bugün
yenile
    1. 9
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Zamanında ciddi bir tedavi geçirdi babam. O zamanlar hastanede yatarken, "Sikerim böyle hayatın derdini tasasını, bir daha mı geleceğim bu dünyaya" diyerek çiftçilik yapmayı düşünmüş. En kötü kendi yiyeceğimiz meyveyi toplarız. Anneme falan söylemiş. Ben seninle inek bile sağarım demiş, kadın. Akrabalarımız tanıdık bir araziden bahsedene kadar bu hikaye unutuldu. İl dışı. İl dışı dediysem de bir saatlik mesafede minicik bir bahçe. Ulan bir saate şileye gidilmiyor. Neyse. Fiyatı da iyi. İyi dedik. Konuşuyorlar ama ben içten içe "Bu iş olmaz" diyorum. Bir heves. Gelir geçer. Babamı tanıyorum çünkü. Bildiğin, saf kan beyaz yaka. Hilton'daki yönetim kurulu toplantılarında Fransız Usulü Kaz Ciğeri yiyen adamı, tulum-eldiven giyip testereyle ağaç budarken düşünemiyorum yani, yalan yok. Yahu olur mu, olmaz mı, nasıl olur, ne olur derken; baktık bir bahçenin içinde dolanıyoruz. Baharda erik, kışın zeytin topluyoruz. Sonuçta satmak yok ya, her ne kadar az bir şey toplasak da, aile dostlarımıza falan hediye ederiz diyoruz. E sabah arabayla git, akşam o kadar çalışınca bir de dön... Mazotu, emeği... Saçma geliyor. İlk başta söve söve gittim tabi. Kahır yani. Böceği, örümceği... Prensibim belli, iki ya da dört ayaklı hayvanlardan fazlasını yanaştırmıyorum vücuduma. Ama ağaç öyle mi, jungle amk. Bu kadar uğraşmaya ben bir tane erik bile verir miyim millete diye düşünüyor insan. Zamanla anlıyorsun ama. Böyle arkadaşına, komşuna ikram ettiğinde nasıl hoşlarına gidiyor bir görseniz... Tadınca yüzlerinin değişimi falan. Öyle çok mükemmel olduğundan değil de, o eriğin oraya ne emekle geldiğini bildiğinden, ondan çok senin hoşuna gidiyor. Yalan yok, hala bahçe işi olunca ayaklarım geri geri gider. Ama giderim. Babam neredeyse 60. Annem desen hakeza. Tek mi gönderelim? Ama günün sonunda eve dönerken, hala garip bir mutluluk duyuyor insan. Geçen bir kaç minik fidan ektik. Bundan on sene sonra falan, nasip olursa, o fidanların altında çocuğumun oynadığını düşünüyorum da... Yanımda eşim, böyle kamp sandalyemize gömülmüş, termosumuzda çay içiyoruz. Çocuğumuz da ağaçtan düşen yaprakları havada uçar gibi sallayıp bize gülüyor. O ara tabi, hatunun elini tutup baş parmağımla minik minik elinin üstünü okşuyorum. Olmadı, en kötü, kendi yetiştirdiğimiz meyveleri yiyip, millete hediye etmeye devam ederim. Hehe.
      2Entry başında yazarın haline üzülmüştüm, hiç doğa tadı alamamış diye, neyse ki sonlarda tatmış biraz. İnsan doğadan uzaklaştıkça kendine yabancılaşır aslında. Çok eski insanlara bakın hangisinde depresyon, intihar, bunalım... var? Yok denecek kadar az çünkü üretmenin tadını biliyorlar,toprağa bir verdiğini 100 almanın keyfini yaşamışlar.Bizlerse kapitalist sistemin kime ne kadar kazandırmak için çalıştığını bilmeyen köleleriyiz. - lotuss 26.05.2020 21:19:15 |#3790294
    2. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bizde de var bir kaç ağaç. Hafta sonları bazen gidiyoruz, güzel oluyor. Çok zor ama bir o kadar da güzel toprakla uğraşmak. Çiftçilere Allah kolaylık versin. İşleri zor.