bugün
yenile
    1. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      üniversite okuyan herkesin başına gelen hadise. atsan atamazsın satsan satamazsın. arkadaşlar hanginizin ev arkadaşı sabahın 5nde muzu kabuğuyla yedi. (bkz: siken mi sabaha mı bırakın)
    2. 9
      +
      -entiri.verilen_downvote
      öğrencilik yıllarında unutulmaz anılar biriktirme kaynağıdır. eve ilk defa kız atan erkek çaresizliği denen bir şey vardır. bu adamın üstüne gidilmez. o gün gergin olacağı için kafasını şişirmeden uzakta durulur. yemeği kim yapacak, bulaşığı kim yıkayacak, çamaşır makinesi dolu mu, kız kaçta gelecek, gece evde mi kalacak ve benzeri yüzlerce soru için o adamın o günlük mükemmel bir kalkanı vardır; eve ilk defa kız atacak çünkü.. efendim. bundan yıllar yıllar önce, üniversitemin ilk senesinin ilk dönemindeyken hasbelkader bir hanım arkadaşı evimde ağırlama şerefine nail olmuştum. ev arkadaşlarıma bu durumu 4-5 gün öncesinden açmıştım ve bir tanesinden gayet iyi bir dönüş alıp gönlümü ferahlatsam da ikinci ev arkadaşımdan beklenmedik bir gol yiyecektim o kara gün.. 'zaten sınav haftası, biz kütüphanede sabahlarız, rahat ol' dönütleri içimi rahatlatmıştı. anadolu'nun kapılarının kilidini arayan selçuklu askeri kadar kararlı fakat kapısı 700 kilometre olan bizans imparatoru romen diyojen kadar çaresizdim. fakat kararlıydım, kendi anadolu'mun kapılarını artık açacak; gerekirse bu yolda kan döküp ter akıtacaktım. aklımda yüzlerce soru, her soruya yüzlerce cevap bulmaya çalışmak tüm motivasyonumu hızla kırıyordu. öyle ki mutfağın sadece kapısını görecek hanım arkadaş için o mutfağı hiç olmadığı kadar dip bucak temizlemiştim. üstelik ev arkadaşlarım 'olum kızı sikecek olan sensin biz niye temizliyoruz banyoyu mutfağı' diyerek tüm işi başımın üstüne yıkmışlardı. iki başımın da dert ve sıkıntıdan istikameti toprak anadan kalkmaz olmuştu. saatler saatleri, günler günleri kovalamış ve en nihayetinde o gün kapıya dayanmıştı. sabahtan iki arkadaşımı da içtima düzeninde karşıma toplamış, 'no fucking fighting' nidaları yükselten thomas shelby misali gergin bir şekilde gün boyu eve uğramayacaklarını tekrar teyit etmiştim. fakat kaçırdığım bir nokta vardı ve ev arkadaşlarımdan bir tanesi konyalı'ydı. ilk insanın dünyada aldığı ilk nefesten çıkardığı karbondioksit kadar yararsız tek bir şey varsa o da konya topraklarında yetişen çomar bir insandır efendim. beş vakit namazında, karı-kız mevzusu asla olmayan, başı önde, mülayim bir adamdı bu amında zeybek oynadığımın konyalısı. derken hanımefendi ile buluştum. gerginliğimi asla belli etmeden kendisiyle evin yakınlarındaki markete girdim. içecek ve giyecek bir şeyler alsak da bir beyefendi olarak 'kendi giydiğim şeyi sana asla ödetmem bebeğim' diyerek yanağından aldığım zarif bir makas nahoşluğunda evin yolunu tuttuk. eve girer girmez 'ne kadar temiz, hep böyle mi' sorularına önceden hazırladığım 'hahaha yavrum, aslan yattığı yerden, çıta koştuğu patikadan, yılan çıktığı tuvalet deliğinden bense çiftleşme ortamımdan belli olurum'' cevabını verdim. temizlerken götümden akan terle yozgat'a hayır çeşmesi açabileceğim mutfağın kapısına dahi bakmayan hanımefendi için aklımda tek bir plan vardı; onu