoksa(açıklanmamışsa) Allah onları affetmiştir. Bundan daha açık nasıl anlatılabilirdi inanın bilmiyorum ben artık. Daha ne demesi gerekirdi bilemiyorum. Ayrıca fark ettiyseniz dönem insanı her dönem olduğu gibi ayrıntılı şeyleri sürekli sormaktadır. Allah bunu yapmaları gerektiğini de söyler. Ama insan 1400 yıldır yapmaya devam ediyor maalesef. Ayrıca kuran bu şekilde bazı meselerin önüne çok açık şekilde set çekmiştir. Kuranı anlayan ve güvenen insanların meseleyi çözmesi için bir yöntem çizmiştir. Hayran kalmamak elde değil bir çok meselede kuran bunu çok güzel yapmış ve iman edenlere bir fikir vermiştir. Mesela kıyamet alametleriyle alakalı rivayetler ve ayetlerde de bu metot ve anlayışı çizen ayetler vardır iman edenlere yol yöntem gösterebilecek ayetler. Neyse girmeyeyim oraya artık. Son olarak bir şeyler söylemek istiyorum. Madem mezhepler, rivayetler şüpheli neye güveneceğiz? Ya da o kadar alimin göremediğini biz nasıl göreceğiz. iyisi mi bizler alimlerin ilmine ferasetine güvenelim ve dini onlara bırakalım deniyor genelde. Hani yukarda da bahsettiğim gibi. Çelişki kesin var ama biz alimlerden iyi mi bileceğiz karışmayalım Allah bunları affedecektir argümanı. Hayır kardeşim hayır. Allah kesinlikle senin kolayca bir alime mürşide emanet ettiğin dinin hesabını soracaktır. Bundan zerre şüphem yok. Bu kadar sorgulamayı ve akletmeyi öğütleyen bir kitap bilgisizce biz alimlerden iyi mi bileceğiz deyip kenara çekilen kişiden hesabını soracaktır. Bak Allah aşkına şu vereceğim 2 ayeti her cümlesini her kelimesini sindire sindire oku! Özellikle ikinci ayet inanılmaz derecede kafa açıcı ifadelerle doludur. 37 - Allah'a karşı yalan uyduran yahut âyetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Onlara Kitap'tan nasipleri erişir. Canlarını alacak elçilerimiz gelince onlara: "Allah'tan başka taptıklarınız nerede?" derler. Onlar: "O taptıklarımız bizden sapıp ayrıldılar." derler. Böylece kendilerinin kâfir olduklarına bizzat şahitlik ederler. 38 - Allah onlara: "Sizden önce geçmiş cin ve insan topluluklarıyla beraber cehennem ateşine girin!" der. Cehenneme giren her ümmet kendi din kardeşine lanet eder. Nihayet hepsi oraya toplandığında, sonrakiler öncekiler hakkında derler ki: "Rabbimiz ! işte şunlar bizi doğru yoldan saptırdı. Onlara cehennem ateşinden kat kat azab ver". Allah der ki: "Herkesin azabı kat kattır, fakat siz bilemezsiniz". (Araf suresi) işte bunlar bizi saptırdı diye yakınanlar da saptıranlar da aynı cehennemdedirler! Ayrıca Nahl suresi 25. ayette de ilimsizlikleri yüzünden insanları saptıran kişilerden de bahsedilir. Ancak bilgisizlikten ötürü sapmanın bir mazareti yoktur. Elbette bilenle bilmeyen asla bir tutulmayacaktır. Ve unutmayın ki Allah kesinlikle çabaya bakar. Ben hayatımın sonuna kadar belki de imam-ı azam'ın ilminin binde birine bile sahip olamayacağım. Asla onun kadar donanımlı olmayacağım. Ama sırf ondan daha az birikimliyim diye de gözümün gördüğüne sırf ismi imam-ı azam diye sırt çeviremem. Bu riyakarlıktır, bu münafıklık bile olabilir. Görüyorum, aksaklığı görüyorum ama bunu dillendirmeye korktuğum gün inanmadığım şeye inandığımı söylemiş olurum Allah kesinlikle bunu yemez. Necm suresi: 38- Ki hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez. 39 - Doğrusu insana çalışmasından başka bir şey yoktur. 40 - Ve çalışması da yakında görülecektir. 41 - Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir. 42 - Ve şüphesiz en son varış, Rabbinedir. Seni saptıranlar saptırdıklarından dolayı ceza alacaklardır ancak sen saptığının faturasını asla o saptıranlara kesemeyeceksin. Mahşerde Allah'a ortak koştuklarının hesabını o kitapları yazana yıkamayacaksın. Ben bilmiyordum bütün suç o kitapların demen fayda vermeyecektir. Ancak çabalarsan, samimi bir şekilde elinden geleni sonucu ne olursa olsun yaparsan işte o zaman o muhakkak karşılık görecektir. Son varış rabbimizedir ve o asla sonuca bakmaz. Samimi bir gayrete bakar. Düşünmek gerek! SAdece ve sadece düşünmek gerek. Kimseyi tekfir etmeden, kimseye küfretmeden, sapık ilan etmeden neye neden inandığımızı idrak etmek gerek. Zira bu dünya bunun için var. Herkesin "kendi" yolculuğunu kendi başına tamamlaması için var. Unutmayın hepimiz bu dünyada tek başımızayız. Tek başımıza yürüyoruz. Yapayalnızız. Mahşerde de hesabı tek başınıza vereceksiniz! En azından ben bunun bilincindeyim. inanç yolculuğunda tek başıma olduğumun ve ne yapıyorsam kendimin hesap vereceğimin farkındayım. Kimseye güvenmenin bir faydasının olmadığının farkındayım. Yapayalnızım. Bütün mesele bu. Ve Allah mahşerde seslenir: ...Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi?... (Fatır/37) Selam ve sevgiler... Not: yazıyı yazdım silindi baştan yazdım bu sefer de iki kat uzun oldu yazı alsdjlaskd Edit: Din adamlarının hükümlerini "koşulsuz" kabul etme yöntemi kuranda ayrıntılı olarak işlenmiş olan ruhbanlık mantığının islami tezahüründen farksızdır. Bu konuda tevbe 31'e bakabilirsiniz ayrıca. islamda din sınıfı yoktur. Bilen ve bilmeyen vardır ve üstünlük takvadadır. Hakem de sadece Allah'tır.
    4gözlerimin ameliyatı için parayı senden talep ediyorum - babamvaramayok 24.03.2017 01:25:59 |#2913995
    2okudum+ - mrniceguy 24.03.2017 01:35:45 |#2917814
    1valla başka entry gerek kalmamış çok güzel anlatmıssınız +++++ - deryalideniz 24.03.2017 15:06:26 |#2775474
    ... diğer entiriler ...