saat dört yoksun
saat beş, yok
altı, yedi, ertesi gün
daha ertesi
ve belki kimbilir...
(...)
kitap okurum
içinde sen varsın
şarkı dinlerim
içinde sen
oturdum ekmeğimi yerim
karşımda sen oturursun
çalışırım,
karşımda sen
(...)
en güzel deniz,
henüz gidilmemiş olandır
en güzel çocuk
henüz büyümedi
en güzel günlerimiz
henüz yaşamadıklarımız
ve sana söylemek istediğim
en güzel söz
henüz söylememiş olduğum sözdür
o şimdi ne yapıyor?
şu anda şimdi, şimdi, şimdi
evde mi, sokakta mı?
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
kolunu kaldırmış olabilir mi, hey gülüm
beyaz kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi
o şimdi ne yapıyor
şu anda şimdi, şimdi, şimdi
belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor
(...)
belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir
her kara günümde onu bana
tıpış tıpış getiren sevgili
canımın içi ayaklar
ve ne düşünüyor, beni mi?
yoksa ne bileyim
fasulyenin neden
bir türlü pişmediğini mi?
yahut insanların çoğunun neden böyle
bedbaht olduğunu mu?
o şimdi ne düşünüyor
şu anda şimdi, şimdi
(...)
saat dört yoksun
saat beş, yok
altı, yedi, ertesi gün
daha ertesi
ve belki kimbilir...
- nazım hikmet
5
+
-entiri.verilen_downvote
sanma şahım/ herkesi sen/ sadıkane yâr olur,
herkesi sen /dost mu sandin/ belki ol/ ağyar olur.
sadikane/ belki ol /bu alemde/ dildar olur,
yâr olur/ağyar olur /dildar olur /serdar olur.
yavus sultan selim
bir de şiiri yukaridan asagiya boldugum yerlerden okursaniz siir yine ayni oluyor. (bunlar hep bilgi!)
2
+
-entiri.verilen_downvote
seni sevmek
felsefedir kusursuz.
i̇mandir.
korkunç sabırlı..
1
+
-entiri.verilen_downvote
o senin ardından gitti,
umudun payını beklemeden
gitti, bütün seni yitirdi.
sen de bittin, dönerken
-özdemir asaf/dönüş
1
+
-entiri.verilen_downvote
artık demir almak günü gelmişse zamandan,
meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
biçare gönüller. ne giden son gemidir bu.
hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
bilmez ki,giden sevgililer dönmeyecekler.
bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden
(bkz: yahya kemal beyatlı )
3
+
-entiri.verilen_downvote
sana bir şiirler olmuş sevgilim
yüzün, gözün söz içinde
hangi imla kitabına baksam
''ben''den ayrı yazılıyorsun
1
+
-entiri.verilen_downvote
yüzde ısrar etme doksan da olur
i̇nsan dediğinde noksan da olur
bir ben varım deme yoksan da olur
kusursuz dost arayan dosttan da olur
3
+
-entiri.verilen_downvote
yan yana yürümeyelim diye dar yapılmıştı kaldırımlar
ve yine yan yana yürümeyelim diye dar kafalıydı insanlar
ve sırf dardı diye kafalar düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik
sarılmak yakar bizi deyip,aşkı hep uzaktan sevdik
2
+
-entiri.verilen_downvote
ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
pervane olan, kendini gizler mi alevden?
sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu…
(bkz: geri gelen mektup)
göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten,
affet senden habersiz aldığım her nefesten... (bkz: necip fazil:affet)
4
+
-entiri.verilen_downvote
...
yoksun ya
güvercin avlıyor avluda kedi
kızlar gülüşüyor bahçede
gül üşüyor –gül üşür-
yoksun ya, bezden anne
yapıyor öksüz
öpmek için kendisine.
i̇brahim tenekeci
ben seni sevdiğim zaman bu şehirde yağmurlar yağardı
ben seni sevdiğim zaman bu şehirde ayrılık kurşun gibi ağırdı
1
+
-entiri.verilen_downvote
tevfik fikret - han-ı yağma
2
+
-entiri.verilen_downvote
küçük iskender - bir nedeni yok yalnızca öptüm.
