bugün
yenile
    1. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Alex De Souza'dır... (bkz: alex de souza)
    2. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      10//ALEX DE SOUZA
    3. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      asıl ismi uğur koşay olan türkçe rap sanatçısı. çok içten yazıyor.
    4. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      minibüs şöförüdür
    5. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ayrıca yeni bir yazar. hoş gelmiş.
    6. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
    7. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kimse yazmamış aq (bkz: FRANCESCO TOTTİ)
    8. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ''sen bana kaptan diyorsun, herkes bana kaptan diyor sahici bir kaptanmışım gibi tükürüyorum.'' dizelerini barındıran atilla ilhan şiirlerinin adın.
    9. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      attila i̇lhan şiiridir. kaptan 1 eflatun gözlerin olduğunu bilmiyordum geceyarısını yaşamaktan yorgunum ayazın avucunda unutmuştun ellerini önünden geçtiğim halde beni tanımadın ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım şiirlerim külrengi kumrular gibi uçuyorlar bakır çalığı göklere katiyyen tahammülüm yok hele paris’in gökleri aklımı başımdan alıyor bana seni senden evvelki poitiers’li kızı hatırlatıyor ayazın avucunda unutmuştun ellerini karanlığın arkasında kıvılcım gözlü orospular gölgelerine yaslanmış evliya gibi bekliyorlar ışıklar kırmızı yandığı zaman duracaksın ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım soğuk gözlerinde buğulanmıştı ölsen tanıyamazdın hâttâ ricardo bile hani vatansız ricardo burnumun dibinden geçti geçen gün beni tanıyamadı oysa au vieux châtelet’de akşam sabah beraberdik üçümüz viyana kahvesi ve sıcak rom içerdik üstelik o krapfen severdi güzel olurmuş rivayet neden ve nasıl sevdiğini anlayamadım gitti yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim montmartre metrosu civarında seni gözden kaybettim o zenci yine arkanda mıydı hiç dikkat etmedim ağzında yoksul bir ıslık ıslak bir cıgara gibi sidney bichet’nin caz havalarını çiğneyip tüküren o saklasın varsın seni sevdiğini biliyorum ben yüzünün renginden geliyor bütün üzüntüsü bir gazete aldım ama evde okuyacağım kahvelerden birine girip bir grog ısmarlasam seni öldürmek için çareler tasarlasam sükût bembeyaz buz tutsa bıyıklarımda mağrur bir totem gibi sussam konuşmasam ve türküm kaybolsa sessizliğin hırçın türküsü ve ben unutulsam yazdığım şiirler senin için yazdıklarım herkes için yazdıklarım eski padişahlar gibi unutulsa birer birer ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam hiç mi hiç ihanetini hatırlamasam şehvetini hatırlamasam ellerim oldum olasıya seni unutsalar yarı gecenin içinden bir zenci süt beyaz bakıyor rue lafayette’de dünden bugüne geçiyorum eflâtun gözlerini bir grog kadehinde unuttum.
    10. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kaptan 2 bu geminin yelkenlerine, herifin biri "paris" yazmış lüksemburg garı'nın dirseğindeki çiçekçiyi bileceksin yeşil, muşamba ceketli, sarışın, küskün kızcağız en dokunulmaz kızı, en temiz... fikrimce paris'in pablo'ya sorarsanız bir taksi şoförüyle yatıyor pablo! ah pablo! onunla bir tanışsanız önüne gelene salamanca'dan bir şeyler anlatıyor babasını orada, bir duvar dibinde bırakmış halbuki konuştuğu zaman fransız sanırsınız saint-michel'de bir talebe kahvesindeyim, yalnız gündüz olduğu hâlde bütün ışıkları yakmışlar bir cumartesi günü, saat dört buçuğa beş var ellerim kırılsa, ben senin için bu şiirleri yazmasam dinamit taşırmış gibi gözlerini taşımasam avanue vagram'da bir akşam yeter bana ağustos'ta yapraklara serilmiş yirmi beş franklık yıldızlar bir mısra yeter geceleyin bir tren gibi pırıl pırıl sen, kendine yetmiyorsun, hiç kimse sana yetmiyor birini bitirmeden aklın öteki yolculukta dün gece chatelet'de, metro'nun yanı başında durdum yağmur bilmediğim, başka bir gökten yağıyordu yağmur saint-jacques kulesi'ne doğru yağıyordu yanımda olduğun zaman her zamankinden yalnızım şimdi bir nefeste cafe de l'ecluse'ü hatırladım seine kıyısındaki küçük nehir kahvesini kapısında bir gemici feneri asılmış duruyor seine gemicileri, her akşam burada toplanırlar onlar için birtakım maceralar düşünürüm sine sanki petrolmüş gibi iştahlı ve obur akıyor dupont'daki kızlar yalnız cıgara içerek yaşıyorlar utrillo'nun, bir sokağından seni çektim, çıkardım elin-yüzün kirlenmiş, üstün-başın toz içinde sana, mardi gras için bir japon maskesi aldım sen bana kaptan diyorsun, herkes bana kaptan diyor sahici bir kaptanmışım gibi tükürüyorum.
