ilk baskısı 2013'te yapılan dillere destan bir
hasan ali toptaş romanı. oysa ilk başlarda zerre sevmemiştim. ancak ortalara doğru kitap bir açıldı, pir açıldı. özellikle "sınır" kısmı tüylerimi diken diken etti. ben de bir
sınır karakolunda askerlik yaptığımdan olsa gerek.
bundan birkaç gün önce hasan ali'yle ilgili "toplumsal konulara pek bulaşmıyor ancak insan ruhu konusunda fazla iyi" demiştim. bu kitap bana bu cümlemi yedirdi.
nedenini spoiler olarak vereceğim. kitabı okumayanlar entry'nin devamını okumasınlar. kitabı mı? kesinlikle okusunlar!
---
spoiler ---
kitabın ana karakteri ziya'nın arınmak ve gerçekten insan olmak için gittiği köy yok oluşuna neden oluyor. oysa ziya'nın amacı, daha masum ve içten olduğunu düşündüğü köylülerle huzur ve refah içinde yaşamaktır.
bir
vefa borcu ve küçükken öldürülen bir kuş (
vicdan)ekseninde ilerliyor hikaye. gerçekle yalan birbirine giriyor tabii, diğer tüm hasan ali toptaş kitaplarında olduğu gibi.
kitaba ve sonuna dair çok şey söylenebilir. bana en mantıklı gelen son şuydu; ziya askerlik yaptığı zaman bir gece kenan'ın yerine operasyona gittiğinde öldü ve kenan o gün bu gündür ziya olarak varlığına devam etmekte.
hikayenin sonunda ana karakterin herkesten ve her şeyden kaçıp hasan ali'ye sığınması muazzamdı.
çok sert bir kitap bu. bir önce okuduğum
dünya ağrısı gibi.
linç kültürü'nün ne rezil ve ne aşağılık olduğunu göze sokarcasına anlatıyor toptaş. muhteşem.
---
spoiler ---