0
+
-entiri.verilen_downvote
kendi yazdığımız oluyor mu?
oluyorsa editleyip yazarım
1
+
-entiri.verilen_downvote
ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
işık ışık, dalga dalga bayrağım!
senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
sana benim gözümle bakmayanın
mezarını kazacağım.
seni selâmlamadan uçan kuşun
yuvasını bozacağım.
1
+
-entiri.verilen_downvote
seviyorum mümkün değil
aramızda kurşun yasak bölge var
sen genç sevdan ölünecek kadar güzel
kanunu yapanlar ihtiyar
bir akşamüstüdür şarabî
bahçeler ve dağlar üzre hükümran;
tam dünyayı dolaşmak saatindesin.
ay ışığı su içer birazdan.
kızarmış kalçalarını çanlar
alabildiğine vurur.
sen çocuk tulumunda
matbaa mürekkebi
rüsva olmuş ellerinin emeği,
manşetlerde kilometre kilometre yalan
sallanır durur.
bir akşamüstüdür katil, muhteşem
alıp götürmüşler dost dediğini
almış rüzgârlar içini,
ümide benzer, sevdaya benzer...
soğuk bir namludur kör ve pusuda
ense kökünde zulüm,
ve sermiş cânım sofrasını dört başı mâmur
burnun dibine hürriyet.
seviyorum mümkün değil;
aranızda kurşun, yasak bölge var
sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel
kanunu yapanlar ihtiyar.
ahmed arif-bir akşamüstüdür
oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...bir ben ki tüm ilişkilerin
perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. kim kimi ne kadar anlayabilir
ömür hanım?
0
+
-entiri.verilen_downvote
özgürlüğün geldiği gün
o gün ölmek yasak
0
+
-entiri.verilen_downvote
bir gelsen, yangınlardan alsan beni...
bir gelsen, dünyalarımdan alsan beni...
bir gelsen, şafaksız gecelerden alsan beni...
ama ne zaman gelsen,
akşam kızılı gözlerimle bulacaksın beni...
(bkz: sen yokken)
1
+
-entiri.verilen_downvote
Sen de bütün kadınlar gibisin demiştim. Hayır! Hayır! Galiba bütün kadınlar senin gibi. Hepsi senden bir parça , her biri seninle aynı yerde. Fakat benim yüreğim senin için çarpıyor!
Ümit Yaşar Oğuzcan
tamamını soundcloud'tan dinlemek için tık
4
+
-entiri.verilen_downvote
durakta üç kişi
adam kadın ve çocuk
adamın elleri ceplerinde
kadın çocuğun elini tutmuş
adam hüzünlü
hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü
kadın güzel
güzel anılar gibi güzel
çocuk
güzel anılar gibi hüzünlü
hüzünlü şarkılar gibi güzel (cemal süreya-fotoğraf)
0
+
-entiri.verilen_downvote
bilmezler yalnız yaşamayanlar
nasıl korku verir sessizlik insana
insan nasıl konuşur kendisiyle
nasıl koşar aynalara
bir cana hasret
bilmezler
(bkz:orhan veli)
1
+
-entiri.verilen_downvote
bu aralar gelsen
bir kuş uçuyor,
bir çiçek dalından kopuyor,
bir çakıl taşı denizde sekiyor,
dut ağacı meyvelerini döküyor,
toprak yol, tozu dumana katıyor,
tahta kapı, sövesinden kopayazıyor.
kalbim çarpıyor,
i̇çim içime sığmıyor,
sen geldin diye deliriyorum!
tüm zamanlarımı seni beklemek için değerlendiriyorum.
bir saniye boş vaktim yok.
