bugün
yenile
    1. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      takıntılı aşkta kişi aşık olduğu kişiyle ilgili düşüncelerle meşguldür. ancak bu aşkta kişi mutluluk yerine kaygı yaşar. karşısındakine güven duyma, ayrılık ile ilgili kaygılar sürekli zihnini meşgul eder. bu kaygılarından kurtulmak için de kendini rahatlatacak eylemlerde bulunur. örneğin aşık olduğu kişinin başkası ile birlikte olabileceği kaygısı ile sürekli onu arar, nerede olduğunu kontrol eder. bu kontroller bir süre kendisini rahatlatsa da bir süre sonra tekrar başlar. diğer bir örnek de kendisinin gerçekten sevilip sevilmediğini anlamak için "bana aşık mısın" diye sorar. ondan istediklerini yapıp yapmadığını kontrol eder. ancak bunlar bir süre kişinin kendini iyi hissetmesine neden olur. düşündükleri bir süre sonra mantıklı gelmese de kendisini rahatsız eden düşünceler zihnini meşgul etmeye devam eder. kaynak
    2. -1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      eğer yaşadığın şey gerçekten aşk ise takıntılı olmalıdır zaten.
    3. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Çok sevdiğim bir dostumun eski sevgilisi yıllardır peşinde. Takip ediyor, arıyor, darlıyor, rahatsız ediyor... Araştırdım, kuru gürültü. Bırakmıyor da şöyle temiz bir döveyim. Neyse. Bazı erkekler/kadınlar var sevgili abilerim ablalarım; hayatı sevdiğine zindan eder. Şizofren gibi, aklında kurduğu gerçekliğe hayatını oturtur. Gerçeklik hissi kaybolur. Bazen de bu insanlar, sevmeyi ısrarcı olmakla bağdaşlaştırır. Yeşilçam'ın büyüsü... Yok öyle bir şey. Eğer bir insan fizyolojik ve psikolojik olarak sağlıklıysa öyle şeyler yapmaz. Ne kadar sevdiğinin bir önemi yok, bağrına taş basar, yine gider. Sırf sevdiğinin gücünü üzmemek için. Sırf onun mutlu olması için. O yüzden... Tutkulu ve coşkulu sevmekle takıntılı olmayı karıştırmayın. Çünkü bir insan, nasıl severse sevsin, gitmesi gerektiği zaman gider. (Teze ara verdim, azıcık yazayım dedim. Bu arada... Deney grubuma gelmek isterseniz beni çok mutlu edersiniz. Katılımcıya ihtiyacım var. Evet...)