bugün
yenile
    1. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      muazzam bir k. i̇skender şiiri. tam dört bölümden oluşmakta ve herbir bölüm ayrı güzel. bizim dönemimizin şairi olduğu için seviniyorum. bu şiir için kendisine teşekkür ediyorum. gece saçlarına kadar sokulur, güzelliğine atılan ilmiklere kadar ulaşır. koltukaltına kaç takım yıldız, burç saklar. şehsuvar sığ sıkıntılar ardında derin bir havuz.. dikdörtgen dudaklarda çok yuvarlak sözcükler var! herhangi birine selam versen dağılmaya mecbur oluyor yüzün. uzaklara gideceğim ben diyor delikanlı, gobi çölüne.. tarih atlaslarında yitireceğim her zerremi anlık bir yanılgıdır diyor suçüstü alttarafı anahtarlıkların hüznü üstüne çift kişilik yataklar için yazdığım senaryolar yollar: derisiz ceninler gibi çirkindir yollar: tanrının çocuk oyuncağı olduğu çağda işlenmiş günah-kırılmış ikona yollar: insanın kendi cenazesine geç gitmesi gibi bir şey! özellikle! şimdi saatbaşı satranç oynayan sabıkalı beyoğlu kaldırımları utanca doğru atılan serinkanlı serseri adımları turfanda-radyodan ajans ve hava durumu ve muhallebiciler, daima kalabalıktır, daima terli içerde tavuk göğsü gözleriyle sevgililerimiz! simli! ve öpüşenler oğullaşan, sıklaşan zenci elleriyle o tekerlemeler söylenmeyecek! o bilmeceler sorulmaz! kaç parmağı çatırdar ki hüsranımın kaç ciğeri şişer ki rakı şişelerinde gömdüğüm aşklarımın. aşkı geçelim. onu geçelim, onu unut şehsuvar! ya da kımıltısız bir kuş ölüsü dünya müzelerinde beton bağlayan aromalı kanatlarıyla kımıltısız kımıldar bir gün! onu umut kımıldatır değil mi kımıldatır değil mi şehsuvar! saçmalıyorsun! evine dön, o vıcık vıcık koynuna annenin, sabahlığın arkasında haydi! sırılsıklam memeler, ucu mantarla tıkanmış memeler ve şato zindanı dolaplarda boğdurulur porno dergilerinin şahsi derbederliği.. direniş bir bakıma - haklısın de! - imparatorluk ahlağı, doyum seferberliği! ve emilmiş bir dili andıran dilsiz adı usancın bende gizlenen bedensiz bir ölümdü varsay ki fazlaca huysuz ki fazlaca havadar ah! neden sütyen takmaz acaba uzamış adamlar, ayaklarına, yürümedikçe sarkmasın diye bacakları! evet! üstüne üstüne yüklendikçe kaçar kaçar ha kaçar sevda katillerinin otellerdeki kilometrelerce kadınlardan çalıp da başlarına geçirdikleri ten rengi külotlu çoraplar! kimsen de kalmaz birdenbire! açtıkları yaradan kan bile akmayacak. çoğu küstah! çoğu şımarık! vahşi bir at almış altmış dağı aramıza taşır vahşi bir at almış altmış dağı aramıza taşır şehsuvar! sınırlara mayın döşer bakışların vahşı bir at almış altmış dağı aramıza taşır şık bir omuz devrimiyle baharı getir tavlalar kırılır, iskambil kağıtları savrulur görücüye çıkan büyücü bir kız oluverirsin patlamış yirmi ikilik ampul gibi patlamış mısır seven mısırlı esmer çocukların tokluğa açlığı gibisindir vahşi bir at almış altmış dağı aramıza taşır yuvanı, anneni bugün terkettin tırnakların arap ses duvarını aşamaz sesin ışık kırılır mı hiç birleşir yeniden adeta - kardeş duası çeker muskalar tutar - senin merceklerinde şehsuvar! baksana sultan! dikdörtgen dudaklarda daha ne çok yuvarlak sözcükler filan var. gülsen ağızın düşüverecek ve kenarından biraz çatlayıverecek kahkahan. ve vahşi bir at alıp bir altmış dağı daha aramıza taşıyacak! ve vahşi bir atın bir hayat boyu süren saltanatına dönüşecek birden hasretlerle gitgide gitgide ağırlaşan zaman.. ii. maviden öğreneceği çok şey olmalıdır denizin yakışıklı bir kadındır şehsuvar. titredi mi gökyüzü de titrer, toprak da, deprem de titrer, onunla beraber umulmadık gülden fışkıran renk de! aynalar be şehsuvar, rujla boyanmış kırık aynalar zahiri görüntüler de sayılabilir, ahenk de! kasıklarında