bugün
yenile
    1. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      böyle göğsüm sıkışıyo içimde bi boşluk var gibi. özlem, acı ve üzüntü bi arada. bazen kalbimde bi ağrı bi ağırlık var gibi hissediyorum. hayattan bunalmışım gibi. öyle işte ya
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kendinize başka bi dert bulun çok iyi geliyor
    3. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      gönül dilimizdeki en güzel kelimelerden biri fikrimce^^ bütün kullanılışları hoşuma gider (bkz: gönül koymak) ama gönül yorgunluğu çok başka bir şey.herkesin aklına eskiyi,bir anıyı, şu anı getirebilir. benim tarafımda bı yorgunluk bir tohum ekmek ama onu hiç büyütmemek gibi bir şey.hiç dokunmayıp kendi kendine bir şeylerin olmasını beklemek.tabi ki tarafımdan değil..
    4. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "Ne, biliyor musun gönül yorgunluğu? Kendinden soğuyorsun. Sözünden soğuyorsun. Geçmişinden soğuyorsun. İnandıklarından soğuyorsun. Baktığın yüzlerden soğuyorsun. İçine bile bakmıyorsun artık. Dünya, inandığın o yitik cennet değil." demiş Şükrü Erbaş. Daha iyi anlatılamazdı.
    5. 7
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Canın bir şey yemek istemez ya, hani bir yere gitmeden önce plan iptal olur ya, hani araba alırsın ama benzin paran olmaz ya, tarlaya buğdayı serpersin hasat yapacağın günü iple çekersin ama buğday tarlada çürür ya, önceden okuduğun bir kitaba yazdığın bir notu yıllar sonra görürsün ya işte öyle değişik bir durum. Değişik işte anlamsız bir değişik. Yolu çok iyi biliyorsun, nerede taş var veya nerede diken var çok iyi biliyorsun. Çünkü o yoldan geçtin bir kere, bir kere daha geçmeye mecalin olacak mı veya üzerinden o gönül yorgunluğunu atıp bu yola çıkabilecek misin? Bunları yapmayı düşündüğünde bile yoruluyor insan, yola nasıl çıksın. Tabi gönül bu, belli olmaz. Belki aynı yola defalarca sürer insanı. Uzun lafın kısası; yorgun bir gönül varsa hayellerde bir o kadar yorgun oluyor.
    6. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun? Gökte yıldızın kalmıyor. Gölgen bir yere sığmıyor. İçindeki şarkı içinde boğuluyor. Penceren sokağa bakmıyor. Bütün sevgi sözleri kalbinde cezaya dönüyor. Kirpiklerin hiçbir güzellikle halkalanmıyor. Baktığın bütün sular yeraltına çekiliyor. Sevmek korkusu ayrılıktan çok önce acı veriyor. Dünyanın bütün cenazeleri evinin önünden kalkıyor. Her gün bir arkadaşın büyüdüğünüz zamanlarda kayboluyor. Girdiğin çıktığın bütün kapıların önünde yabancı, ardında yalnızlık olup kalıyorsun. Ne, biliyor musun gönül yorgunluğu? Kendinden soğuyorsun. Sözünden soğuyorsun. Geçmişinden soğuyorsun. İnandıklarından soğuyorsun. Baktığın yüzlerden soğuyorsun. İçine bile bakmıyorsun artık. Dünya, inandığın o yitik cennet değil. Durup dururken inciniyorsun. Kötü söz gerekmiyor bunun için. Sana söylenmesi de gerekmiyor sözün. Tam kirpiklerinin ucunda bir yarım ay, dudaklarında bir boyalı söz… Bir kırıcı gülüş yetiyor kapanman için. Saygısız ses, kibirli gövde, tüküren gözler… Kalabalık, tanrısından büyük! İskeletine kadar çekiliyorsun. Birisine bir söz söyleyeceksin; sessizlik boğucu; şu uzun ayrılığa bir özür, bir sitem… Kırk cümle kuruyorsun, ağzını açmadan vazgeçiyorsun. İncinme değil bu, insana olan inancı yitirme! Yaranı evde bırakıp çıkıyorsun sokağa. Öyle acıklı bir uzaklık ki, şikayetin sularını çoktan geçtin. Hiçbir şeye öfke duymuyorsun. İnsan boylu boyunca bir hastalık. İnsan korku. İnsan yıkım. İhtiraslarının külü insan. İnanmıyorsun artık. Anlamamak değil, inanmıyorsun! Can sıkıntısı değil, inanmıyorsun! Yaşamak korkusu değil, inanmıyorsun! Ruhun hazan mevsimi bu. İnsanın kötülüğe dönüşmesi. Oysa, gözlerin ne diyorsa doğru, diyecektin. Gamzelerin diyecektin, dünyanın bütün güneşli pencereleri. Bu hülyalı zaman, diyecektin, kirpiğin kirpiğe değmesi kadar. Parmaklarının rayihası, sesinin gökbahçesi, kulak memelerindeki kandil, kâküllerindeki uykulu arzu, göğüslerinin naz gölleri, bacaklarından akan ırmak, ağzının serçe kuşları, teninin atlas uykuları… Ben seni sevmek istiyorum, diyecektin diyemedin. Güzellik tanrının değil, insanın insana bağışıdır, diyemedin. Yalnızlık taşa çevirir yüreği, diyemedin. İnsan sevmezse bir yaşama cezasından başka nedir ki, diyemedin. Her vazgeçişte gövdemiz biraz daha uzaklaşır bizden, diyemedin. İnsan bütün acılardan sadece bir sevgi sözüyle döner dünyaya diyemedin. Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun? Ölümün, yaşarken hüküm sürmesi insanda.” Şükrü Erbaş/Çırpınıp içinde döndüğüm dünya
    7. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      İnsanı içten içe bitiren bir duygu durum bozukluğu. Nefes aldıkça gönlünde bi acı hissedersin, boşluğa bakıp dalar gidersin, içinde bir sızı olur ama geçiremezsin. Kısacası yoran bir durum herkese gönül ferahlığı diliyorum ey sözlük halkı.
    8. 10
      +
      -entiri.verilen_downvote
      evet tam olarak bundanım var
    9. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      maalesef her gönlü yorgun olan da belli olmuyor. malum dünya zor, acımasız. bu yüzden herkes kendini kapatıyor dışarıya. çok sevdiğim bir söz var; "kim gönülden neşeli, kim yürekten yaralı bilmem"
    10. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      iş bulun çalışın geçiyor. nereden bildiğimi sorabilirsiniz ben her şeyi bilirim çünkü.
    11. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Valla bu mesafe işlerini geçtim de insan sesini bile duymayınca gönlü harbi yoruluyor fiziksel bi acısı var tarifi yok