Saat sekiz buçukta dedim bir film izleyeyim, bakındım biraz. Beğendiklerim iki saat, saat on buçukta bitecek. Ooo, dedim, o kadar bekleyemem başka güne kalsın. Sonra biraz düşünmeye başladım ve "neyse" diyip ayağa kalktım. SAAT ON BUÇUK OLMUŞ. Ya ben iki saat boyunca ne düşündüm, benim kafa niye böyle? Nasıl iki saat olduğunun farkına varmadan düşüncelere dalmışım ya benim kafam cidden hiç iyi değil. Hiçbir şey yapmayınca bile yorgunum çünkü kafamda sürekli saçma sapan düşünceler dönüp duruyor. İnsan bu kadar çok düşünmemeli ya. Keşke film izleseydim, filme odaklanıp bu kadar saat düşünmemiş olurdum, film bitince de beynim uyuşmuş, yatağıma giderdim. Yazık oldu. Tadım kaçtı.
Yetmiyormuş gibi dişlerimi fırçalamak için lavaboya geldim, aynadaki yansımam adeta bir Emre Aydın şarkısı gibiydi;
gördüm kendimi aynada, bir yardım çağrısıydım.. İMDAT. Böyle işe de böyle sınava da böyle hayata da böyle insanlara da... diye devam ettim birden öfkelenmeye başladım. Attım diş fırçasını da kenara, bunca bokun içinde bir de dişlerimle uğraşamam dedim bir küfür de ona ettim. Ama küslüğümüz çok sürmez, çünkü biliyorum şimdi akşamım mahvoldu ama dişlerimi fırçalamadan yatarsam tüm gecem ve onun etkisiyle de yarınım mahvolacak. Gerçi dişlerimi fırçalasam da yarın berbat bir gün olacak ama olsun, madem o kadar para verdik ilgilenelim ki verdiğimiz paraya değsin.
Kamu spotu: Fazla düşünmek kalbi öldürür.