turuncu, su bakımından zengin bir dünyanın ışıksız hücreleri içinde bekliyordum. o zamanlar bana "c vit" diye sesleniyorlardı. bir gün hücremizin içine giren su miktarı azaldı. uzun bir yolculuğa çıktığımızı haber veren ilk şey sevgili klorofillerin cansız bedenlerini görmemizdi.
bir kaç zaman bu karanlıklaştırılan dünyada bekledikten sonra, dünyamızın kapıları daha büyük bir dünyaya açıldı. içinde 32 tane beyaz taş bulunan karanlık bir mağara girişinden başlayarak yumuşak zeminlerde dolaştım.
ilk arkadaşlarım, alyuvarlardı. kırmızı ve sıcaklardı. beni aralarına almaları hiç zor olmadı. daha sonra beni çok ilginç bir yerde misafirliğe bıraktılar. orada uzunca bir zaman bekledim. daha sonra yolculuğuma devam ederek, bir sınavın içindeymişçesine bana benzeyen diğer kuyruklu, iri başlı arkadaşlarımla yarıştım. kazanan ben oldum. bugün ise size bunları anlatıyorum. :d
(bkz: ben daha o zamanlar portakalda vitaminim)
(bkz: canım sıkıldı sallıyorum)