caddelerin ağrıdığı zamanlar sen yürüdüğün zaman,
kalabalığın acıyan akışında senin geçecek geçecek adımların
burada öpecek öpecek çocuk vitrinlerin, telaşlı camlardan yansımak
bitecek bitecek bir şehri yürümek
bitecek bir şehirde ölmek
bitecek bir şehir seni yiye yiye, sana doyarak.
neden eğildik diyorsun
yaştık.
boynumu neden eğdim diyorsun;
ağlarken boynundan aktı o yaşlar
ıslanmaktan dedim.
ıslanmaktan bu hale getirildin
insanlarla konuşmak:
inanmasan da ayet dinlemenin sana verdiği huzur gibi senin için.
hayaller, olacak olacak
bu devredeki direnç senin sesin.
yıkıksın, telaşlı ve korkma
minibüslerden trafik akışında araba markalarını ezberleyen bir garibanın mahçup yanısın sen.
göğüslerde gezip sayılmayan bir acı.
doktorların çok arayıp bulamadığı röntgenleri çıldırtan bir acı.
neden var ve bir o kadar yoksun
senin yaşayıp yaşayıp olacak olacak umutların
neden kırık aynadan bakmak yüzüne
neden kırık aynadan bakarak bölmek manzarayı
iki katına neden çıkardın göğüs ve omuz
iki katına neden çıktı birden çekilen
sigaralar
otlar
bahar.
bekllleme.
sen neden hayatı her fotoğraflamak istediğinde
çocukların oynadığı mahallelere koşuyorsun
bunu bana çiçeksi bir dille açıkla
hayatın her yanında karşılaşığın zalimliği al ağzına
ve zalimlerden olarak açıkla
bana bunu sinema salonları gibi açıkla.
ölüm türleri
cinayet sebepleri gibi açıkla
katillerden korkularını al dilinin altına
ve katillerden olarak açıkla
neden her eve dönüşünde böyle mahalleler bulamadan
fotoğraflayamadığın bir çocuğu asıyorsun duvara
neden öldürüyorsun kederli bir anne gibi kendini makina bahçelerinde
neden bahçeye yağmur dikmiyorsun
bahçeye yağmur dikebilen makineler icat etmiyorsun neden
böylece çiçekler kurumamak için yağmur beklemezler?
çocukları öldürmeyen silahlar yapılır belki diyorsun öyle mi
insanı vicdanına göre yargılayıp ona göre göğüsten içeri geçip
kalbi duvar yumruklar gibi parçalayabilen akıllı mermiler?
yağmurda hız azaltmayan birbiriyle uyumlu kelebek mermiler
tene yaklaştıkça tırtıllaşan mermiler?
ve böyle mermi girdiğinde tırtıklaşan tenler?
kumral esmer ayırmayan
katil masum tanımayan?
git
git fotoğraflara şimdi
öldürülmüş çocuklardan biri de sensin
farkında değilsin ve olsun
ve inatla olsun
ben seni fotoğraflıyorum hayatım; görmüyorsun.
hadi git fotoğraflara, koş
bilincim açık uyuyacağım mezarımda.
mezarımda bir yağmur gibi
üstümdeki çiçeklere merhaba, aşağıdayım demek için.
gezdikçe bir şehri, insanları izledikçe
hüzünlenmeyeceğim.
sana söz veriyorum.
caddeler ağrıdıkça zıplayacağım kaldırımda.
öpecek öpecek titremek
gözlerinden düşüp saçlarına gitmek isteyen bir gözyaşı damlası
boynunda çıldırmayacak artık
yağmurlar kıskanılmayacak
makinalar ölüm müjdeleyemeyecek
iş kazaları cinayet sayılacak söz veriyorum
kırılan ayna yine de tam gösterecek manzarayı
sana söz
gülümsemenin çıktığı hiçbir fotoğraf delirmeyecek artık.
sana söz mağlup olmayacağız
sevgiyi dilenircesine
mağlup öpmeyeceğiz kimseyi
umutlan
koş çocuklara
hadi git.
hadi git.
yüzüme bakma artık
lütfen siktir git.
gökhan inesi