bugün
yenile

    faydalı bilgiler

    8
    +
    -entiri.verilen_downvote
    (bkz: kitaptaki islam yaşanan islam) gelenek: ölünün arkasından yasin okumak. gerçek: "kuran, di̇ri̇ olani uyarsın ve gerçeği örten nankörler/inkârcılar aleyhine söz hak olsun diye indirilmiştir." az önce ölülerin arkasından okunan yasin suresinin 70. ayetini okudunuz. gelenek: ölünün 40. gününde mevlid töreni yapmak. gerçek: şamanizmden kalma bir adet (tıpkı gidenin arkasından su dökmek, nazar boncuğu kullanmak gibi eski bir türk adeti) gelenek: sünnet olmak. gerçek: bilinen tarihte antik mısır'dan yahudilere aynen geçen ve cinsellikten az zevk alınması için yapılan asketik (çileci) bir uygulamadır. hatta kimi toplumlarda yapılan kadın sünnetinde de kadının zevk almasını iyice önlemek için özellikle "klitoris" bölgesi alınır. kuran'da sünnet olmak yoktur, iması bile geçmez. yani boş yere kestirdik beyler ve sırf bu yüzden cinsel organımız sünnetsiz birininkine göre daha duyarsız hale geldiği için cinsellikten daha az zevk alıyoruz. sanırsın peygamber, ebu bekir, ömer, yaşını başını almış sahabe o kadar zorluğun içinde işi gücü bırakıp sünnet oluyordu, he tamam. (gerçi peygamberimize doğuştan sünnetli diyorlar, malum, hadislere göre ayşe validemiz haşa peygamberimizin yatak odasıyla ilgili tüm detayları millete anlatıyor). i̇stisnai olarak bazı erkeklerde sağlık açısından sünnet yapılması gerekli olabiliyor olsa da, bu dini bir emir değildir. tıpkı bademciklerin alınması gibi. dövme yaptırmaya "allah'ın yaratışını değiştirmek" diyen diyanet'in, sünnet gibi geri dönüşü olmayan bir şeyi tasdik etmesi ise hem bir çelişkiler yumağıdır, hem de bir müslümanın kendisini allah'tan başka hiçbir kişi ve kuruma teslim etmemesi gerektiğinin kanlı canlı ispatıdır. gelenek: peygamberden şefaat istemek. gerçek: allah'ın, peygamberimize toplumuna söylemesi için vahyettiği sözler: "de ki: 'doğrusu ben, sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar sağlayabilirim.'" (cin 21) gelenek: evliyalardan şefaat istemek gerçek: bir önceki ayetle bu ayet arasındaki paralelliğe dikkat: "allah'ın yanında bir de kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar: 'bunlar bizim allah katındaki şefaatçılarımızdır.'" (yunus 18'den) gelenek: bir insan allah'tan daha adil ve daha kudretli olabilirmişçesine, bir kişinin bir kişiyi cehennemden kurtarabileceğine, yani ona şefaat edebileceğine inanmak. gerçek: "şefaat, tümden ve sadece allah'ındır." (zümer 41'den) "günahları allah’tan başka kim affeder?" (ali i̇mran 135'ten) bunun dışında insanların, meleklerin ya da kulların yapabileceği "şefaat", sadece "tanıklık" manasında kullanılır. tıpkı i̇sra suresinde sabah namazının tanıklarca (muhtemelen melekler) izlendiğinin belirtilmesi gibi. gelenek: evliyalardan medet ummak, türbelere gidip ölen "mübarek" kişiyi allah ile araya aracı kılarak duaların gerçekleşeceğini zannetmek (torpili ve dalkavukluğu dine bile sokmuş vaziyetteler). gerçek: kuran bunu yasaklayan ayetlerle doludur, hepsini koymaya kalksam yazı iyice uzayacak. anlayana sivri sinek saz misali bir delil de yeter: "onların allah'tan başka kendilerine yardım edecek velileri yoktur. allah'ın saptırdığı kimse için artık hiçbir yol yoktur." (şura 46) gelenek: şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır. gerçek: "kâfirler hoşlanmasa da siz, dini yalnız o'na özgüleyerek, allah'a dua edin!" (mümin 14) gelenek: biz şeyhlere, velilere, evliyalara tapmıyoruz, kulluk etmiyoruz. onlar bizim için yol gösterici. gerçek: o insanlardan medet ummanız, ağızlarından çıkan her sözü kural bellemeniz, kendinizi onlara teslim etmenizin adı "kulluk" ve "tapınmak"tır zaten. şirk koşmanız için çok tanrılı mitolojik bir dine mensup olmanız şart değildir. bu ayet size tapınmanın ve kulluğun ne olduğunu iyice açıklayacaktır: "gözünüzü açıp kendinize gelin! arı-duru din yalnız ve yalnız