şimdi içeri girsen, hazırlıksız yakalayamazsın beni.
hazırım, seni bekliyorum.
bana ördüğün kazağım sırtımda…
atkım boynumda…
yaz kış çıkartamıyorum…
gelirde görürsün diye, bîtamam bekliyorum.
dışarıda bir çıt çıksa, kapının ardında bitiyorum.
biliyorum, vakitsiz zamanlarda iş çevirmeye bayılırsın.
kışın, denize ayağını sokmaya…
yazın, boğazlı çizmelerini giymeye…
baharda somurtup durmaya…
bayılırsın biliyorum.
terslik sen de mi; ben de mi… bilemiyorum.
çok meraklısı da değilim zaten…
ben sadece seni seviyorum.
ne tersliğe, ne de kim de olduğuna aldırmıyorum.
benim canımı acıtan…
i̇çimi bunaltan…
beni kederden kudurtan…
yanımda olmayışın şu an!
telefona bakıyorum, çalmıyor.
mutfaktaysan “bir su getir” diye bağırıyorum.
su içmekliğim yok… seni sınıyorum.
i̇nsan günde elli bardak su içemez ya!
hastayım biliyor musun?
bilsen yanımda olurdun, şüphem yok.
yalancıktan hastalanayım diyorum…
gelesin diye bir ateş çıksın benden…
i̇nce hastalığa tutulmuş gibi öksüreyim…
elimi karnıma tutup ağlayayım istiyorum.
sonra vazgeçiyorum… çocukça şeyleri sevmezsin sen…
zaten biliyorum; bir evde bir kişi şımarır…
bizim evin şımarığı sensin.
peki, ben ne olacağım?
hastalanmak, şımarmak, seni sıkmak yok.
peki, ben ne olacağım?
kapı beklemekten, mutfak kollamaktan, telefon kurcalamaktan korkuyorum.
aslında seni kaybetmekten korkuyorum.
benden nefret ettiklerini anladığım en yakın arkadaşlarım…
bekleme diyorlar!
bakar mısın, seni beklememeliymişim!
gelmeyecekmişsin çünkü. boş laf!
sen beni ebediyen terk edebilir misin?
i̇çinde kocaman bir boşluk olmaz mı o zaman?
anlamıyorlar işte bütün bunları, beni sevmediklerini yeni anladığım en yakın arkadaşlarım.
ama sende bunca zamandır bir telefon olsa açsaydın ne olurdu?
kızgınsız biliyorum, beni cezalandırıyorsun.
ancak bu kadar yeter, ben dersimi aldım.
bundan sonrası beni öldürmeye girer.
arkamızdan dedikodu ediyorlar biliyor musun?
güya sen başka biriyle delicesine sevişiyormuşsun!
dedikoduları azdırma çabuk dön.
i̇çim sızlıyor, yalan olduğunu bildiğim halde…
yine kızma bana, yalan da insanın içini acıtabilir.
gel yanıma, geç karşıma, “yok öyle şey” de bana.
sana inanmaya yazgılıyım ben, meraklanma.
ortalıkta benim için, “bu kız uğruna kafayı yedi” diyorlarmış, aldırma.
kafayı yemedim ya, bu aralar gelsen hiç fena olmaz.
bir kuş uçuyor,
bir çiçek dalından kopuyor,
bir çakıl taşı denizde sekiyor,
ben sensin sanıyorum.
millet beni deli sanıyor.
bu aralar gelsen hiç fena olmaz.
3
+
-entiri.verilen_downvote
aşık olursan bir gün benim kadar.
yüzünü yağmura uzat…
geçti, geçti desin biri.
hiç geçmesin…
1
+
-entiri.verilen_downvote
sen bana
sen desen de, demesen de olur.
ama ben sana sen diyeceğim.
düşün dur.
0
özdemir asaf değil mi? - mnurk 14.10.2018 23:04:05 |#3738871
hayır ama ben yemek sepeti miyim şiiri beğenmediyseniz anlarım ama ne var efendim parmağınızı iki üç kez hareket ettirdiniz diye eksi mi verilirmiş - uykucuks 14.10.2018 23:15:31 |#3738880
Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben. Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım. Yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını. Nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep.
