**entry nin tamamını okuyamayacak olanların atlaya atlaya okuyup üstüne bide yorum yapmaması rica olunur.
temeli "dinde zorlama yoktur. artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. o halde kim tâğutu reddedip allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. allah işitir ve bilir." (bakara sûresi, âyet 256) bu ayet olan bu yanılgı çok tehlikelidir.
fakat müslüman olduktan sonra, kadın olduğuna göre örtünmeye mecburdur; veya erkek olursa onbeş yaşından itibaren aklı olduğu müddetçe namaz kılmaya mecburdur. zinadan sakınmaya mecburdur. hırsızlık yapmaktan kaçmak mecburiyetindedir. buna zor kullanılır; "hırsızlık yapma" yaptığı takdirde ceza verilir. " içki içme" içtiği takdirde ceza verilir. bu demek değildir ki; 'müslümanım' dedikten sonra, müslümanlığı tatbik etmeyen hakkında zor kullanılmaz. böyle bir şey yoktur
asıl anlatılmak istenen dinde "zorluk çıkarma"nın yeri olmadığıdır. mesela; yazın havalar ısınıp namaz kılmak zorlaştığı için bazı namazları (vakitleri dahilinde) daha serin bir zamana kadar kılmayabileceğimiz . gelin görün ki allah'a inanmadığı için - veya alllah'ın dediklerini yapmadığı/yapılmasına engel olduğu için - kimseye sert davranamayacağımız , zor kullanamayacağımız anlaşılmaktadır. bu bana kalırsa " ılıman islam " diye bi tabiri oluşturanların beyninden yayılmış bi hastalıktır .
o kadar ileri gitmiştir ki artık namaz kılmayan birine kızdığımızda " sana ne ? " " ne karışıyorsun ? " " bu onunla allah (c.c.) arasında birşey . " diye tepkiler bile alabiliyoruz. oysa dinimize göre bu kesinlikle onunla allah arasında bişey değildir.
örnek verilebilecek 2 olayı sizinle paylaşmak istiyorum . hz. ebubekir, dinin bir çok emrini yerine getiren, ama zekat vermeyenlerle savasmistir. onun içtihadina, kur'an'dan-sünnetten anladigina göre zekat vb. islam'in kesinlesmis yükümlülüklerini israrli bir tavir olarak yerine getirmeyenlerle savas bile yapilabilir. ancak bu tavir bireysel ihmalkârliklar için degil, fitne amaçli kollektif hareketler için geçerlidir (buhari, kitâbu'z-zekat, c.ii, sh.109-110).
yine peygamberimizin (s) tebük seferi'ne katılmayanlarla ilgili kur'an'in direktifine dayalı uygulamaları bizim için ikrah ayetini anlama konusunda da örnektir. olayı kısaca hatırlayalım : mekke'nin fethi'nden bir yıl sonra mûte'nin öcünü almak isteyen kafirlerin sam bölgesinde hazırlık yaptıklarını öğrenen peygamberimiz büyük ve donanımlı bir ordu kurmaya karar verdi. mute olayından sonra yenilgiyi hazmedemeyen bizans muhibbi kafirler, müslümanların kervanlarına saldırmaya başlamışlardı. sam uzak bir yerdi. mevsimin yaz olması pek çok kimseyi isteksizliğe itmişti. bazı müslümanlar mazeretsiz olarak sefere katılmamışlardı. rivayetlere göre bunlardan üç kisi özellikle önem arzetmekteydi: ka'b, hilal, mürâre. peygamberimizin seferinden bölge kabilelerinin tamamına yakını müslüman oldu. yahut egemenlik altına alındı. adi geçen üç kisi geçerli bir özre sahip olmadıklari için durumları allah'a havale edildi. sefere katılmamak dışında bütün islami sorumluluklarını yerine getiren bu kişilerle tüm insani ilişkiler kesildi. uzun ve zorlu bir genel boykot uygulandı. selam verilmedi, komşuluk yapılmadı, konuşulmadı, eşlerinden ayrılmalari sağlandı.
-ayrıca
(bkz: emr-i bi'l ma'ruf ve nehy-i anil münker) iyiliği emretmek. emretmek . emretmek. büyük harfle yazamıyorum fakat emretmek yani anlıyor musunuz ? iyiliği tavsiye etmek değil. iyilik yapmak değil iyiliği emretmek. rabbimiz bütün müslümanları toplumsal sapmaları tespit etmek, izlemek ve durdurmakla yükümlü kılmıştır. yerinde söz ile yerinde el ile (güç kullanarak) yerinde tavır alarak siyasal, toplumsal, ekonomik, ideolojik sapmaların önüne geçmek, mü'minlerin hepsini bağlayan "emr-i bi'l-ma'ruf nehy-i ani'l-münker" görevidir-
müslüman olmayanlarla ilgili dinde zorlamanın olduğuna dair bazı ayetler şunlardır :
''müşrikleri, bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayıp hapsedin; her gözetleme yerinde onları bekleyin. eğer tevbe eder, namaz kılar ve zekat verirlerse yollarını serbest bırakın.'' (tevbe sûresi, âyet 5)
''ey peygamber! kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. onların varacağı yer cehennemdir.'' (tahrim sûresi, âyet 9)
''allah ve peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak el ve ayakları kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir.'' (maide sûresi, âyet 33)
''onlar kendileri inkar ettikleri gibi, keşke siz de inkar etseniz de eşit olsanız isterler. allah yolunda hicret etmedikçe onlardan dost edinmeyin. eğer yüz çevirirlerse onları tutun, bulduğunuz yerde öldürün. onlardan dost ve yardımcı edinmeyin.'' (nisa sûresi, âyet 89)
(kitap ehli'ne yani yahudilere ve hristiyanlara ve islam'ı din edinmeyenlere karşı) boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın." (tevbe sûresi, âyet 29)
“fitne ( kâfirlik ) kalmayıp , yalnız allahın dini ( islamiyet ) ortada kalana kadar onlarla ( kâfirlerle ) savaşın.eğer vazgeçerlerse ( kâfirlikten vazgeçip islam olurlarsa ) sataşmayın” (bakara sûresi , ayet 191)
"islam dini özgürlükler dini midir?" sorusunun net bir cevabı var: hayır! islam dini yasaklar dinidir.
kadınların giyiminden neyin yenilip içileceğine kadar günlük yaşamın her anına karışır.
islamiyetten ayrılanlar (mürted), islam şeriatına(kurallarına) göre ölüm cezasına çarptırılırlar.
islam dini, kendisinden olmayana barış ve sevgi emretmez.. aksine, islam dini müslüman olmayanlara karşı , müslümanlara onları müslüman yapıncaya kadar cihad emrediyor.