    11. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kaptan 3 yalın, kılıç bir kasım sabahını paris'te yaşadım sokaklarda, sonbahar şiirleri salkım salkım faubourg saint denis'de, işte yine pazar kurulmuş beş franga çorba içtiğimiz julien'in kapısı önünde kırmızı ve siyah ve sarı saçlı bir kadın durmuş muzaffer patatesler satıyor üç renkli neşesi içinde camların arkasında ekmekçi kızlar, mavi-beyaz raflarda uzun uzun herifler gibi taze ekmekler üstüne bir yağmur yağdırmak hevesi uyanır içinde ben, bu mısraları yazarım tout ve bien kehvesinde concorde'da, bütün fıskiyeler birden ayaklanacak eğri bir demir gibi ensende hissedeceksin ebemkuşağını paris'in, göklerinden uzanıp bir yıldız kopardım kırmızı bir karanfilmiş gibi yıldızı saçlarına taktım on beş dakika sonra bordeaux'ya bir tren kalkacak garın merdivenlerinde benim için ağlayacaksın ellerim, yağmura açılmış, sakallarım ıslak ben ki cehennemde bir allah gibi yalnızım st vincent de paul kilisesi benim otelin arkasına düşer saat kulesi her gece uyur uykumdan uyandırıyor her seferinde seni, tekrar bordeaux'ya yolcu ediyorum saadetin, ıstırap çekmek olduğunu ben keşfettim çarmıhta bir isa gibi ben ıstırap çektim bir sulfat acılığı sinerse parmaklarına, şiirlerimden gözyaşları, sinerse eğer küstahça kafiyeli anla ki ölümle hayat arasında zaman gibi mesudum kendimi öldürecek haldeyim, seni öldürecek saadetimden dona maria! bir kahvede isyan halinde bulduğum, çekik gözleriyle ermenice küfürler yazıp-çizen çocuk sen! bordeaux'ya yorgun bir flamingo gibi yolladığım geceleri, benim için dua etmelisiniz renault'daki grevciler, toptan sokağa atıldılar paris'in, duvarlarını boydan boya afişler kapladı seni, hatırladıkça bir kadeh armagnac içerim armagnac demek, yirmi beş damla gözyaşı demekmiş demek her akşam yirmi beş damla gözyaşı içerim senin dağlardan ve sarhoşlardan korktuğunu bilirim ben, sarhoş olduğum zaman korkmuyorsun, hiç korkmuyorsun gözlüklerim, kırılmasın diye sakladığını bilirim kalbim, bakır bir mangır gibi boynuma asılmış ondan kurtulmak için sürgünlere gitmeye razıyım nehir gemilerinde miçoluk etmeye, ölmeye seni terk etmeye razıyım, parasız-pulsuz çekip gitmeye kur'an'daki bütün belalara tevrat'taki bütün belalara ibranice öğrenmeye razıyım, hapis yatmaya kalbim yüzünden madem ki ellerimi parçaladım kalemimi kırdım, hayatımı çiğnedim, ağladım madem ki en büyük düşmanım kalbim, benim, kendimim onu inkâr ediyorum, kalbimi inkâr ediyorum geceleri benim için dua etmelisiniz üçüncü paralelde eski bir dünya gibi batacağım malgaş halkı birkaç yüzyıl hikâyemi anlatacak
    12. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kaptan 4 cenova'ya indiğim zaman seni katiyen göremezdim aklım, başımda değildi küfür gibi huzursuzdum herkes beni unutmuştu, ben kimseyi unutmamıştım zehra'yı unutmamıştım, allah'sız gözlerini unutmamıştım sol böğrüme sanki çıplak bir hançer saplamışlardı şimdi benim gözlerim paris'te marivaux sineması'nda bir çift kara maça gibi yorgun ve uykusuz ellerim derseniz marsilya'da garsonla hesaplaşıyor martini-cin seksen frank, on frank da servis kalbim