kasım gibi çoğalan susam ahırlara kilitlenir o atlar bilhassa meydanlar sevdanla, ağrınla cilalıdır. olmasın mı? simit satan kimi çocuklarsa kördür, topaldır, mavidir bakirdir daha oysa! anne diye seslenir ölümlü çınarların dışa vurmuş toy köklerine şehsuvar, anne! kimsin sen? kimim ben der anne tekillikle kalaylanırken yüreği adamakıllı kıllı erkek kollarında. en zayıf sesiyle ağlar mı hiç! en karambol sesiyle ağlar mı hiç! en matem sesiyle ağlar anne! maviden kapacağı çok şey olmalıdır denizin bir kere: anneler öncelikli diri kalsın, anneler orospu olmasın efendiler.. nerede yaşadığını bilmeyen bir vapur sıyrılır uykularında şehsuvar'ın. bütün shakespeare'ler bütün hamlet'leri düşünür. balerin bir sabahtır, damlarında ayakparmaklarının uçlarında yürür güneş.. tüyler, taç yaprakları, aman gürültü etmeyin! her anın hep bir susan insanıdır şehsuvar. - şehrin surlarına, cemre olur düşüverir at cesetleri, bıçaklarda festival var - henüz büyüyememiş isyan henüz planları yarım bir katliamdır şehsuvar! söndürülememiş orman yangını gözlerinde sosyolojinin lümpenliği! söndürülememiş kireç kuyusu gözlerinde erken uyanışın yaşlı ergenliği! iniltinin suya yansıyan gövdesidir şehsuvar hey! anlasana sultan! dikdörtgen dudaklarda daha ne çok acısız iftiralar falan var.. şehsuvar kurtulmak da ister kurtuluşu neye bağımlıdır; - cevap şıkları - a) 30 nisanda hitler intihar etti. 7 mayısta almanya teslim oldu! intihar alnımı açtı, beynime gerdi beyazperdesini kafatasımda bir kabile buldum sonra buzuldan okyanuslar buldum damağıma açılan gözoyuklarında östakimde birtakım kanun taksimleri birtakım kanun kaçakları gibi esrarengiz iş sonra - esrarlı sigara içen bukalemunlarla küstük o sıra - hangi birini bölsem ötekine diğeri masasına çağıracak beni bardağımı doldurup ensemdeki tüyleri çekiştirecek beni kambur burunlu şairlerle tanıştıracak alelacele alelacele el sıkışılacak, memleket meselelerinden söz edilecek alelacele ayaküstü, ayaküstü sarhoş olunacak kusulacak ayaküstü alelacele yedi heceliler veya yedi uyurlar / uydurulacaklar uydurulacağız alelacele! vazgeçmem gerekecek belli omurlarımdan, omurgamın içine tramvay hattı döşenecek kızlık adını işleyeceğim bekaretin tığla rönesansın kızlık zarına.. leonardo! leonardo! haminnem mona lisa'nın ta kendisi çıkacak. zorla şehsuvar atlar yine karşıma çıkacak, karşı çıkacak aşk hanım hanımcık! aşkı geçelim. onu geçelim. onu unut şehsuvar! onaylansın lütfen uzay boşluğunun karın boşluğuma doluşması.. sen! ruhumun organik hali! sen! gençliğimin gergin bırakılmış tek kası.. arkası, şekilsiz bir dudak oldun yüzüme ikinci yeni metal bir şafak oldun göğüme sorgusuz sualsiz siz! şehsuvar'ı ve beni liflere ayıran kirpik diplerinden oluk oluk sperm gelen korkuluklar! milleti gerdanıma toplayıp parlak cesaretlere, oğlancıl ihmallere yürüdünüz peşinizden tükürecektim bir ihtimal, peşinizden, pencereme pençelerinizin hayasızlığını sürdünüz kapılar sürgülendi, kapı önlerinde evde biriktirilmiş kız kuruları süngülendi allah kahretsin, kahrettiniz beni, cani ettiniz kendi bedenimde kendi kendime tecavüz ettim deli oldum, kül oldum, ıslıklaşıp durdum aruz vezni serçelerle romen rakamı gerçeklerle dedim: bendim böcekler gibi sevişen o dostlarla tanıdınız mı? - hayır! pek çıkaramadık! - ama tanımanız şart! ah sultan! ah şehsuvar! intihar alnımı açtı, aklımı buldu, sana selam söyledi.. ardından, ne olabilir ki başka, işte birkaç çiyli sardunya, birkaç yarım kitap, sevilmesi okşanması eksik birkaç ölü kedi işte!. b) hiç sabahattin ali okudunuz muydu? enteresan bir soru biraz düşününüz / biraz düşününüz / az istiridyelerden söz edin bana / ince çerçeveli gözlüklerden / piyer loti'den / amerikan barlarda ardıardına içilen dublelerin biyografisinden, örneğin bürokrasiden, geleneksel aydın terbiyesizliğinin kronolojisinden, lobilerden, ortalarda bir yerden, farzımuhal katolik alkoliklerden / hadi! piyonlardan, paslı piyanolardan ispiyonlardan, kara şapkalı sivillerden ya da durup dururken beliren sivilcelerden söz edin bana. siz hiç sabahattin ali okudunuz muydu tan vakti okumadıysanız, tam vakti dedi şehsuvar!. - sahi, tanımadınız mı?! - hayır, pek çıkaramadık! ne çok yuvarlak sözcük.. ne çok artistik.. c) bir cüce ile çocuk arasındaki farkı bana söyleyin hele, neden size düşman olsunlar ki? şehsuvar! çabuk! yaşlanıyorsun. yaşlandın mı ölüler sevindirilmek isterler lacivert mezarlarında hastahane köşelerinde septik ellenmek filan hani eskaza kaç fırsat vardır ki artık göz ilişsin, silah kalksın, kulak duysun bir de ikide bir hortlarsa davalar ansızın avukat tırnaklar kemirilirken ceviziçi odalarda tek başına doğmanın bir başına kırlaşmanın kendi kendini kırbaçlamanın acımasız acımasızlığı (ah! sultan! bir ceylan sizi-ezik büzük-üç büklüm) bu şehirde ya sen de vahşi bir at ya da olsan olsan kabuk bağlayamayan dinsiz bir yara olursun! - sahi, tanımadınız mı hala? - gene çıkaramadık d) once there was a boy. he had no friends to help him.. - isminiz nedir, efendim? - gizlemek istiyorum. söylemesem.. - kaç yaşındasınız? - yirmi iki.. - nerelisiniz? - i̇stanbul'lu.. - ne iş yapıyorsunuz? - insanım.. - evli misiniz? - hiç denemedim.. - çocuklarınız var mı? - olabilir! - isimlerini söyler misiniz? - gizlemek istiyorum. söylemesem.. - burasi neresi. - psikiatri. - ben kimim? - bilmem. siz bu yaşa kadar bunu öğrenemediniz mi? - hangi yıldayız? - bu hangi gezegen? tabii sizi üzmezsem ve yormazsam.. - hangi ay? - hangi sevgi, değil mi ama. i̇lkin bu. öncelik bu sorunun.. - ayın kaçı bugün? - hepsini adlandıralım, bunu mu istiyorsunuz?! - evet efendim, son dünya harbine katılan devletleri bana söyler misiniz? - savaşları ülkeler ilan eder, insanlar yapar! - biz o harbe iştirak ettik mi? - ben hiçbirine katılamayacak kadar, canlıyı-cansızı seviyorum. siz, katılmış mıydınız? şehsuvar! çabuk! kandırılıyorsun. kandırıldın mı? iii. "sizler! hayatta yaşamaktan başka gayesi kalmayanlar coğrafya bilmeden öpüşmeye çalışanlar sizler! yapısalcılar, ruhsalcılar, masalcılar, halciler, falcılar parmak izleri sıfır, duruşları italik olanlar artık değeri cinine tonik yapanlar muhtelif muhterem darbeler heveslerde, tutkularda pür ihtilal.. geçinenler! sizler! geçinemeyenler, neme gerekçiler, emekçiler, emzikçiler, hainler, halidler, oğlanlar! yolda saati başkasına sorup sigarasına ateş alıp sendikaların apışarasında elle doyuma ulaşanlar! sizler! aydınlar! aydıngerler, kolay gelsinciler, asimetrik esinciler orospucuklar, osurukcular, üfürükçüler, geri zekalı çocuklar! - ki şehsuvar'ın anayasası.. mayistler, septemberistler! sizler! free gitaristler, peace veletleri, makinistler! din sülükleri! varoluşçular: kapı komşularım! sloganın, olağanın şairleri! sosyal yanları kapitalleri, kapitalleri yalnızca soğan-ekmek-sosyalizm olanlar! otuz yaşına kadar solcu otuz-elli arası sosyal adaletçi ellisinden sonra bunayıp, otobüslerde bayanlara arkadan yaslanarak mutlu olabilen fevkalade entellektüellerimiz! captain black'çiler, bafra'cılar bir afra bir tafracılar, taşralılar vay gülüm doğu diyenler, yesinler seni müstehcen bantını mantığına yapıştıranlar! piyanist-şantörlerim: hormonlarım benim! marxist-şantörlerim: kabaetimin kenarları! sizler! liberaller, helaller, haramlar, sadrazamlar hamlar, hamcık ağızlılar, popodan bacaklılar omuriliklerini testislerinde saklayan