insancıklar var her gün yürürken yanımızdan geçen sadece kendilerini düşünen. nefret ediyorum böyle insanlardan bir kedinin sırtını okşamayıp, bir köpeğin başını sevmemiş gibi kötüler insancıklar. işe koştururken sadece işe yetişip akşam eve gelmeyi düşünen insancıklar. yayaların üzerine süren şoförler, metrobüse binmek için birbirine harp ilan eden insanlar. o yerin altına inip metroya binmek için can atıyorum. yürüdüğüm her saniye gördüklerim nefesimi kesiyor. yaşlı teyzenin hayatının son demini yaşarken gülmesini istiyorum mesela elinde selpak ile bütün gün insancıkları görmesin. her sabah otobüs durağının yanına tezgah açan amcanın torunlarıyla eğlenmesini istiyorum.
metroya geldim. metronun en sevdiğim yanı bineceğim durakta yerin metrelerce altta olması. yerin dibine iniyoruz hep beraber battığımız günahlar gibi en dibine. tutamaçlara tutunup giderken insanları izliyorum kulağımda cem karaca çalıyor. çantasıyla bedenini korumaya çalışanlar kadınlar görüyorum. toplumsal kültürü gelişmemiş ülkemin fortçularına karşı kendini koruyan kadınlar. kadınlar diyorum cennetin dünyada ki tasviri gibiler. her birinin eli doğuştan emek kokar. yüreği hafif ve incedir kadınların. işe geç kalacak korkusuyla patronundan azar işitecek endişesini okuyorum bir çok insanın yüzünde, kimininse umursamaz tavırları. her birinin üzerinde ki sorumluluk yaşam gayesi. hayatımızı bile mesai üzerine kurmuşuz farkında değiliz. sabah 9 akşam 6 sorumluluk.
5
+
-entiri.verilen_downvote
uykular ancak çekilen acıların bitmesiyle gerçekleşebilir. o duru,derin uykudur ki uyanmak insanın canını acıtır. bu uyku ölüm de olsa,kim uyanıp da yaşamın tüm acı ve yüklerine; bugünün kederleriyle yarının tasalarına,özellikle dünün acıtan anılarına yeniden dalmayı ister?
4
+
-entiri.verilen_downvote
fakat allah kahretsin insan anlatmak istiyor albayım. öyle delicesine bir özleme kapılıyor. bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. peki benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? yok. peki albayım ben de susarım o zaman, gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? sorarım size: nasıl? kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan, bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor.
0
+
-entiri.verilen_downvote
arşı geç, ferşi atla, sidreyi aş
gör ne var maverada ibrethiz.
4
+
-entiri.verilen_downvote
adam ağlar mı hiç? ağlar amına koyayım. en güzel adamlar ağlar hem de. adam bir ağlar, görebilen şanslı bir kaç insan der ki “adam ne ağladı be. bravo!”. bravo kısmı biraz abartı, kabul. yine de adam öyle bir ağlar ki, ceketini eskite eskite, sigarasının süngeri tuzlu suyla ıslana ıslana, sakalları gözyaşıyla yıkana yıkana ağlar. kadın ağlarsa “üzülme, geçer.” derler, adam ağlarsa yanındakiler de ağlar. yani ağlamak itinayla bizim işimiz.
adam öyle dolmuş ki bence kendisi kitap olmuş :-) - mikroplazma 28.01.2017 13:57:05 |#2677755
1
+
-entiri.verilen_downvote
mine urgan'ın bir dinozorun gezileri kitabından sevdiğim kesitlerden biri;
"insanların düş gücü eksildiği, kafaları uyuştuğu için, öyle bir hale geldiler ki, "rahat" uğruna, yaşamın değişik yanlarından, renkliliğinden, rastlantılarından, yani yaşamı yaşamaya değer yapan her şeyden vazgeçmeye hazırlar artık."
4
+
-entiri.verilen_downvote
ve kafam, il olma izni alabilecek kadar kalabalıktı.
1
+
-entiri.verilen_downvote
târihe baktığımızda türkler kadar kendi içerisinde savaşan, yâni iç savaş yaşayan kaç millet vardır, acâba? türklerin kendi içerisinde döktükleri bu kanla, kaç türk'ün cânı yanmıştır, kanı dökülmüştür? acâba dünyâyı titretebilecek kaç türk başbuğu ya da yiğidi, henüz çin duvarına, irân yaylasına ya da anadolu'ya varamadan uçmağa varmıştır?
(bkz: kutlu altay kocaova - bozkırın savaşçısı)
3
+
-entiri.verilen_downvote
ilk entrimizi buraya girelim.