derseniz onun nerede olduğunu bilmiyorum ağlıyorum, onun nerede olduğunu bilmiyorum hiç kimse kalbimin nerede olduğunu bilmiyor nihayet seni terk edip gitti diyebilirsiniz benim acılarım ilahlar gibi şiirlerimi doğuruyorlar onları, karanlıkta bembeyaz gözleriyle görüyorum karanlıkta seni görüyorum dudaklarına, ellerimi sürüyorum seni kollarımın arasında tutuyorum, ağzından öpüyorum ikimiz birden bire austerlitz garı'na gidiyoruz austerlitz garı önüne bakıyor, bizden utanıyor bir trene binmek ve rastgele defolup gitmek istiyorum trenin barında alnımı yağmurlu camlara dayamak küstah bir duble birayla karşılıklı oturup ağlamak kalemimde mürekkep kalmıyor insanlar beni görmüyorlar insanlar kendilerini kaybetmişler onlara acıyorum ümitsiz bir akrep gibi ben aynı zamanda mağrurum samaritain'in ışıkları, ocağıma düşmüş yalvarıyor bir roman için fevkalade oldukları düşünülebilir sen, bir paket gauloise aldın bir paket mavi gauloise bense on frangımı, amerikan bilardosuna kaptırdım seine kıyısında mırç, büyük bir hayal kuruyordu seine kıyısında üçümüz, sarhoş bir hayal kuruyorduk mavi bir ışık vardı işte ben, onu kaybettim ben gölgemi kaybettim, max jacob'un şiirlerini sen, avucunda bir lokma rüzgâr tutuyordun bu rüzgâr için şairliğimi, hınzırlığımı kaybettim aklımdan sen geçiyorsun, bir bulut gibi geçiyorsun dün gece ezberimden, çehreni defterime çizdim sen belki hakikaten bir bulut gibi yolcusun marsilya'da bir akşam soğuktan tir tir titredim peter cheyney'in bir kitabını, bir kahvede soluksuz bitirdim vapur, ertesi gün saat beşte kalkacaktı ölümüm herkesinkinden başka türlü olacak bunu, allah'ım gibi aşikâr biliyorum kim ne derse desin biliyorum, içime gün gibi doğuyor onbir gün aç ve susuz gözlerinin içine bakacağım onikinci gün jiletle, damarlarımı keseceğim.
    13. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kaptan 5 hep aynı manzarayı kullanmaktan bıktım, usandım bir yumruk vurdum, dünden kalma bir şarkıyı dağıttım van gogh, bana bakıyordu, deli gözleriyle bakıyordu ellerim titriyordu, bir dakar yolculuğu kuruyordum güya bir şilebin kıç güvertesinde durmuştum nabızlarım bir deniz fenerinin gözlerinde atıyordu asor adalarında on sekiz mısramı unutmuşum onlar, beni terk etmişlerdi, yalnız kalmıştım, mahvolmuştum sen, beni terk etmiştin, bunu yalnız serdümen biliyordu geceleyin ışıkları söndürüp, senden bahsediyorduk seine kitapçılarında villon'un şiirlerini buldum nehir, yürek gibi kabarmıştı, rüzgâr esiyordu bir hafta, her gece villon'dan bir şeyler okudum sen, benim şiirlerimi okudukça ağlayacaksın seni hiç görmeseydim, seni keşke hiç görmeseydim şu benim iki gözüm aksalardı, kıpkızıl kör olsaydım sacre coeur'de armonik çalsaydım, dinleseydim seni hiç görmeseydim, ismini hiç duymasaydım belki kendime göre rezilce saadetlerim olurdu kaldırımlara renkli tebeşirle, katedral resimleri çizerdim kaldırımlara senin resimini çizerdim, herkes seni çiğnerdi bistroya yıkılır, çırılçıplak bir quandro içerdim lucie anne yine gelir, yine bana senden bahsederdi lucie anne neden gelir, neden bana senden bahsederdi benim bu çektiklerimi, bir