allah'ındır! o'nun yanında birilerini daha veliler edinerek, "biz onlara, bizi allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. şu bir gerçek ki, allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz." (zümer 3) gelenek: veli, şeyh, evliya, gavs gibi kişiler ruhani özelliklere sahiptir. gerçek: kuran'da nebilerin sonuncusu olan muhammed'den sonra kimsenin böyle bir özelliğe sahip olabileceği belirtilmediği gibi allah; hristiyan ve yahudileri bu yüzden eleştirir: "allah'ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. meryem oğlu mesih'i de öyle. oysa kendilerine, tek olan allah'tan başkasına ibadet/kulluk etmemeleri emredilmişti. i̇lah yok o tek allah'tan başka. onların ortak koştuklarından arınmıştır o." (tevbe 31). i̇stisnalar dışında herhalde hiçbir papaz ya da haham çıkıp da "ben allah'ım" demiyordu ve hristiyanlar, yahudiler de onlara tanrı demiyorlardı. oysa kendilerini o ruhban sınıfına teslim etmeleri; onları rab edinmek, onlara kul olmak ve allah'a şirk (ortak) koşmaktır. günümüzde kullandığımız şirket (ortaklık) kelimesi de arapça'daki "şirk"ten gelir ve allah'ın ortağı yoktur. gelenek: peygamber de kural koyabilir, haram ve helal belirleyebilir, bak bu ayette öyle diyor: "kendilerine kitap verilenlerden allah’a ve âhiret gününe iman etmeyen, allah’ın ve resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.” (tevbe, 9/29) gerçek: kuran a+b+c şeklinde bütünsel okunan bir kitaptır. allah dışında hiçbir varlık (peygamber, melek, vs) dine kural koyamaz. "hüküm yalnız o'nundur." (enam 62'den). "sana vahyedilene uy ve allah hüküm verinceye kadar sabret. o, hâkimlerin en hayırlısıdır." (yunus 109) "de ki: 'ben sadece rabbimden bana vahyedilene uyuyorum.'" (araf 203'ten) resul, kelime manasıyla birebir olarak "elçi" demektir. elçi, belirli bir makamın sözlerini ileten, onu temsil eden kimsedir. nasıl ki bir osmanlı elçisi, bizans kralına kendi sözlerini değil de padişahın sözlerini iletiyorsa, allah'ın elçisi yani resulullah da allah'ın sözlerini, emir ve yasaklarını ileten kimsedir. gelenek: mezhepler haktır. gerçek: "dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. onların işi allah'a kalmıştır. allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir." (enam 159) "sizin için, dinden, nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, i̇brahim'e, mûsa'ya ve i̇sa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: "dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!" onları çağırdığın bu tutum, şirke bulaşanlara çok ağır gelmiştir. allah, dilediğini kendisi için seçer ve hakka yönelenleri kendisine iletir." (şura 13) bu ayetlerde allah'ın "sen" diye hitap ettiği kişi son peygamberimiz muhammed'dir. mezheplere inanıp muhammed peygamberimizle hiçbir ilişiği olmayan kimselerden olmak elbette sizin seçiminiz... i̇slam'da mezheplere bölünmek yoktur, hatta yasaklanmıştır. mezhepleri yasaklayan diğer ayetler için bkz: şura 14, rum 32, ali i̇mran 103-105, tevbe 107. gelenek: mezhepler sadece işleri kolaylaştıran yorumlardır. gerçek: mezhepler namazda parmaklarının arasının kaç karış veya kaç parmak aralık olması gerektiğinden tut da, suyu kaç yudumda içmen gerektiğine kadar kuran'da yer almayan, tamamen kişiye bırakılmış konuları didik didik deşen ve dini zorlaştıran uygulamalarla doludur. bunun yanı sıra ve daha da tehlikelisi, mezheplerin birbirinden farklı helal ve haramları vardır. oysa "bir" olan allah'ın, helalleri de "bir"dir, haramları da "bir"dir. -alıntıdır-
    1alıntı mı bu? bir yerde daha okumuştum sanırım. - defolu adam 20 21.03.2017 00:24:16 |#2862570
    1bu entryi tabela yaptırıp her yere asmak istiyorum. sadece islamiyete olan tepkiye değil, doğru bilinen yanlışlara karşı da. - psikolojisi bozuk 21.03.2017 00:25:34 |#2862638
    0düzeltme yapıldı, gözden kaçmış - guzel ortami bozabilen adam 21.03.2017 00:26:01 |#2862986
    ... diğer entiriler ...