bugün
yenile

    oto sanayide yaşadığım ilginç olayları anlatıyorum

    0
    +
    -entiri.verilen_downvote
    ben: dimaria diğer kişiler ifşa olmaması için isimleri değişecek tabiki. sanayinin adı: yine ifşa olmamak için gerçekte var olmayan bi sanayi ismi olarak; beylikdüzü sanayi sitesi dükkanın adı: yine ve yine ifşa olmaması için; erkan oto -- bir sanayi var orda uzakta-- lys sınavından çıkmıştım. babamla buluşmak için belirlediğimiz tabelanın altında babamı bekliyordum. biyoloji sınavı sözel olduğu için erken çıkmıştım. babam arabayla geldi beni aldı. bütük gün izinli olduğunu ve beni sanayide çalışacağım yere çocukluk arkadaşının dükkanına götüreceğini söyledi. tabikide sanayide çalışacağımı biliyordum ama sınavdan hemen sonra nedir amk kaçıyomuyuz tamam çalışıcaz. tamam baba dedim. zaten sınav yüzünden sikici bakışlar atıyordu bana. ne zaman boş bi sokaktan geçsek "aha inip kafamı cama sıkıştıracak iffet 2 olucam" diyordum. sanayiye geldik. dükkanı bulduk. erkan otoydu ismi. arabaların bazı bölümleri yapan bir markanın bayisiydi. ama tek bağlantı noktaları dükkandaki makinalar o markaya aitti. başka bi sikim yoktu. adamın adı timur'du. timur abi babasıyla çok kavga ettiğini babasının onun hayatına sürekli karışmaya çalıştığını söyledi babam. ona bakışlarımla "senin yaptığın ne amk" bakışı atıcaktım ki, o bana "milletin içinde laf atmaya kalkma cama hala yakınsın" bakışı attı. timur abiyle tanıştım. babam ditek konuya girdi, yarın gelsin başlasın o zaman? dedi. hasiktir amk göz göre göre kitledi. babam çok teknik çalışırdı. size istediği herşeyi siz istemeseniz bile rahatlıkla zor kullanmadan yaptırırdı. bizi gözü camda bi gözü bende gidip geliyordu. sınavımın kötü geçmesini onların emeklerin tam karşılığını verememiş olma ihtimalim benim itiraz edebilme mekanizmamı devreden çıkarıyordu. babam küçüklüğümden beri zaman zaman beni döverdi. hak ederdim de döverdi yoksa ne aile içi şiddeti amk. he arada haksız yerede döverdi ama nabıyım amk evin tek erkeğiydim sinirini kız kardeşimden mi çıkarsın. ama hiç ağız burun dalmamıştı. akşam eve gelir televizyonun karşısına ayaklarını uzatırdı. beni yanına çağırırdı. önce suçumun ne olduğu sorardı. suçumu kabul ettikten sonra -ki ben itiraf etmesem bildiği için daha çok sikerdi belamı- bana neden dayak yiyeceğimi ve hak edip hak etmediği sorardı. yani bi nevi babama beni döv derdim amk. en çok kullandığı taktik falakaydı. o günki zevkine göre ya terlik kullanır ya da kemerle girerdi falakaya. ( he haksız yere yediğim dayaklar çok küçük tokatlar vs olurdu falaka gibi bişey varsa çok büyük bok yemişim demektir ) kendi kafasına göre seçerdi falaka aletini. amk alet dedim de neyseki babam zenci değil. aleti seçtikten sonra bana söyler ve getirmemi isterdi. amına koyım birazdan kendini önce falakaya yatır sonra kendi kendini sik diyecek diye düşünmeye başlardım. ne istediyse evdeki tüm terlikleri/kemerleri vs. yığar en acıtmayacak olanı arardım. hepsi de acıtırdı amk. neyse amk yediğim dayaklar gözümün önünde canlanınca bi iç geçirdim. dayaklardan dolayı babama kızgın değildim. hatta onu taktir ediyordum artık. tarihteki büyük padişahların diğer küçük devletlere uyguladığı politalara benziyordu politikası. timur abi, yarın pazar pazartesi gelsin başlasın dedi. mecbur tamam dedim. iş kıyafeti vs konuştuktan sonra parayı konuşmadan çıktık gittik. babama arabada parayı sordum, ben bizim için para önemli değil dedim, dedi. hay amk benim için en önemli şey para ama.
    ... diğer entiriler ...