çocuk var ki anlıyor kendimi yerden yere vuruşumu, içimdeki zehiri bir çocuk var ki anlıyor, benim gibi kahroluyor odasında şiirlerim, fukara mumlar gibi yanıyorlar sen, o çocuk değilsin, sen artık çocuk değilsin dudakların eskisi gibi beyaz değiller, biliyorsun sen, gözlerini kaybettin, gözlerini, bunu biliyorsun ben ki yaşadıklarını büyük dinler gibi yaşıyorum sen artık bir din değilsin, bunu biliyorsun eifel'in dibinde durduk, ben bir cigara yaktım saint dominique sokağı'nda şehir, ışıklarını yaktı içim büyük, karanlıktı, ellerimi göğe uzattım soluk bir sisin arkasından yüzün gözüküyordu gece inmişti, takım takım yıldızlar gözüküyordu şimdi sen başka bir şehirdeydin, saçlarını kesmiştin dudaklarını boyamıştın, bu seni tamamen değiştirmişti rüyana erkekler giriyordu, hem çıplak giriyordu aklına ben geldiğim zaman utanıyordun onların arasında değildim, çünkü ben yoktum ben, paris'te kalmıştım, adresim ezberindeydi her cumartesi istesen bir kart gönderebilirdin ne var ki bunu hiçbir zaman yapmayacaksın kendimden kurtulmak için gölgemi, koridorda astım pazar günü sözleşmiştik, beni mutlaka bekleyecekti şimdi kalkıp gitsem mırç'ı bulacağım, malum sonra vini prix'ten üç litre şarap alacağımız, şarabın yanına bir şişe rom negrita alacağımız sarhoş olacağımız malum, şarkı söyleyeceğimiz sonra mırç zehra'dan bahsedecek, ben susacağım camlardan bakınca paris'in damlarını göreceğiz bana ancak sabahları telefon edebilirsiniz...
    14. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "bugün ölülerin arazisindeyim dünya dönüyor da duruyor bak içtim yine hayaletinleyim suya düşen suratlar bakıyorlar." nakaratlı "yine hayaletinleyim" adlı parçasının ikinci verseü çok edebi. son zamanlarda biraz sönük ama iyi bir rapperdır. kaptan a.k.a. kurtadam
    15. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      güzel günlere gelince kaptan indir buraları pek bilmem
    16. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Emir Can iğrek şarkısı. Bıraktım, bıraktım valla Senin yolun bayırlı Dikenli teller aşsam Araziler mayınlı Öptü beni üstünkörü Ayıp olmasın diye Toparladı eşyalarını izi kalmasın diye Bi sigara yaktım Bütün şehir yansın diye Yandı... Ben düşerim, kalkarım da Eyvallahım yok yine Sana darılmadım takılma Böyle küçük şeylere Yandım, söndüm Kendi kendime... Bütün hatalarımı kayıklara bırakmışım Bi kaptan gibi kalmışım içerdeyim, dokunmayın Bi araba heriften fena dayak yemiş gibi Yani seni sevmiş gibi Bi haldeyim dokunmayın Bütün hatalarımı kayıklara bırakmışım Bi kaptan gibi kalmışım içerdeyim, dokunmayın Bi araba heriften fena dayak yemiş gibi Yani seni sevmiş gibi Bi haldeyim dokunmayın Dağıttım, dağıttım Etten kemikten bir ayıptım Kederli dalgalarda Şiirlerim kayıktır Ben düşerim, kalkarım da Eyvallahım yok yine Sana darılmadım takılma Böyle küçük şeylere Yandım, söndüm Kendi kendime... Bütün hatalarımı kayıklara bırakmışım Bi kaptan gibi kalmışım içerdeyim, dokunmayın Bi araba heriften fena dayak yemiş gibi Yani seni sevmiş gibi Bi haldeyim dokunmayın
    17. -1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      efendim?