delikanlılar! amcalarım, teyzelerim; siz, homoseksüeller! feministler, androsantrikler, sosyal demokratlar, teokratlar, aristokratlar, sen sümüklü burjuvazi! oportünistler, optimistler! bir teselli ver'ciler, allah vergisi takılanlar, öğrenciler, saygın öğretim üyeleri, seks yıldızları, heyy! sizler! arkadaşlarım, alışamadıklarım; ellerim, ayaklarım! sizler! idealistler, egoistler, ütopistler, narsistler! ben şehsuvar!." sığ sıkıntılar ardınca yükselen havuz kırmızı balık, bozuk abajur, kullanılmış jilet sınırlara mayın döşeyen bakışlarıyla siz olan şehsuvar! ben şehsuvar! sığ sıkıntılar ardınca yükselen buhar çocukluğunu yaşayamadan büyümüş bir tümör kandırılmış, tanınmamış kretuvar; unutulmuş bir tornavida, hiçbir işe yaramayan çivi, sınırlara mayın döşeyen bakışlarıyla siz olan şehsuvar! o sınırlar sizin sınırlarınız. ben şehsuvar! sığ sıkıntılar ardınca yükselen belediye otobüsü abonman biletlerimi sizler mi çaldınız?! - daha önce karşılaştığımıza eminsiniz, değil mi? iv. gece saçlarına kadar sokulur güzelliğine atılan ilmiklere kadar ulaşır! aşkı geçelim. onu geçelim. onu unutun! onu unut şehsuvar! ya da kımıltısız bir kuş oluşu istiklal caddesi boyunca yatar! ah sultan! bir vahşi at almış altmış dağı aramıza taşır! gece saçlarına kadar sokuldu da güzelliğine atılan ilmiklere kadar ulaştı. biz şehsuvar ulaşamadık! - heyhat! şehsuvar öldü de gitti bile hala onu filan tanıyamadık! ah! sultan! ah! şehsuvar! dikdörtgen dudaklarda ne çok yuvarlak sözcükler vardı. hangi birini böldüm ötekine diğeri beni kalabalık masasına çağırdı! (gözlerim sığmıyor yüzüme’den)
      1keşke bi kısmını yazaydın da merak eden insanlar açıp okuma zahmetinde bulunsaydı, ama yine de eline sağlık teşekkürler - kıpçak bey 12.01.2018 21:38:23 |#3588808
      3olum ben okumak istediğimde direk sözlükte okuyayım diye tamamını buraya taşıdım. :) - mumyax 12.01.2018 21:39:19 |#3588961
      0he tamam o zaman :)) - kıpçak bey 12.01.2018 21:49:16 |#3589472
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
    3. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yarım saattir bu şiiri okuyorum hiçbir sonuca varamadım. .... haklısın de! - imparatorluk ahlağı, doyum seferberliği! ve emilmiş bir dili andıran dilsiz adı usancın bende gizlenen bedensiz bir ölümdü varsay ki fazlaca huysuz ki fazlaca havadar ah! neden sütyen takmaz acaba uzamış adamlar, ayaklarına, yürümedikçe sarkmasın diye bacakları! evet! üstüne üstüne yüklendikçe kaçar kaçar ha kaçar sevda katillerinin otellerdeki kilometrelerce kadınlardan çalıp da başlarına geçirdikleri ten rengi külotlu çoraplar! kimsen de kalmaz birdenbire! açtıkları yaradan kan bile akmayacak. çoğu küstah! çoğu şımarık! vahşi bir at almış altmış dağı aramıza taşır vahşi bir at almış altmış dağı aramıza taşır şehsuvar! sınırlara mayın döşer bakışların vahşı bir at almış altmış dağı aramıza taşır şık bir omuz devrimiyle baharı getir tavlalar kırılır, iskambil kağıtları savrulur görücüye çıkan büyücü bir kız oluverirsin patlamış yirmi ikilik ampul gibi patlamış mısır seven mısırlı esmer çocukların tokluğa açlığı gibisindir vahşi bir at almış altmış dağı aramıza taşır yuvanı, anneni bugün terkettin tırnakların arap ses duvarını aşamaz sesin ışık kırılır mı hiç birleşir yeniden adeta - kardeş duası çeker muskalar tutar - senin merceklerinde şehsuvar! baksana sultan! dikdörtgen dudaklarda daha ne çok yuvarlak sözcükler filan var. gülsen ağızın düşüverecek ve kenarından biraz çatlayıverecek kahkahan. ve vahşi bir at alıp bir altmış dağı daha aramıza taşıyacak! ve vahşi bir atın bir hayat boyu süren saltanatına dönüşecek birden hasretlerle gitgide gitgide ağırlaşan zaman.