"yatağa uzandı, ülkesini ve çocukları düşündü. bu ülkede çocuklara yer yok. başka ülkelerde varmış, her tarafı yeşil ülkelerde."
oğuz atay
2
+
-entiri.verilen_downvote
julia birden "sana ihanet ettim" deyivermişti
"sana ihanet ettim" demişti winstonda
-1984 george orwell
2
+
-entiri.verilen_downvote
onu gördüm ve yaz geldi.
sanki kapı çalınıp çocukluk arkadaşınız yıllar sonra tekrar çıkagelmiş gibi… unuttuğunuz bir anıyı bulmak gibi…
çok eskide kalmış, yıllar sonra yeniden duyduğunuz anda geçmiş bir zamanı size taşıyan bir şarkı gibi…
dağ yollarında kaybolduktan sonra birdenbire, bir dönemeçte denizle karşılaşmak gibi…
yaz… bitmesini hiç istemediğim eşsiz anlar ve hiçbir şeyin, hiç kimsenin sonsuza dek benimle kalmayacağını anladığım ayrılıklar mevsimi…
yaz-kürşat başar
1
+
-entiri.verilen_downvote
ve zaman asla doymayan kadar açgözlüdür
ümitsizlik özfarkındalık adına ödenen bir bedeldir.
aşık insan gözlerini çıkarmalı, gerçeklerden feragat etmelidir.
üçü de nietzsche ağladığında'dandır
2
+
-entiri.verilen_downvote
"her sevgi biraz deliliktir."
böyle buyurdu zerdüşt
7
+
-entiri.verilen_downvote
"karanlığı seven birini güneş rahatsız eder.
kimseyi düzeltmeye ya da kurtarmaya çalışmayın.
bu hayatta öğrendiğim en şüphesiz şey;
orospuluğu benimseyeni sikmeyen kaybeder."
2
+
-entiri.verilen_downvote
basınçlı kutular gibi sıkıştırılmış hayatlar arasında geçiyor ömrüm. yüzüme buhranlar damlıyor gökyüzünün gözlerinden. amorti avuntular vuruyor biletlerime oynadığım her şans oyunundan. kırılan bütün umutlarımıı bir esrar nefesinden çıkan gri buğunun sırtına yükleyip gönderiyorum tanrıya, yenisini iade etsin diye. izlediğim her gösteride tavşanlar sıkışıp kalıyor sihirbazın şapkasında. donmuş kiraz dallarına ayrı bir motif işliyor kan, katanalarla doğrarken çocuklukluğumu. birçok insanla aynı ı rahimden düşmedik fakat aynı yerlerden düştük, aynı acılarla seviştik, aynı yalnızlıklarla yuvarlanıyoruz tepetaklak. toplu yangın terapilerine katılıyorum, kanıyorum, kanıyorum, kanıyorum... partisini kursam, iktidarı sallayabilecek kapasitede acı sahibiyim. alkol alıyorum, sigara içiyorum, dibe vurmuş şekilde yaşıyorum. köşebaşlarında takılan serserilerden tek farkım, yalnızlığımı şiirlerle bastırmak, biraz daha süslü kelimelerle ifade edebilmek. aslında arabesk yaşam sürüyorum. belki sürülüyorum çorak bir tarlada, acımasızca! tanımadığım hüzünler ‘saban’lar koşmuşlar ardımıa, götümden ter akıta akıta koşuyorum. sabırdan dem vuruyorum her dem, en demli hüzünlerde ayık gezemeyecek kadar insanım. güzel kızları pembe kaka yapıyor diye düşlüyorum. kibar olmayı, centilmen olmayı sıfır beden kelime kalıplarına indirgeyebilecek insanlar en büyük düşmanımdır. savaşta ölen çocuklara starbucks’larda oturup şiirler yazabilecek kadar duygulu, mastürbasyon sonrasında pişmanlık duyup ‘keşke’ diyebilecek kadar naif insanları testereyle doğramak isteyecek kadar naifim.
aslında suçum yok, insan olmayı yine insanlardan öğrendim. küçükken
cebime harçlık diye riya doldurdular, ‘yemezsen arkandan ağlar’ diye yalan
tehditlerle bastırdılar midemi. kan öğrendim atalarımızdan, birileri tevazu
diye bağırırken, öfke kokuyordu nefesi, ardında birikmiş ceset tepeleri...