    18. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      otobus şoförlerine bu şekilde hitap etmek bi bana mı saçma geliyor :d
    19. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Emircan Igrek şarkısı seviyorum bu şarkıyı
    20. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      t: attila ilhan'ın sisler bulvarı kitabında yer alan harikulade şiiri. 5 kısımdan oluşur, nakavt eder.. "yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim" "sen artık bir din değilsin bunu biliyorsun" "on beş dakika sonra bordeux'ya bir tren kalkacak garın merdivenlerinde benim için ağlayacaksın ellerim yağmura açılmış sakallarım ıslak ben ki cehennemde bir allah gibi yalnızım" "ölümüm herkesinkinden başka türlü olacak bunu allahım gibi aşikar biliyorum kim ne derse desin biliyorum içime gün gibi doğuyor on bir gün aç ve susuz gözlerinin içine bakacağım on ikinci gün jiletle damarlarımı keseceğim" "geceleri benim için dua etmelisiniz" dinlemek için; link --- spoiler --- 1 eflatun gözlerin olduğunu bilmiyordum geceyarısını yaşamaktan yorgunum ayazın avucunda unutmuştun ellerini önünden geçtiğim halde beni tanımadın ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım şiirlerim külrengi kumrular gibi uçuyorlar bakır çalığı göklere katiyyen tahammülüm yok hele paris'in gökleri aklımı başımdan alıyor bana seni senden evvelki poitiers'li kızı hatırlatıyor ayazın avucunda unutmuştun ellerini karanlığın arkasında kıvılcım gözlü orospular gölgelerine yaslanmış evliya gibi bekliyorlar ışıklar kırmızı yandığı zaman duracaksın ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım soğuk gözlerinde buğulanmıştı ölsen tanıyamazdın hâttâ ricardo bile hani vatansız ricardo burnumun dibinden geçti geçen gün beni tanıyamadı oysa au vieux châtelet'de akşam sabah beraberdik üçümüz viyana kahvesi ve sıcak rom içerdik üstelik o krapfen severdi güzel olurmuş rivayet neden ve nasıl sevdiğini anlayamadım gitti yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim montmartre metrosu civarında seni gözden kaybettim o zenci yine arkanda mıydı hiç dikkat etmedim ağzında yoksul bir ıslık ıslak bir cıgara gibi sidney bichet’nin caz havalarını çiğneyip tüküren o saklasın varsın seni sevdiğini biliyorum ben yüzünün renginden geliyor bütün üzüntüsü bir gazete aldım ama evde okuyacağım kahvelerden birine girip bir grog ısmarlasam seni öldürmek için çareler tasarlasam sükût bembeyaz buz tutsa bıyıklarımda mağrur bir totem gibi sussam konuşmasam ve türküm kaybolsa sessizliğin hırçın türküsü ve ben unutulsam yazdığım şiirler senin için yazdıklarım herkes için yazdıklarım eski padişahlar gibi unutulsa birer birer ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam hiç mi hiç ihanetini hatırlamasam şehvetini hatırlamasam ellerim oldum olasıya seni unutsalar yarı gecenin içinden bir zenci süt beyaz bakıyor rue lafayette'de dünden bugüne geçiyorum eflâtun gözlerini bir grog kadehinde unuttum *** 2 bu geminin yelkenlerine herifin biri paris yazmış luxembourg garı'nın dirseğindeki çiçekçiyi bileceksin yeşil muşamba ceketli sarışın küskün kızcağız en dokunulmaz kızı en temizi fikrimce paris'in pablo'ya sorsanız bir taksi şoförüyle yatıyor pablo!.. ah pablo!.. onunla bir tanışsanız önüne gelene salamança'dan bir şeyler anlatıyor babasını orda bir duvar dibinde bırakmış halbuki konuştuğu zaman fransız sanırsınız saint-michel'de bir talebe kahvesindeyim gündüz olduğu halde bütün ışıkları yakmışlar bir cumartesi günü saat dört buçuğa beş var ellerim kırılsa ben senin için bu şiirleri yazmasam dinamit taşırmış gibi gözlerini taşımasam avanue vagram'da bir akşam yeter bana ağustos'ta yapraklara serilmiş yirmi beş franklık yıldızlar bir mısra yeter geceleyin bir tren gibi pırıl pırıl