Sevincini bir barış, bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde. Sesine güvendim, gözlerine en çok yakışan o sürekli yaz ikindisine.
Bütün öksüzlerin kederiyle baktım yüzüne, ne zaman geleceği düşündüysem.
Bir haksızlığı haykıran herkese senin soluğunu verdim. Bütün hapislerin penceresi yaptım seni. Sonra tuttum kenar mahallelerin yalnızlığını gösterdim, bir özür, bir bağışlanma umuduyla. Söze inandım, gövdene ondan çok…
Dönüp dönüp sana geldikçe anladım özgürlüğün aşk olduğunu. Alışkanlıklara yenilmedim ben, seni bir alışkanlığa dönüştürmek istemedim yalnızca.
Işıklı bir korunak arayacağım sesinin kıvrımlarında. ‘Gelmen iyiliktir’ diyeceğim. Yüreğimden başka yanıtım olmayacak. Bir sorudan bir soruya vuracağım seni yine.
Dünyanın bütün yağmurları yağacak iki söz arasında. Ellerimi geçmişe mi geleceğe mi koyacağımı şaşıracağım.
Küller altındaki köz için bir yudum soluk isteyeceğim. 'Aşk iki kişiliktir’ sözünü düşüneceğim uzun uzun. Kalkıp pencereden hayata bakacağım. Alnından öptüğüm yerde 'Ülkemsin’ diyeceğim. Bir gülüşünle çıkıp caddeleri dolduracağım.
Ya sen bu ülkede doğmasaydın, ya ben aşkı herkes gibi bilseydim?”
2
+
-entiri.verilen_downvote
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
Hayat hiç mavi yerinden vurmadı...
Çünkü ben maviyi beyazı koruyan masumiyet
olarak tanırım.
Karanlığı görünür kılan bir renktir mavi, öyle bilirim... sürükleyendir, bitmeyendir.
Mavi olarak anlatmalıyım herşeyi...
Kaldırın başınızı gökyüzüne, görmek istediğinizi değil, gördüğünüzü söyleyin bana!
Yaşamın ta kendisidir mavi.
Belkide sadece bu yüzden ölmeye değil, yaşamaya mahkum edilmiştir.
Maviyi soruyordun, gözlerimden yüzüme yayılan maviyi mi?
Bir renk değildir, mavi huydur bende ve benim yetinmezliğimdir ve herkesin yetinmezliğidir.
Belki denecektir ki bir süre ve denenecektir bir akşamüstünü düşünmek bir akşamüstünü düşünmekten başka nedir ki, gönül gözüm görendedir, derinler mavidir...
- Edip Cansever
2
+
-entiri.verilen_downvote
Ülkü Tamer'in konuşma şiiri.
--- spoiler ---
Çok canım sıkılıyor
Kuş vuralım istersen!
--- spoiler ---
Güneşin Oğlu filminde Haluk Bilginer çatıya çıkıp yüksek sesle bu şiiri okuyor. Filmin sevdiğim ayrıntılarından biridir. Çok bunaldığım zamanlarda ben aynı şekilde Haluk Bilginer gibi bu şiiri bağıra bağıra okusam rahatlayacakmışım gibi gelir .
BEKLENEN
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
(1937)
Hikayesini okumamıştım, müsait bir zamanda ona da bakayım 👍🏻 - mutsuz _bocek 31.03.2023 08:46:29 |#4527108
2
+
-entiri.verilen_downvote
SEVGİLERDE
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.
Behçet NECATİGİL
3
+
-entiri.verilen_downvote
Virane olmuş kalbime ne yaptın ?
Bak! Divane aşkım ne yaptın ?
Alışkanlığın ipeğinde rahat uyuyordum
Kelebek gibi kanadıma ne yaptın ?
Gözünün kadehinden daha içmeden sarhoş oldum
Meyhanem sarhoş oldu, ne yaptın ?
