Yıllar yıllar önce, henüz ampül icad edilmemişken adamın biri suçsuz yere hapse atılmış. Evet, çok hızlı bir hikaye girişi oldu bu ama ne yapalım. Zamanımız kısıtlıymış. Bu suçsuz yere hapse atılan adam, hapiste biriyle karşılaşmış. Bu kişi hapishanenin kütüphanesinden sorumlu olan ve hapiste durduğu süre içerisinde açıktan okuyarak hukuk mezunu olan
avkat imiş. Evet, daha o zamanlar ampul icat edilmemiş ama adalet varmış işte. Işıktan daha eski bir şeymiş. Bu avkat, suçsuz yere hapse atılan adama demiş ki senin adın çok uzun. Bundan sonra sana suçsuz yere hapse atılan adamın kısaltması olan syhaa diyelim. Syhaa da kabul etmiş bunu.
Avkat ona demiş ki buradan çıkmanın iki yolu var. Birincisi
louis froziel isimli yazarın bir entisinden başlayarak referans verdiği entirileri takip edeceksin ve en başa ulaşacaksın. O entiriyi hapishane müdürüne gösterirsek hukuki bir boşluktan faydalanarak buradan çıkabiliriz.
"İkinci yol ne?" diye sormuş Syhaa. Avkat ona "İkinci yol ise
devriksekiz isimli yazarın tüm uzun entirilerini okumak." demiş. "Bu ne yaaa?" demiş syhaa. "Böyle hikaye mi olur?
"Ne o delikanlı?" demiş avkat hanım. "Başka işin mı vardı yoksa?
Syhaa durumu kabullenmiş ve başlamış louis'in entirilerinin başlangıcını bulmaya. Haftalarca aramış durmuş. En sonunda başladığı yere dönmüş. Kendi kuyruğunu ısıran bir yılan gibiymiş bu entiriler. Bunu fark edince hemen çıplak bir şekilde "evreka evreka" diye bağırarak müdürün odasına gitmiş. Bir de ne görsün? Müdür uzun saçlı bir tip. Galiba malbora içiyormuş bir de. Bir de dövmeci dükkanı varmış. Evet evet doğru bildiniz. Müdür aslında Hakan Eratik'miş. Syhaa isimli delikanlı müdüre durumu anlatmış ve hapishaneden çıkmayı başarmış.
Aradan yıllar geçmiş ve o çocuk ampulü icat etmiş. Evet. Tam da düşündüğünüz gibi. O çocuk Albert Einstein'ın ta kendisiymiş.