sen kendine yetmiyorsun hiç kimse sana yetmiyor birini bitirmeden aklın öteki yolculukta dün gece chatelet'de metro'nun yanı başında durdum yağmur bilmediğim başka bir gökten yağıyordu yağmur saint-jacques kulesine doğru yağıyordu yanımda olduğun zaman her zamankinden yalnızım şimdi bir nefeste café de l'écluse'ü hatırladım seine kıyısındaki küçük nehir kahvesini kapısında bir gemici feneri asılmış duruyor seine gemicileri her akşam burada toplanırlar onlar için birtakım maceralar düşünürüm seine sanki petrolmüş gibi iştahlı ve obur akıyor dupont'daki kızlar yalnız cıgara içerek yaşıyorlar utrillo'nun bir sokağından seni çektim çıkardım elin yüzün kirlenmiş üstün başın toz içinde sana mardi gras için bir japon maskesi aldım sen bana kaptan diyorsun herkes bana kaptan diyor sahici bir kaptanmışım gibi tükürüyorum *** 3 yalın kılıç bir kasım sabahını paris'te yaşadım sokaklarda sonbahar şiirleri salkım salkım faubourg saint-denis'de işte yine pazar kurulmuş beş franga çorba içtiğimiz julien'in kapısı önünde kırmızı ve siyah ve sarı saçlı bir kadın durmuş muzaffer patatesler satıyor üç renkli neşesi içinde camların arkasında ekmekçi kızlar mavi beyaz raflarda uzun uzun herifler gibi taze ekmekler üstüne bir yağmur yağdırmak hevesi uyanır içinde ben bu mısraları yazarım tout-va-bien kahvesinde concorde'da bütün fıskiyeler birden ayaklanacak gri bir demir gibi ensende hissedeceksin ebemkuşağını paris'in göklerinden uzanıp bir yıldız kopardım kırmızı bir karanfilmiş gibi yıldızı saçlarına taktım on beş dakika sonra bordeux'ya bir tren kalkacak garın merdivenlerinde benim için ağlayacaksın ellerim yağmura açılmış sakallarım ıslak ben ki cehennemde bir allah gibi yalnızım st-vincent de paul kilisesi benim otelin arkasına düşer saat kulesi her gece uyur uykumdan uyandırıyor her seferinde seni tekrar bordeaux'ya yolcu ediyorum saadetin ıstırap çekmek olduğunu ben keşfettim çarmıhta bir isa gibi ben ıstırap çektim bir sulfat acılığı sinerse parmaklarına şiirlerimden gözyaşları sinerse eğer küstahça kafiyeli anla ki ölümle hayat arasında zaman gibi mesudum kendimi öldürecek haldeyim seni öldürecek saadetimden dona-maria! bir kahvede isyan halinde bulduğum çekik gözleriyle ermenice küfürler yazıp çizen çocuk sen! bordeaux'ya yorgun bir flamingo gibi yolladığım geceleri benim için dua etmelisiniz renault'daki grevciler toptan sokağa atıldılar paris'in duvarlarını boydan boya afişler kapladı seni hatırladıkça bir kadeh armagnac içerim armagnac demek yirmi beş damla gözyaşı demekmiş demek her akşam yirmi beş damla gözyaşı içerim senin dağlardan ve sarhoşlardan korktuğunu bilirim ben sarhoş olduğum zaman korkmuyorsun hiç korkmuyorsun gözlüklerim kırılmasın diye sakladığını bilirim kalbim bakır bir mangır gibi boynuma asılmış ondan kurtulmak için sürgünlere gitmeye razıyım nehir gemilerinde muçoluk etmeye ölmeye seni terk etmeye razıyım parasız pulsuz çekip gitmeye kur'andaki bütün belalara tevrattaki bütün belalara ibranice öğrenmeye razıyım hapis yatmaya kalbim yüzünden madem ki ellerimi parçaladım kalemimi kırdım hayatımı çiğnedim ağladım madem ki en büyük düşmanım kalbim benim kendimim onu inkar ediyorum kalbimi inkar ediyorum geceleri benim için dua etmelisiniz üçüncü paralelde eski bir dünya gibi batacağım malgaş halkı birkaç yüzyıl hikâyemi anlatacak *** 4 cenova'ya indiğim zaman seni katiyen göremezdim aklım başımda değildi küfür gibi huzursuzdum herkes beni unutmuştu ben kimseyi unutmamıştım zehra'yı unutmamıştım allahsız gözlerini unutmamıştım sol böğrüme sanki çıplak bir hançer saplamışlardı şimdi benim gözlerim paris'te marivaux sinemasında bir çift kara maça gibi yorgun ve uykusuz ellerim derseniz marsilya'da garsonla hesaplaşıyor martini-cin seksen frank on