Omzuma yaslanmaya değmez miydin ?
Omuzlarımın hasretine ne yaptın ?
Beni yordun, kendin de yorgun gittin
Ey yolcu!.. Evime ne yaptın?
1
+
-entiri.verilen_downvote
...
Emperyal Oteli'nde bu sonbahar
Bu camların nokta nokta hüznü
Bu bizim berhava olmuşluğumuz
Bir nokta bir hat kalmışlığımız
Bu rezil bu çarşamba günü
İntihar etmiş kötümser yapraklar
Öksürüklü aksırıklı bu takvim
Ben hiç böylesini görmemiştim
Vurdun kanıma girdin itirazım var
1
Antiemperyalistler mi bunu beğenmedi?😧 - lady justice 31.03.2023 00:14:13 |#4526929
2
+
-entiri.verilen_downvote
Ben Seni Sevdim Mi?
Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne
Tuttum, ta içime oturttum seni
Aldım, okşadım saçlarını, öptüm
İçtim yudum yudum güzelliğini
Ben seni sevdim mi? Sevdim elbette
Bendeydi özlemlerin en korkuncu
Çıldırırdım sen ne kadar uzaksan,
Aşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu
Ben seni sevdim mi? Sevdim doğrusu
Sevdikçe tamamlandım, bütünlendim
Biri vardı ağlayan; gecelerce
Biri vardı sana tutkun; o bendim
Ben seni sevdim mi? Sevdim, en büyük
En solmayan güller açtı içimde
Ömrümü değerli kılan bir şeydin
Sen benim bozbulanık gençliğimde
Ben seni sevdim mi? Sevdim, öyle ya
Bir çizgiye vardım seninle beraber
Ve bir gün orada yitirdim seni
Ben seni sevdim mi? Sevdim, Ya sen beni?
Ümit Yaşar Oğuzcan
Benim favori şiirlerimden biridir 😌
0
+
-entiri.verilen_downvote
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
0
+
-entiri.verilen_downvote
“Kocaman bir hissizlik bırakması değil midir çoğu zaman?
Ne kurduğun hayallere ait mutluluklar vardır artık
Ne de yaşadığın acılara dair kanayan yaralar.
Kendini hepsinden soyutlamışsındır.
Hayaller kuramazsın çünlü yaşadığın acılar düşer aklına.
Ve başlamışsındır yaşamı kendinden uzakta tutmaya.
Uzaktan seyredersin,
O hissizliklerin getirdiği hisle:
Önceleri içini kıpır kıpır edenler,
Delice güldüklerin, mutluluk içinde yüzdürenler…
…bu gibi duygulan hissedemezsin artık.
Yalnız yüzünde sadece ufak bir tebessüm oluştururlar.
Seni öldürecekmiş gibi acıtanlar,
İğini parça parça edenler sadece ufak bir hüzün
bırakırlar.
Ağlayamazsın da öyle eskiden oldugu gibi,
O kadar ağlamışsındır ki…
…geriye ne düşler kalır ne yaşlar.
Ve seni büyütenler zamanla çürütmeye başlar.”
0
+
-entiri.verilen_downvote
Sevgili Pollyanna,
Sen bu mektubu okurken
Soğuk bir doğu sokağında,
Acılarla yüklü bir faytonla dolaşıyor olacağım
Atların boynunda ziller ve pembe orlondan püsküller
Şaklayan kırbaç ve gıcırdayan tekerlekler.Kömürümüz bitti tam kışın ortasında
Toz hatıra ve talaş bastık sobaya
Üşüse böyle yapardı mutlaka hazreti İsa da.
Aşkın yüzünden düşen bin parçayı
Toplamaktan yoruldum ben artık Pollyanna
(bkz: Polyanna’ya mektuplar)(bkz: Didem madak)
1
+
-entiri.verilen_downvote
Buldum
Bir an kayboldun gibi. Yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti
Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma
Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde
Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş
Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine
Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar
Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın
Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi
Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım
Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Erdem Beyazıt