bugün
yenile

    makber

    3
    +
    -entiri.verilen_downvote
    gönlüm dolu âh u zâr kaldı... ansızın bu mısradaki hüznün tâ yüreğine işlediğini farketti. makber'in en alelade, hatta dil bakımından da pürüzlü olan bu mısraında ne vardı da bu kadar içine işliyordu? yoksa kendisi mi romantik bir ânında idi? şiirlerin ne zaman tesirli oldukları hakkında biraz düşündü. tedâîler kendisini yıldırım hızıyla çok uzaklara sürüklerken beyninde bir noktanın aydınlandığını sezer gibi oldu. insanlar kendi durumlarına uygun bir mısradan, bir beyitten zevk alıyorlar, hüzünleniyorlar, keder duyuyorlardı. ayşe kendi gönlünü yokladı. bu gönül âh u zâr ile doluydu. şu farkla ki hamid, kendi âh u zârını bir fırtına çığlığı halinde dünyaya ve zamanlara fırlatabildiği halde ayşe'nin âh u zârı gönlünün sınırları içinde mahpus kalmaya mahkumdu. kendisini bu kadar duygulandıran da galiba bir dert ortağının olmayışı, hatta derdini işitecek bir yabancının bulunmayışı idi. bunu keşfettikten sonra tekrar kitaba daldı: gönlüm dolu âh u zâr kaldı... bir gönülün âh u zâr ile dolmasının ne demek olduğunu gönlü rahat olanlar anlayamazdı. (bkz: ruh adam)
    ... diğer entiriler ...