frank da servis kalbim derseniz onun nerede olduğunu bilmiyorum ağlıyorum onun nerede olduğunu bilmiyorum hiç kimse kalbimin nerede olduğunu bilmiyor nihayet seni terk edip gitti diyebilirsiniz benim acılarım ilahlar gibi şiirlerimi doğuruyorlar onları karanlıkta bembeyaz izleriyle görüyorum karanlıkta seni görüyorum dudaklarına ellerimi sürüyorum seni kollarımın arasında tutuyorum ağzından öpüyorum ikimiz birden bire austerlitz garı'na gidiyoruz austerlitz garı önüne bakıyor bizden utanıyor bir trene binmek ve rastgele defolup gitmek istiyorum trenin barında alnımı yağmurlu camlara dayamak küstah bir duble birayla karşılıklı oturup ağlamak kalemimde mürekkep kalmıyor insanlar beni görmüyorlar insanlar kendilerini kaybetmişler onlara acıyorum ümitsiz bir akrep gibi ben aynı zamanda mağrurum samaritain'in ışıkları ocağıma düşmüş yalvarıyor bir roman için fevkalade oldukları düşünülebilir sen bir paket gauloise aldın bir paket mavi gauloise bense on frangımı amerikan bilardosuna kaptırdım seine kıyısında mırç büyük bir hayal kuruyordu seine kıyısında üçümüz sarhoş bir hayal kuruyorduk mavi bir ışık vardı işte ben onu kaybettim ben gölgemi kaybettim max jacob'un şiirlerini sen avucunda bir lokma rüzgar tutuyordun bu rüzgar için şairliğimi hınzırlığımı kaybettim aklımdan sen geçiyorsun bir bulut gibi geçiyorsun dün gece ezberimden çehreni defterime çizdim sen belki hakikaten bir bulut gibi yolcusun marsilya'da bir akşam soğuktan tir tir titredim p. cheyney'in bir kitabını bir kahvede soluksuz bitirdim vapur ertesi gün saat beşte kalkacaktı ölümüm herkesinkinden başka türlü olacak bunu allahım gibi aşikar biliyorum kim ne derse desin biliyorum içime gün gibi doğuyor on bir gün aç ve susuz gözlerinin içine bakacağım on ikinci gün jiletle damarlarımı keseceğim *** 5 hep aynı manzarayı kullanmaktan bıktım usandım bir yumruk vurdum dünden kalma bir şarkıyı dağıttım van gogh bana bakıyordu deli gözleriyle bakıyordu ellerim titriyordu bir dakar yolculuğu kuruyordum güya bir şilebin kıç güvertesinde durmuştum nabızlarım bir deniz fenerinin gözlerinde atıyordu asor adalarında on sekiz mısramı unutmuşum onlar beni terk etmişlerdi yalnız kalmıştım mahvolmuştum sen beni terk etmiştin bunu yalnız serdümen biliyordu geceleyin ışıkları söndürüp senden bahsediyorduk seine kitapçılarında villon'un şiirlerini buldum nehir yürek gibi kabarmıştı rüzgar esiyordu bir hafta her gece villon'dan bir şeyler okudum sen benim şiirlerimi okudukça ağlayacaksın seni hiç görmeseydim seni keşke hiç görmeseydim şu benim iki gözüm aksalardı kıpkızıl kör olsaydım sacré-coeur'de armonik çalsaydım dilenseydim seni hiç görmeseydim ismini hiç duymasaydım belki kendime göre rezilce saadetlerim olurdu kaldırımlara renkli tebeşirlerle katedral resimleri çizerdim kaldırımlara senin resimlerini çizerdim herkes seni çiğnerdi bistroya yıkılır çırılçıplak bir quandro içerdim lucie-anne yine gelir yine bana senden bahsederdi lucie-anne neden gelir neden bana senden bahsederdi benim şu çektiklerimi bir çocuk var ki anlıyor kendimi yerden yere vuruşumu içimdeki zehri bir çocuk var ki anlıyor benim gibi kahroluyor odasında şiirlerim fukara mumlar gibi yanıyorlar sen o çocuk değilsin sen artık çocuk değilsin dudakların eskisi gibi beyaz değiller biliyorsun ben ki yaşadıklarımı büyük dinler gibi yaşıyorum sen artık bir din değilsin bunu biliyorsun eifel'in dibinde durduk ben bir cıgara yaktım saint-dominique sokağında şehir ışıklarını yaktı içim büyük karanlıktı ellerimi göğe uzattım soluk bir sisin arkasından yüzün gözüküyordu gece inmişti takım takım yıldızlar gözüküyordu şimdi sen başka bir şehirdeydin saçlarını kesmiştin dudaklarını boyamıştın bu seni tamamen değiştirmişti rüyana erkekler giriyordu hem