ovalıyorum ovalıyorum çıkmıyor diyen cif reklamındaki kadın çaresizliğine getirene kadar sikecektim. kini damarlarına işlemiş samuray kadar atik ve profesyonel yaklaşıyordum. nickim sağ olsun o zamanlarda da evimde bir piyano bulunuyordu ve hanımefendiye kendisini rahat hissettirecek birkaç fransız kökenli bestelerden çalarken yine aynı fransa menşeili şarabı yudumlayan hanımefendiye bakarak dizimi tokatladım. bir piyanist tuşları okşadığı gibi ellerini ovuşturacaksa önce hedefindeki hanımefendiye dizlerini gösterir. bu biz piyanistler arasında sevişmenin bir sinyalidir. derken hanımefendi ile RTÜK korkusu dolayısıyla atlamam gereken yakınlıkları yaşamaya başlamıştık. dizimde bir fransız kadını, ellerimin ucunda bir fransız bestesi vardı ve ben hayatımda ilk defa sevişmeye fransız kalmıyordum. ruhum ve bedenim fransız devrimine kalkışmış kadın memesi kadar özgürdü. kalbim karadeniz dalgaları kadar çalkantılı; ellerim kızıldeniz sakinliğinde; usul usul açılıyordum bu dipsiz hanımefendinin sularında. her şey o kadar mükemmel ilerliyordu ki bemol-diyez arası nota geçişleri mükemelliğinde ilerliyorduk adım adım. etin ete değeceği o mükemmel an hanımefendinin gözlerinin içine baktım, parmaklarını parmaklarıma doladım, usulca eğildim ve gözlerimle ona 'ben o tencereleri tellerken imanım sikildi lan' diyerek var gücümle ittirmeye başladım kendi anadolu kapılarımı. hız, kuvvet, kararlılık, konfor eşliğinde devam eden bu süreç o ana kadar o kadar mükemmel ilerliyordu ki... ta ki sesinde konya'nın bozkır kuraklığı olan, tavrında kıl dönmesi yaşayan kirpi rahatsızlığında, aklında ise en ufak bir mantıklı sebebi olmayan o amında zeybek oynarken diz çöküp toprağını tokatladığımın ev arkadaşım gelene kadar. kulaklarımda tek bir yankı; ÖHÖM ÖHÖM SELAMUNALEYKÜÜÜM.. sadece bir dakika öncesine kadar hız, kuvvet, kararlılık ve konfor dolu olan bedenim; ağır çekimde, tüm gücü çekilerek müthiş bir şaşkınlık eşliğinde olanca rahatsızlığıyla kendini yataktan dışarı atmıştı. kendi kabuğuma çekilmiştim. fuhuş baskını yiyen cami imamı gibiydim. apar topar üzerime aldığım kıyafetlerle dışarı attım kendimi. hemen konyalının yakasını topladım ve o müthiş cevabı aldım; gardaş ben odamdayım namaz kılıp çıkacam sen keyfine bak. ulan! bir odada melekler hu çekerken diğer odada şeytandan destur mu alacağız dangalak! yapacağın işi sikeyim senin! hani sabaha kadar kütüphanede sınav çalışacaktın ilim irfan yollarını siktiğimin dallaması seni! olanca hırsımla tekrar odama dönmüştüm. tükenmiş, bitmiş, kahrolmuş ve yarıda bırakılmıştım. hanımefendinin affına sığınarak cünüp cünüp yollara düşmüş ve eve dönüp o günü sonsuza kadar unutmayı istemiştim. tek istediğim şey, çarşafları yıkadıktan sonra odama yayılan yumuşatıcı kokusunda biraz olsun uyumaktı. anadolunun kapıları kahrolsundu.
      0Wkdjdj şu entiriden sonra konyalılar tüm nefreti hakediyorlar gözümde - sonreptilian 07.06.2020 22:54:32 |#3800025
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Ev arkadaşım pubg bağımlısı. Yemekte tuvalette bile oyunda. Bu oyun bağımlılığı yüzünden iki dersin finalini kaçırmıştı.
    4. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      O arkadaşın da aynı şeyleri düşünmesi...