bugün
yenile

    ölüm

    6
    +
    -entiri.verilen_downvote
    en ciddi ve en gerçek olan. kendisine basit üzüntüler yaratan ve basit hayal kırıklıkları ardında yaşanan hayatlara ayna tutan, tutması gereken olgu. eylem. kaçılamayan ve tek önemsediğim, merak ettiğim, ciddiye aldığım, ciddiye aldığım için de her an ve her salise hayatı damarlarıma enjekte ettiğim, damarlarıma enjekte ettiğim hayatın yanı sıra ciğerlerime çektiğim her oksijen kütlesinin genzimi yaktığı, genzim yandığı için de sadece ve sadece yaşamaya yemin ettiğim, hayatımı sidik kokan otel yataklarında geçirtmeye yemin ettiren, yollara ve gitmeye sevdalandıran, bir mezarımın olmasını arzulamadığım şu hayatta, tanrı'nın dalgınlığına gelmek için dinsel bir ölüm merasimi istemediğim, "hiç doğmamışım ki öleyim" diye kendimi avuttuğum, varlığımın her hangi bir insanın düşü olmasını arzuladığım, bu arzumun gerçek olmasından çekindiğim, korktuğum, ürktüğüm... kimileri yeni bir başlangıç der ölüm için. kimileri ise her şeyin sonu. oysa ben ne yeni bir başlangıcı kaldırabilecek bir durumdayım. ne de bir yokoluşu sindirebilmeyi. her ikisi de kahrediyor beni. varoluşun yükü ruhumun omuzlarını çökertirken okuyamayacağım kitaplar, izleyemeyeceğim filmler, dinleyemeyeceğim şarkılar, öpüşemeyeceğim genç kızlar, kasıklarında ağlayamayacağım kadınlar, beni sırtımdan vuracak dostlar, ardımsıra konuşacak arkadaşların bir daha hiç varolmaması içimi eritiyor. sırf bu nedenlerden dolayı çoğu kez kafamı gökyüzüne dikip de bağırıyorum. yüzüme aynalara dönüp de haykırıyorum; "ölümü sevmedim. hayatımı geri verin!" eğer ki evrenin şu an her hangi bir köşesinde bizden başka insanlar da varsa ve bu yaşam sürecinin işleyişi onlar için de aynıysa ne acı bir durum bu. yetmiş yılda büyüttüğünü yedi saniyede öldüren doğa kahpe değil de nedir? yetmiş yılda geliştirdiği tüm hayat tecrübelerini, birikimleri yedi saniyede silen, yok eden doğa onursuz ve erdemsiz değil de nedir? ölümün olduğu bir varoluş sürecinde ölümden daha keskin hangi acı vardır? kaç aşk acısı, kaç terkediliş bir ölüme bedeldir? ertelediklerimiz, zamanın durgun sularına bıraktıklarımız öylece kalacaklar mı peki? ölüm onları örselemeyecek mi? kırmayacak mı bellerini? sıkmayacak mı boğazlarını? ilk öldüğümde 26 yaşımdaydım ben. bir sabah acile kaldırıldığımda öldüm. ve o günden sonra kendimi hayata gömdüm. işte o sabah, güneş ışınları göğsüme saplanırken hiç yaşamadığım, yaşayamadığım hayatımdan özür diledim. varoluşum karşısında boşluğum ve kayıtsızlığımın içinin bomboşluğu kendi midemi bulandırdı. o yüzden de kustum. hemşireler girdi kollarıma. yoğun bakıma alındığım hastaneden dışarı çıktığım ilk gün eğilip secde ettim doğanın önünde. "sen benden büyüksün" dedim beden dilimle. ve ekledim. "ama unuttuğun bir şey var. ben senden daha asilim." sadece yaşadım. ıslık çala çala. sorgulamadan. üstelemeden. hayatın sunduğu her şeyi baş tacı yaparak. her an ve her salise ölümü hissedip sindirerek. ölmeden ölümü anlamaya çalışarak. bir gün ölüneceğini bilerek. hayatın en üst noktasına, ulaşabileceğim son noktaya şık bir ölüm senaryosu yazamamanın acısını yerleştirerek. sadece yaşamak. karşılığında cennet ya da cehennem istenmeksizin. araf'ta yıllanıp da değerli olmak adına. sadece yaşamak. zira; bir gün zaten öleceğim. hepsi bu.
    0zor dönemler issiz koselerde bizi bekler. anliyorum seni. hak veriyorum. - redbeard 08.12.2016 03:40:37 |#3003619
    ... diğer entiriler ...