genel olarak siyasal iktidarın devrilmesini anlatan bir terim olsa da toplumsal yaşamdaki büyük değişimler için de kullanılır.
mesela;
sanayi devrimi ya da
harf devrimi gibi. bazı devrimler, toplumların ekonomik sitemlerini, toplumsal yapılarını hatta kültürel değerlerini de kökten değiştirmişlerdir.
eski yunan'da "devrim" kavramına yıkıcı bir anlam yüklenmiştir. orta çağ boyunca da yerleşik inançları (dinler, gelenekler gibi) ve devlet biçimlerini koruma düşüncesi ağır bastığından devrime karşı halk tarafından hep bir tutum takınıldı.
ama 17. yüzyıl sonrası
john milton gibi entelektüel kişiler tarafından, devrimin özde toplumsal gelişmenin önünü açan bir güç olduğu savunuldu. hatta
john locke da aynı görüşü "başkaldırı hakkı" olarak savundu. tabi bütün bunlar etkilerini yavaş yavaş göstermeye başladı;
amerikan iç savaşı veya
fransız devrimi'ni örnek verebilirim.
daha sonra
karl marx ve
friedrich engels gibi düşünürler, son 200 yılda gerçekleşen birçok devrimci eylemin alt yapısını oluşturdu.
vladimir iliç lenin'in 1917 yılında yaptığı
ekim devrimi ve
mao zedong'un 1949 yılında yaptığı
çin devrimi zaten bunun en güzel kanıtı.