bugün
yenile

    barcelona roma ve liverpool ile aynı grupta yer almak

    0
    +
    -entiri.verilen_downvote
    biz galatasaraylılar için unutması zor bir sezonda gerçekleşmiştir. 4 yıl üst üste şampiyon olan ve avrupa'dan kupalar getiren kadrodan neredeyse kimse kalmamıştı ancak lucescu yönetiminde taş gibi top oynayan bir takım yaratmıştık. o başarılardan yadigar kalan ise formanın ağırlığı ve her rakibe karşı maça inançlı çıkma cesaretiydi. grupta ilk 5 maçta 5 beraberlik almıştık ancak bu 5 beraberliğin alınma şekilleri her biri ayrı bir hikayeydi. gruptaki ilk maçta içeride romayla oynadık, ilk yarıda perez'in attığı golle 1-0 öne geçmiştik. maçın 90+3 dakikasıydı yanlış hatırlamıyorsam, mondragon boşa çıkmış ve emerson'un röveşota vari saçma bir golüyle ilk kalp kırıklığımızı yaşamıştık. o maçı eski açıkta izlemiştim, çocuk yaşta zor bir geceydi. 3 puanı elimizden kaçırmıştık son anda. ikinci maç camp nou'da barcelona maçıydı, ilk yarıyı ümit karan ve fluerqin'in golleriyle 2-0 önde kapatmıştık. gece rüya gibi başlamıştı, fakat ikinci yarı dişlek saviola piçinin golleriyle barça 2-2'yi bulmuş, maç da öyle bitmişti. camp nou deplasmanından 1 puan verseler maçtan önce herkesin kabuluydu, ancak 2-0 öne geçip skoru koruyamamak ikinci kalp kırıklığı olmuştu. 3. maç liverpool deplasmanı, anfield. mondragon müthiş bir maç çıkarmıştı, hayatım boyu hatırlayacağım efsane kaleci performanslarından biriydi. liverpool riise, hamann gibi adamlarla uzaktan sürekli bombalamış ama mondi o gün kalede racon kesmişti. 0-0 beraberlikle 3. maçtan da 1 puan alıyorduk. 4. maç bu kez istanbul'da liverpool maçı, ortada giden maçta ikinci yarı sonlarında belki çoğu galatasaraylının adını bile duymadığı radu niculascunun zor pozisyonda attığı kafa golüyle 1-0 öne geçtik. 80 85 civarı emile heskey'in taç atışı sonrası karambolde önünde kalan top sonucu liverpool 1-1'e getirdi ve maç öyle bitti. yine kazandık dediğimiz maçı berabere bitirdik. yine büyük hayal kırıklığı olmuştu. 5. maçta roma deplasmanı, gergin bir atmosfer vardı. ilk yarıyı ümit karan'ın bitiricilik kokan golüyle 1-0 önde kapattık, ikinci yarının 50 küsür dakikalarında romalı piçin birinin golüyle maç 1-1'e bağlanmıştı. bu maçın sonunda baya olaylar çıkmış, italyan polisi coplarla taraftara ve sporcularımıza saldırmıştı. hatta emre aşık'ın başı bir italyan polisi darp ettiği gerekçesiyle belaya girmişti. olayları ateşleyen orospu çocuğu lima adlı futbolcuyu da anmazsam olmaz. son maç ise istanbul'da barcelona maçıydı. kazansak bu efsane gruptan belki lider çıkacaktık, ancak ofsayttan atılan golle 1-0 yenilmiş ve elenmiştik. golü atan barcelona'nın şuanki teknik direktörü luis enrique'ydi. gerçekten efsane bir şampiyonlar ligi sezonuydu, avrupa'nın önde gelen takımlarına kafa tutmuştuk ve bunu kadromuzda fleurqin, bülent akın, perez, victoria, berkant göktan (amk 7 numara berkant forması almıştım), niculescu, batista gibi şuanki ergen galatasaraylıların adını bile bilmediği adamlarla yapmıştık. tabi ki mondragon, hasan şaş, bülent korkmaz, arif, ergün pembe gibi efsane oyuncuların da hakkını vermek gerekir. edit: ikinci liverpool maçında gol sıralarını yanlış yazmışım, düzelttim.
    ... diğer entiriler ...