iki arada bir derede kaldım hep, kapalıçarşı esnafları gibi her koluma yapışan
bir tarafa çekiştirdi, sündüm, saldım kendimi. ruh yalanları boşaltıp,
doldurmaya başladığında gerçekleri, kimse dokunmadı. bu sefer de ortada
kaldım bomboş, kimileri itekledi anarşist diye, kimileri ‘din’ tüccarlığı yapıp,
peygamberlik tasladı, aforoz etti. umutsuz görünen, dibe vurmuş ve
bataklıkta yaşıyorum en dipte! umutlarımı en mahrem yerlerimde hatta
götüme soktum, orada saklıyorum. belki bir gün bataklık kuruyabilir? -
has****** diyorum bu son söylediğim yalana da, hahahaahaas******.
umudunuz varsa, uzak durun benden. gözlerimi kör ediyor.
batuhan dedde - morfinsiz çekilen düş sancıları
2
+
-entiri.verilen_downvote
"beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi."
3
+
-entiri.verilen_downvote
mısra 11: kelime ve yalnızlık. .
"önce kelime vardı, " diye başlıyor yohanna'ya göre ıncil. kelimeden önce de yalnızlık vardı. ve kelimeden sonra da varolmaya devam etti yalnızlık.. kelimenin bittiği yerde başladı; kelime söylenemeden önce başladı. kelimeler yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık kelimeyle birlikte yaşadı insanın icinde. kelimeler yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın icinde eriyip kayboldu. yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü dayanılmaz oldu. (bkz: tutunamayanlar )
3
+
-entiri.verilen_downvote
tanrının bana baş edemeyeceğim bir şey vermeyeceğini biliyorum . sadece keşke bana bu kadar güvenmeseydi diyorum.
2
+
-entiri.verilen_downvote
yaşamak istiyorlardı en çokta buna kızıyordum. oğuz atay- tehlikeli oyunlar
2
+
-entiri.verilen_downvote
ne olurdu? birbirimize birkaç sene sonra tesadüf etmiş olsaydik! o zaman hayatımız belki bambaşka bir şekil alırdı.
2
+
-entiri.verilen_downvote
dışarda...
biz içerde susuyoruz,
bir fişek yatağında kurşun nasıl susarsa.
haykırsın sıkıysa sükutumuzdan hızlı
gökkubbenin altında öyle bir sada varsa!!!
dışarda,
karanlıklarda
çatırdıyor deni böğründen vurulmuş bir orman gibi...
biz içerde susuyoruz,
susuyor zindan
kanı içine akan
yaralı bir hayvan gibi...
nazım hikmet/sükut (sayfa 175)
10
+
-entiri.verilen_downvote
"üzülme baba" dedim. "alt tarafı bir ev, alt tarafı beton parçası ya. çalışır ederiz, yine alırız. bende çalışırım bundan sonra, söz , alırız bir ev daha." "ona üzülmüyorum ki ben." dedi babam. "her ay evin taksidini ödedik de ne oldu. bak, uçup gitti elimizden balon gibi. keşke seni ağlatmasaydık çocukken. keşke sana o akülü arabayı alsaydık."
0
+
-entiri.verilen_downvote
önsöz
türkler önsöz okumaz
2
+
-entiri.verilen_downvote
varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi; fakat yokluğu müthişti!
(bkz: kuyucaklı yusuf)
11
+
-entiri.verilen_downvote
kırdınız beni ulan!
öyle saç tellerimden, tırnaklarımdan değil,
yüreğimden kırdınız.
ciğerimden, kaburgalarımdan, şah damarımdan kırdınız.
öyle bir evin camını kırar gibi değil,
bir adamın kemiklerini kırar gibi kırdınız.
çocukluğumdan,
kadınlığımdan,
inancımdan kırdınız.
tutunduğum dalları, dayandığım duvarları,
güvendiğim dağları kırdınız.
kuştum ben,
kanadımdan değil,
gökyüzümden kırdınız!
7
+
-entiri.verilen_downvote
kabullenmek, soru sormaktan yorulmaktır bir bakıma.
kendini düzelttikten sonra hayatındakilere dön ve bak.
10
+
-entiri.verilen_downvote
insan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. bekleyip durur insan. hiçbir şey olmaz. insan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. hiçbir şey olmaz. insan yalnız kalır. yalnız. yalnız. (bkz: steafen zweig)(bkz: satranç)
"kendisine aşık olan erkek tarafından her kararı sanki kılık değiştirmiş bir tanrıymışçasına, korkuyla tahmin edilmeye çalışılan kadın, ona aşık olmayan birinin nazarında, üzerinde durmaya bile değmeyecek, karşısındakinin her istediğini yapmaya dünden razı bir kadındır." (bkz: albertine kayıp )
1
+
-entiri.verilen_downvote
orada geleceğin hiçbir önemi yoktu. geçmişse yalnızca tek bir ders içeriyordu:sevgi, insana zarar veren bir hatadır; işbirlikçisi, yani umutsa tehlikeli bir yanılsama. dolayısıyla, bu iki zehirli çiçek meryem'in zihnindeki o kuru, kavruk arazide ne zaman sürgün vermeye yeltense, meryem onları koparıp attı. çekip koparmış, toprağa tutunmalarına kalmadan kökünden sökmüştü.
-bin muhteşem güneş-
6
+
-entiri.verilen_downvote
" ağzının, güzel dudaklarının kenarında bir gülümseme yaratmak için, ne uzun yollardan geçiyorsun. kendinden veriyorsun ve durmadan eksiliyorsun... "
oğuz atay - tehlikeli oyunlar
yeni dostluklar kuracak yürek kalmadı artık bizde.işimiz çok üstelik; yorgunuz.
-1
+
-entiri.verilen_downvote
oysa herkes öldürür sevdiğini.
4
+
-entiri.verilen_downvote
bunu kendimize yapan biziz. bunu kendimize yapan biziz. bunu kendimize yapan biziz. diğer bir deyişle (ki bu lafımı sakın unutma!): insaoğlu aslında korktuğu yaratığın ta kendisidir.
-kafes.
0
bu kitaba başladım ama bitiremedim sevemedim - teneke 27.01.2017 20:20:55 |#2520935
1
ben çok sevmiştim, bence ilgi çekici bir konusu var. filmi çekilecek diye duymuştum onu izle olmadı :) - bilemedimsimdi 27.01.2017 21:00:24 |#2537161
"yetişkinlere paylaşmayı öğretme.
fakirler ağaç altında 50 gram zeytin yerken, zenginler para, para, para diye birbirlerini yesinler."
dedemin bakkalı
12
+
-entiri.verilen_downvote
"belki yarın sabah soğukta uyanmanın bir anlamı olur,sana çay pişirmek gibi. ayaklarımın ucuna basarak yürürüm yataktan kalkınca. tahtalar gıcırdar. hayır,zamanla öğrenirim hangi tahtaların ses vermediğini.
sonra ne yaparım? uyanmadı, çayın hazırlandığından haberi yok diye sevinirim. bütün hayatımı, en ince ayrıntılarına kadar düşünerek hesapladığım iyiliklerin hayaliyle geçirdim albayım.
artık ne olacaksa olsun istiyorum."
oğuz atay- tehlikeli oyunlar
gururun ağır bastığı yerde, diğer tüm duyguların yerle bir olması kaçınılmaz belki.
ama şöyle bir yokla kendini. şu andaki zafer sarhoşluğundan sıyrıldığında da böyle gülebilecek misin?
bu tür savaşımların kazananı olmayacağını bilmen gerek.
''yıkılmışlıkta, senin de ondan eksik kalır yanın var mı?''
"is it possible that love is all subjective, or all objective?"
dracula
3
+
-entiri.verilen_downvote
ah şu sizin boktan, ucuz, vasat, değersiz, kokuşmuş ilişkileriniz... sonunda beni öldürecek! zaten bir insan, başka bir insanı ne kadar çok sevebilir ki. "kendimden daha çok seviyorum seni."
hassiktir lan ordan!
hiç kimse, bir başkasını kendinden fazla sevemez! "seviyorum" diyen de kendine değer vermeyen, sefil, adi piçin önde gidenidir. işte o kadar!
mesud topal - şehrin sancısı
0
+
-entiri.verilen_downvote
odun gibi insanlar olduk çünkü sevdiklerimiz kör birer baltaydılar.
l'afedersin.
2
+
-entiri.verilen_downvote
arapça dua eden insanın latince kemikleri.
-tutunamayanlar
1
+
-entiri.verilen_downvote
hz yusuf'u (as) bilir misiniz? yusuf (as) hayatının son evresinde, mısır'a '' aziz'' oluyor, kardeşleriyle çok mutlu anlar yaşıyor.
peki ben şunu soruyorum: hayatının son döneminde çok mutlu anlar yaşayan yusuf (as) bu kadar mutlu anlar yaşarken neden ölümü istedi?
çünkü ölüm bir yokluk değildir. tırtılın kelebek oluşudur. (bkz: aşk beş vakittir )
1
+
-entiri.verilen_downvote
tamamıyla ciddi olarak söyleyeyim ki, böcek olmayı çoğu zaman arzuladım. yazık ki buna bile layık görülmedim.
baylar, yemin ederim ki, herşeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık.