öğretmenlik

şu bölümü şu mesleği seçtiğim güne lanet olsun.en başta severek isteyerek gerçekten güzel hayallerle başladım işe.ama her geçen gün yeni birşey çıkıyor önce sözleşmeli öğretmenlik arkasından aday öğretmen süreci hemen arkasından gittiğimiz yerde 6 sene boyunca en az görev yapmamız.buda yetmezmiş gibi artık öğrenciler, öğrenci velileri müdürler öğretmenleri e sistem üzerinden değerlendirecekler.bir meslek bu kadar ayaklar altına alınamaz.

bugün dersi bir kenara bırakıp bizlere nasıl insan olacağımızı daha önemlisi nasıl bir öğretmen olacağımızı ve kendimizi nasıl geliştireceğimizi anlattı üniversitedeki öğretmenim. daha çok okumamızı ve yazmamızı öğütledi. hayatta ne istediğimizi bilmemize olanak sağladı belki de bize sorduğu sorularla. mezun olduktan sonra öğretmenlik yapmak istiyorum dediğimdeyse senden iyi öğretmen olur dedi ve doğru bir karar verdiğimi tekrar anladım. böyle bir öğretmenim olduğu için çok şanslıyım inşallah onun gibi öğrenciye değer veren bir öğretmen olabilirim.

öğretmenlik çok kutsal bir meslek bence . tamam bu çok klişe oldu. ama öyle. eğer iyi bir öğretmen olursan ölümsüz olursun. i̇yi bir öğretmen olmak da sadece ders anlatmaktan geçmez. hayat tecrübelerini, sevdiğin kitapları, güzel anılarını, özgür düşünmeyi anlatmalısın. vatan millet sevgisini aşılamalısın. ama ilk önce haklarını bilmeli çocuklar.

'bir öğretmenin en az 6 yıl kalması lazım' bakan yılmaz, öğretmenlerin durumuna da değinerek, şunları söyledi: "öğretmenler çok sık değişiyor. öğretmenler, doğu ve güneydoğu anadolu bölgelerinde 1,5 yıl kalıyordu. öğretmen 1,5 yıl kalırsa kaliteli eğitim olur mu? olmaz. bu nedenle sözleşmeli öğretmeni getirdik. bir öğretmenin en az 6 yıl kalması, öğrenci ve ailelerini tanıması lazım. daha doğru bir yönlendirme ve rehberlik yapabilsin diye.

öğretmen atama sisteminde kısmi değişiklik planlanıyor, planlanan değişiklik ise şöyle; öncelikle mülakata girecek adayların güvenlik soruşturmaları yapılacak . güvenlik soruşturmaları temiz çıkan adaylar kpss puan üstünlüğüne göre atanacak . mülakatlarda geçti - kaldı sistemi uygulanacak . güvenlik soruşturmasına takılan adaylar elenecek .

rte eğitim fakültesinde okuyanlar başka işe yönelsinler dedi, binali yıldırım öğretmen ihtiyacı yok dedi. kısaca bana ve tüm öğretmen adayı dostlarımıza geçmişler olsun.

Siz hiç mesleğini yapamadığı halde hala çalışan bir doktor gördünüz mü? Ameliyat edemeyen, teşhis koyamayan. Göremezsiniz çünkü imkansız ama konuyu bilmediği halde veya bilse de öğretemeyen öğretmen görebilirsiniz. Üniversitedeki hocam derdi “bir işi yıllardır yapamadığı halde o işten para kazanan tek meslek öğretmenliktir.”

Bu başlığı görene kadar öğretmen olduğumu unutmuştum varın gerisini siz düşünün.

ne güzel şeymiş ya hissiyat olarak. geçen gün komşunun oğlu geldi, ellerinde birer kitap ve defter. sosyal bilgiler dersinden sınavı varmış ama kafası -tarih kısmında- çok karışıyormuş, annesi belki benim yardımcı olabileceğimi söylemiş. çektim hemen bir masa, baktım konularına. bir defa çocuğun kafasının karışması çok normal. ya hu sosyal bilgilerin notalar gibi birbirleriyle bağlantılı şekilde, sıralı olarak işlenmesi gerekmiyor mu? bize de böyle mi öğretilmişti lan bunlar? ders mi aşure kazanı mı belli değil, ne varsa katmışlar müfredat diye. 7 sayfa (büyük defter) konu tekrar edecektik alt tarafı; tc kimlik belgesi nedir'den başladık, kurtuluş savaşına girdik. sonra oradan çıkıp doğaya, oradan da yer-yön konusuna daldık. vatandaşlık bilgileri - tarih - biyoloji - coğrafya... 7 sayfa içinde? hayır birbiriyle alakalı konular da değil üstelik. benim mantığıma göre olması gereken anlatım sırası bir ahenk oluşturmalı. renk paleti gibi. - gorsel birbirine yakın konular peş peşe olmalı. oluşturun çağrışımlı bir zincir, öğrenci de siz de rahat edin. bu ne abicim, öğrenci dinlerken siz anlatırken yoruluyorsunuz? her şey çok dağınık. bir anlık ipi kaçırınca konu kopuyor gidiyor, iki taraf da anlamıyor konunun oraya nasıl geldiğini, nereye gittiğini. kaçan dikkat sonrası ara ki bulasın kim bilir mevcut konu ne? sitemlerim bu kadardı. bir de en baştaki naçizane sevincime ufak bir parantez açayım; daha demin denk geldik biz bu keratayla, sokakta top oynuyordu. beni görünce yanıma geldi, louis abi dedi senin sayende sınavdan 94 aldım :d 5! diye de ekledi hajshfagfsah bu zamana kadar bu dersten hiç 5 almamış da şeytanın bacağını kırdığını seviniyor. aferin lan, ben demiştim sana halledersin diye dedim. neler sordu, neler yazdın diye sordum. tarihten çok korkuyordu çünkü. taktiklerin işe yaradı xd, bundan sonra ben de senin gibi sınava çalışma kağıdı yapıcam hep dedi. (not kağıdından bahsediyor.) taktik dediği de şey, itilaf devletlerinin kimler olduğunu ve dost mu düşman mı olduğunu karıştırıyordu. şu tüyalarla bu sorunu çözdük; - itiLAF devletleri sadece lafta adam oldukları için icraatte düşmanlar. - İ'ler yan yana. (İngiltere, İtalya) - İngiltere nereye gitse peşinden kardeşi Fransa da gelir. İkinci dünya savaşında da böyle oldu. - Rusya sıcak denizlere inmek istediği için zaten otomatik olarak bize düşman. İttifak devletleri taktiği ise; - FAK... burada si... şaka şaka. 10 yaşında çocuğa böyle anlatacak değilim konuyu hajshfjagsah - üstte iki İ vardı ya, burada da iki A var. (Almanya, Avusturya-Macaristan) - Osmanlı AgA'larla beraber. takılmaca... Burada şeyi de denedim ama tutmadı ya. Bizim almancıları, gurbetçi tayfayı söyledim. Oradan aklına gelsin dedim bizler Almancıyız... çocuk anlamadı örneğimi. meğerse gurbetçilerin varlığından haberi yokmuş hajshfjagfash dedim hiç yok mu gurbetçi akraban? akrabam var ama gurbetçi değiller dedi HAJSHFJAGSFAH mesut özil'i tanıyor musun dedim? (sırtında fb forması var...) o kim dedi? ismail yk? bilmiyorum dedi. lan dedim seksenler'deki pööff'leyen kirpi kafa şahin'ini de mi bilmiyon? ben belgesel izlemiyorum dedi hakshaksfha baktım çocuğun dikkati dağılıyor, konsantrasyonunu verimli kullanmak adına kapattım konuyu. (birkaç seneye seni bir sokak röportajında gurbetçilere söverken görmiyim aslanım. yakarım çıranı.) sonra esas mesele olan kurtuluş savaşına girdik, kongre ve savaşları sırasıyla kodladık, her birinin sebep ve sonuçlarını analiz ettik, tüm savaşı giriş - gelişme - sonuç olarak lozan'a bağladık. velhasıl; part-time da olsa tek cümlelik idraklere dayanan 7 sayfalık bir öğretmenlik deneyimim oldu. sadece 1 öğrencim olduğu için rahattım. çok şükür ki benim sınıfımda hiç velet yok, tüm çocuklarım pırlanta... doluluk oranı her zaman %100 olan bir sınıf olabilir mi ya? yoklamayı bir alıyorum herkes gelmiş. allah tüm öğretmenlere böyle sınıf nasip etsin, severek yaptım işimi. gideyim de öğretmenler odasında dedikodu yapayım. ismail yk'yı tanımayan köylüdür!

herkes öğretmen olmamalı. mesela