laso novomeski'nin bir şiiri.
"ben,
maria furko,
nasıl gelmişse dünyaya bir sürü insan,
ben de öyle gelmişim dünyaya,
durmadan yakınayım diye
insanlardan
tanrıdan;
hala göğsümüzden
canımızı koparıp almayan
şu tanrıdan.
ruhumuz bunalır her allahın günü,
içimiz her allah'ın günü daralır ama,
görmek zorundayız şu dünyayı,
soluk almak zorundayız gene de.
tek bir gün uğramadı peri padişahları
bizim gibi kavruk çocukların yanına,
yalnız ara sıra konu komşu uğradı,
azıcık yemek bıraktılar, etsizdi o da.
gelin görün ki,
şu ara,
geçmez oldu elimize o bile.
gelin görün ki,
tahta leğenin köşesine
çakılı kaldı iki gözümüzün ikisi de.
helene makovska'yı
seyretmek bize haram
vefasız kadın rolünde.
bizim gözlere yalan söylemek gerek, yalan,
inanmasınlar güzelliğine dünyanın.
kirli mutfağın soğuğunda büyük,
dilsiz ve ölü.
yvette guilbert oynarmış paris'te,
hiç söz etmediler bize ondan.
kendi gözlerimizi bile aldatmamız gerek,
kendi gözlerimizi bile,
inanmasınlar sevincine dünyanın.
kalkıp leğenin başından
keyfetmeye gitmek zor.
hemen kanun yapışıyor yakasına
cesur olanın,
kanun acımasız ve zalim,
kanun insanın canına okuyor.
gözlerimiz ve yüreğimiz
tutar gövdemizi diri,
mutfakların soğuğu bizi öldüremez,
kuramaz isteklerimizi.
elbet bir gün konuşacağız biz de,
alacağız bize verilmeyenleri.
çünkü tatmadan olmaz
hayatın balından.
mutfaktan keyfetmeye giden
yol çetin.
hemen kanun yapışıyor yakasına
cesur olanın,
kanun acımasız ve zalim,
kanun canına okuyor insanın.
yakalamak gibi var mı
bir kez güzelliği,
ufak bir zevki
yakalamak gibi!
ya sonra mı dedin?
sonrasına boş ver,
sonrasına aldırma,
ne olur
bir el verona şişesini götürse ağzına.
ben,
maria furko,
sızlanmak için gelmişim
bu dünyaya.
o kadar az pay aldım ki hayattan,
kalmadı elimde ne yaşama sevinci, ne bir şey,
kırıntısı bile kalmadı elimde mutluluğun.
tam düşe dalmak istersin,
haydi, derler, haydi, uyan.
ağlamak zorunda kalırsın
gülmek isterken tam.
neden gelmişim dünyaya,
neden öleceğim,
neden?
bilmem!"