    4. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      açıp açıp tekrar okuyorum. her seferinde başka bir fikir uyandırıyor bu şiir bende. küçük i̇skender sembolizmi diye bir şey var galiba çünkü bu tarz da yazılmış ağır şiirleri çok var. ben ara ara aklıma gelen şeyleri buraya kaydedeyim belki ileride farkına varırım ve buraya yazdıklarım da bana yardımcı olur bu süreçte. şiirin memeleketle ciddi bir alakası var ama şehsuvar'ın tam olarak kim olduğu ya da ne olduğunu çözemiyorum. memeleketle bir alakası olduğu kesin. i̇lk şiirde küçük i̇skender'de ve memlekette derin izler bırakmış birinden bahsediyor gibi hatta: "dikdörtgen dudaklarda ne çok yuvarlak sözcükler var" derken de idam sehpası ve idam ipi sembolize edilmiş gibi geliyor. 3. şiirde ise şehsuvar sanki memleketmiş gibi geliyor. şiirin bu kısmı şehsuvar'ın direkt belli kesimlere kendini tanıttığı kısım --- spoiler --- heyy! sizler! arkadaşlarım, alışamadıklarım; ellerim, ayaklarım! sizler! idealistler, egoistler, ütopistler, narsistler! ben şehsuvar!." sığ sıkıntılar ardınca yükselen havuz kırmızı balık, bozuk abajur, kullanılmış jilet sınırlara mayın döşeyen bakışlarıyla siz olan şehsuvar! ben şehsuvar! sığ sıkıntılar ardınca yükselen buhar çocukluğunu yaşayamadan büyümüş bir tümör kandırılmış, tanınmamış kretuvar; unutulmuş bir tornavida, hiçbir işe yaramayan çivi, sınırlara mayın döşeyen bakışlarıyla siz olan şehsuvar! o sınırlar sizin sınırlarınız. ben şehsuvar! sığ sıkıntılar ardınca yükselen belediye otobüsü abonman biletlerimi sizler mi çaldınız?! --- spoiler --- şiir dört kısımdan oluşuyor. i̇lk kısımda, küçük i̇skender şehsuvarla konuşuyor biz de buna tanıklık ediyoruz. i̇kinci kısımda, küçük i̇skender bize şehsuvarı anlatmaya başlıyor. ara ara tanıdınız mı onu diye sorular soruyor. üçüncü kısımda, şehsuvarın insanlara bir hitabı söz konusu. dördüncü kısımda ise k. i̇skender'in şehsuvar'a karşı üzüntüsü söz konusu. 1988'te yayımlanan gözlerim sığmıyor yüzüme'de geçen bir şiir bu. aynı kitapta de gülüm diye de umut verici bir şiir var. kitap yayınlandığında i̇skender 24 yaşında. belki de o dönem baskın olan kitleleri apolitize etmeye çalışan sistemin sansüründen kurtulmak için bu dili kullandı tam olarak bilmiyorum. ama muazzam tasvirlere sahip olduğu için büyük saygı duydum bu şiire. misal: "gece saçlarına kadar sokulur, güzelliğine atılan ilmiklere kadar ulaşır. koltukaltına kaç takım yıldız, burç saklar. şehsuvar sığ sıkıntılar ardında derin bir havuz.." şehsuvar kim ve onun güzelliğini kim örtbas ediyor? önce bir kadın ardından sığ sıkıntılar ardında derin bir havuz oluyor. her neyi anlatıyorsa müthiş bir şekilde ifade ediyor bunu. şiirde bu tarz güçlü tasvirlerle anlatım o kadar çok ki asıl anlaşılması gerekeni ister istemez kaçırıyorsunuz. umarım çözerim bir ara bu şiiri. edit: şehsuvar kelimesi farsça şeyh ve süvari kelimesinin birleşimi. yani at binicilerinin şeyhi manasına geliyor. k i̇skender, "vahşi bir at almış altmış dağı aramıza taşır" deyince şöyle bi afallayıp şehsuvarın isteksizce uzaklaşmasını izlemeye başlıyorsun. yalnız adam iyi yazmış. saygıyla anıyorum kendisini.