kolay kolay bir insana gıcık olan biri değilim.
birisine gıcık olmam o kadar meşakkatli ki; "örümcek! korktun mu?" diyen kıza bile gıcık olmamıştım. hatta bunu söylediğimde arkadaşlarım tarafından ötekileştirip, garipsendim.
her neyse, demem o ki; bendeki vaziyet böyleyken bu kadına acayip gıcık oluyorum.
tosunlar daima'dan aklımda kaldı; üstad
müşfik kenter, oyunculuk eğitimi verirken öğrencilerine "iyi bir oyuncu/sanatçı olmak istiyorsanız, birincil koşul; iyi bir insan olmak zorundasınız. iyi insan olmayandan estetik bir şey çıkmaz, sanatçı olamaz." dermiş.
naçizane görüşüm; müşfik hoca fazla haklı.
serenay hanımın oyunculuğu beğenilir, ya da beğenilmez. orası beni ilgilendirmez. benim gördüğüm şey şu; bu kadın, dışarıdan elit ama içeriden aşağılık karakterleri bir başka oynuyor. hatta yersiz bir itham da olabilir ama; sanki kendisini oynuyormuş gibi.. (daha ziyade "alter egosuyla rol kesiyormuş." gibi demeli.)
bildiğim/öğrendiğim kadarıyla elit bir kadını oynadığı diziler;
lale devri,
med cezir ve
fi.
(bu söyleyeceklerim sadece serenay sarıkaya için geçerli değil. ama görüyorum ki; son yıllarda bu alanda en çok sivrilen isim o.)
canlandırdığı karakterlerin bazı özellikleri;
- aşırı zengin olmak.
- sanatla ilgilenmek.
- ilgi arsızı olmak.
- hep en şık giyinmek, hatta bir ikon olmak.
- dünyanın merkezine kendini koymak.
- kendi tek derdini topluluğun ya da karşısındakinin derdinden üstün görmek.
- yeri gelince ağlamak suretiyle (seyirciye) duygu sömürüsü yapmak.
- ulaşılması gereken zirvedeki kadın olmak.
- sahip olduğu her şeye rağmen yüzsüzce daha fazla aşk, mutluluk, huzur, mevki istemek.
- şantajlara, entrikalara ya da aldatmalara bulaşmak.
- en ufak şeyde o çok kırılmış cici kalbini iyi etmek için ona sürprizler hazılanması, hediyeler alınması ya da direkt uludağ vs. tatile götürülmesi.
- kıytırıktan şeyleri devasa dert bellemek. (oysa ki bir ana haber bülteni izlese, anlar yediği kazıkların aslında birer kıymık bile olmadığını..)
.
.
.
liste böyle uzar gider..
bu listenin ne kadar zararlı olduğunu söylemeye gerek bile yok. zaten bunu izleyen seyircinin karakter aralığı az çok bellidir. istisnalar elbette vardır. lakin o kitlenin genel profili malumunuzdur..
en başta söylediğim o "örümcek! korktun mu?" olayındaki kız da, serenay ve serenay gibilerini izleyip ister istemez etkilenmiyorsa benim de adım louis değil..
düşünsenize bu tarz şeyleri izleyip, sevdikleri karakterler gibi olmayı/yaşamayı isteyen milyonlar var.. buna kaynaklık eden de, o aşağılık şeyin ekranda yayınlanması.
bugün sadece öğrenciler bile (özellikle liseliler), kendilerine sunulmuş bir şeyi parlatmaya yeter de artar bile. çünkü interneti sosyal amaçlı olarak en aktif kullanan kesim onlar. hani şu danla biliç'i, kerimcan durmaz'ı falan fenomen yapan kitleyi diyorum.
danla biliç'in makyaj sektörüne olan katkısını kimse inkar edemez. bilmem kaç kişiyi makyaja teşvik etmiştir. ki zaten popüler olan bir şeye ilgi gösterilmesi oldukça doğal. herkes bir anda hiç konuşmadığı kadar makyaj hakkında konuşmaya başladı vs. demem o ki; kamuya sunulan şeyler, bir bakıma kamuyu yoğurup şekillendirir.
survivor'da hilmi cem vardı bir ara. o adam saçlarını at kuyruğu yapıp, haftanın yarısından fazla ekranlarda olunca, ister istemez insanlar onun saçlarına özendi. ki simon kjaer da bunu körüklemiştir. zaten daha sonra da birçok kişi saçlarını uzatmaya başladı.
olum bu konu yine neden bu kadar dağıldı lan? önce serenay dedim, müşfik hoca falan dedim. sonra baktım danla biliç, simon kjaer falan diyorum. cenabı rabbül alemin beni kendimle sınıyor.. neyse, yine de alt mesajı verdiğimi düşünüyorum.
not: bu tarz entrylerimin devamı için, kanalıma abone olmayı unutmayın..