Bunun aksini gerçekleştiren biri olarak düşüncelerimi paylaşayım, belki faydası olur:
İnsanlar çeşitli nedenlerle beğenmemeye meyillidirler. Fesatlık, eziklik, kıskançlık, kendini beğenmişlik, tatmin olma... Evet, kendilerini tatmin etmek için bile burun kıvırabilirler. Karşısındaki kişinin nasıl hissettiğinin bir önemi yoktur. Çünkü empati yoksunluğu bunu gerektirir.
Bazıları "ben açık sözlüyüm kardeşim işinize gelirse" diyerek kendini savunur. Açık sözlü biri olarak söylüyorum; onlarınki açık sözlülük değil, patavatsızlık. Üzerlerine vazife olmadan burunlarını hayatınıza sokarlar. Ayrıca eleştirinin de bir usulü vardır; onlar bodoslama daldıkları için sıkıntı çıkıyor. Patavatsızlara karşı sloganınız
keyfimin kahyası olmayanlar çenesini kapalı tutsun olsun
(bkz: yaz bunu güzel laf bu).
Bu konu ne zaman açılsa aklıma meşhur atasözümüz gelir: "kedi uzanamadığı ciğere murdar der". Bazen elalemin derdi siz değil; kendilerini avutmaktır. Uzun boylu birini görünce "sırık", kısa boylu birini görünce "cüce" derler. Zayıfa "cılız", kiloluya "şişko" derler. Her şeye bir kulp takarlar. Şu da var; birilerinin beğenmediği özelliklerinizi başkaları beğenebilir. Birinin "cüce" diye beğenmediği kişiyi başkası "minyon" deyip beğenir. Tavsiyem; bu tür durumlarda eleştirildiğiniz şeyin mutlak yanlış/kötü olmadığını, hatta güzel bulanların çıkabileceğini unutmamanız olacak.
Sepetteki yengeç sendromu diye bir sendrom var. Özetlemek gerekirse, ağzı açık sepetteki yengeçlerden biri sepetten çıkmaya çalışırsa öbür yengeçler onu aşağı çekiyorlar. Bunun da insanlar arasında birden fazla nedeni mevcuttur; fesatlık, karşındakini üzmek, acizlik... Bazen bir nedeni bile olmaz. Çevrenizde bulundurmasanız bile, muhakkak bu sendromdan muzdarip insanlar çıkar karşınıza (sosyal medyada eleştirmek için eleştirenler mesela). Bu paragrafın tavsiyesi de şu olsun: Sizi eleştiren kişiye bakıp şu soruyu cevaplayın
haklılık payı var mı? Ha, haklı olması sizin hayatınıza burnunu sokmasını "haklı" kılmaz; fakat söylediklerini zihin filtresinden geçirip ders çıkarabilirsiniz. Vurdumduymazlık da kafaya takmak kadar yanlıştır. At gözlüğü takmayıp; başkalarının bilgilerinden yararlanarak kendimizi geliştirebilir ve tanıyabiliriz.
Kendini aşırı beğenmiş insanlar da vardır. Bazen sizi eleştirerek kendilerini yüceltmeyi amaçlarlar, bazense kendilerini yücelttikleri için sizi eleştirirler. Bunlara hiçbir şey beğendiremezsiniz. Tavsiyem bunları etrafınızda tutmamanız, söylediklerine de aldırış etmemenizdir
(bkz: beyler susun deli konuşuyor konuş deli).
Peki karşımızdaki kişi bunların dışında kalıyorsa ne yapacağız? Yazı boyunca aklınıza "senin iyiliğin için söylüyorum" diyen biri gelmiş olmalı. Burada dikkatli olmakta fayda var. O yüzden sırasıyla şunları yapmalıyız:
1-) Söyleyenin kim olduğuna bakın: Sevdiğiniz, güvenebileceğiniz biri mi? Eleştirdiği konuda sizden bilgili veya tecrübeli mi?
2-) Amacını değerlendirin: Sadece iyiliğimiz için mi eleştiriyor? Bizi kendi standartlarına uydurmaya çalışıyor olabilir mi?
3-) Zihin filtresinden geçirin: Haklılık payı var mı? Dediğini yaparsam nasıl hissederim, neler olur?
Entryin size faydası olmuşsa ne mutlu bana, vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.