çıplak giriyordu aklına ben geldiğim zaman utanıyordun onların arasında değildim çünkü ben yoktum ben paris'te kalmıştım adresim ezberindeydi her cumartesi istesen bir kart gönderebilirdin ne var ki bunu hiçbir zaman yapmayacaksın kendimden kurtulmak için gölgemi koridora astım pazar günü sözleşmiştik beni mutlaka bekleyecekti simdi kalkıp gitsem mırç'ı bulacağım malum sonra vini-prix'ten üç litre şarap alacağımız sarhoş olacağımız malum şarkı söyleyeceğimiz sonra mırç zehra'dan bahsedecek ben susacağım camlardan bakınca paris’in damlarını göreceğiz bana ancak sabahları telefon edebilirsiniz --- spoiler ---
    21. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      hayatımın en ağır günlerinden birini ince ince anlatan attila ilhan şaheseri. - (#2313739) kimse inkar etmeye kalkışmasın, attila ilhan o gün oradaydı. yanımdan öteydi, yüreğimdeydi. yoksa her şeyi bu kadar kronolojik olarak ve derinlemesine -tanrısal bakış açısıyla- tarif edebilmesinin başka bir izahı yok. bu şiir benim tercümanım.. attila ilhan o gün oradaydı. şahit olmaktan fazlasını yapıyordu. benimle empati yapıyor, beni benimsiyordu. yaşayacağım senaryoyu kelimesi kelimesine bu sayede yazdı. o günkü her duygumu bir gurme misali tattı ve şairliğine yaraşır şekilde kağıda aktardı. ben tarifsiz kayıplardan bu şiir sayesinde çıktım. attila ilhan bu şiiri benim sayemde yazdı.. . "kalbim bakır bir mangır gibi boynuma asılmış ondan kurtulmak için sürgünlere gitmeye razıyım nehir gemilerinde muçoluk etmeye ölmeye seni terk etmeye razıyım parasız pulsuz çekip gitmeye kur'andaki bütün belalara tevrattaki bütün belalara ibranice öğrenmeye razıyım hapis yatmaya kalbim yüzünden madem ki ellerimi parçaladım kalemimi kırdım hayatımı çiğnedim ağladım madem ki en büyük düşmanım kalbim benim kendimim onu inkar ediyorum kalbimi inkar ediyorum geceleri benim için dua etmelisiniz"
      1"cenova'ya indiğim zaman seni katiyen göremezdim. aklım başımda değildi küfür gibi huzursuzdum. herkes beni unutmuştu ben kimseyi unutmamıştım. zehra'yı unutmamıştım allahsız gözlerini unutmamıştım. sol böğrüme sanki çıplak bir hançer saplamışlardı." - louis froziel 22.09.2019 00:55:01 |#3766129
    22. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      t: emir can iğrek şarkısı. gözümde ağır roman albümünün en değerlisi. "dağıttım, dağıttım. etten kemikten bir ayıptım. kederli dalgalarda, şiirlerim kayıktır." kaptan --- spoiler --- bıraktım, bıraktım valla. senin yolun bayırlı. dikenli teller aşsam, araziler mayınlı. öptü beni üstünkörü, ayıp olmasın diye. toparladı eşyalarını, izi kalmasın diye. bi' sigara yaktım, bütün şehir yansın diye. yandı... ben düşerim, kalkarım da, eyvallahım yok yine. sana darılmadım, takılma böyle küçük şeylere. yandım, söndüm.. kendi kendime... bütün hatalarımı kayıklara bırakmışım. bi' kaptan gibi kalmışım, içerdeyim, dokunmayın. bi' araba heriften fena dayak yemiş gibi. yani seni sevmiş gibi, bi' haldeyim, dokunmayın. . dağıttım, dağıttım. etten kemikten bir ayıptım. kederli dalgalarda, şiirlerim kayıktır. ben düşerim, kalkarım da, eyvallahım yok yine. sana darılmadım, takılma böyle küçük şeylere. yandım, söndüm.. kendi kendime... bütün hatalarımı kayıklara bırakmışım. bi' kaptan gibi kalmışım, içerdeyim, dokunmayın. bi' araba heriften fena dayak yemiş gibi. yani seni sevmiş gibi, bi' haldeyim, dokunmayın. --- spoiler ---
    23. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "ben düşerim, kalkarım da, eyvallahım yok yine. sana darılmadım, takılma böyle küçük şeylere. yandım, söndüm.. kendi kendime..." - link
    24. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "ben ki cehennemde bir allah gibi yalnızım"
    25. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote